
Kemal Sunal‘ın toplumsal etkisi bilinen bir gerçektir. O dönemde yaşanan toplumsal olayları trajikomik bir şekilde ele almıştır. Şen Dul Şaban isimli filmde iş bulamayan Şaban’ın yerine eşi iş bulmayı dener. Bunun üzerine eşi iş bulmaya gittiği şirketlerden birinde lise arkadaşıyla karşılaşır ve arkadaşı sayesinde işe alınır. Oysa eşinin hiçbir iş tecrübesi ya da bilgisi bulunmamaktadır.
Şaban’ın iş bulamama nedeni vasıfsız oluşu değildir. Ama eşinin iş sahibi olmasını sağlayan şey ‘toplumsal sermayesidir.’
Peki toplumsal sermaye nedir ?
Sosyologlar, örgüt üyeliğinin meyvelerini , insanların hedeflerine ulaşıp sahip oldukları nüfuzu arttıran toplumsal bilgilerden ve bağlantılardan oluşan sermayeye toplumsal sermaye diyorlar.
Peki toplumsal sermaye iyi bir şey midir ?
Günümüz kullanımı itibariyle pek sanamam. Sırf üst düzey bir yetkili veya milletvekili tanıdığı var diye işlerimiz liyâkatsiz, vasıfsız insanlarla doldu çevremiz.
Bir öğrenci bursa ihtiyacı varsa iyi referanslara sahip olmalı, yine bir mezunun iş bulabilmesi için sağlam kaynaklara ihtiyacı vardır.
15. Ulusal Turizm Kongresi’nde ulaşılan sonuçlara göre mezun öğrencilerin iş bulmalarında tecrübe %37,93 etkili iken, referans %61,57oranında etkilemektedir.
İşte bu sebeple yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olan ancak referansı bulanmayan insanlar işe giremezken toplumsal sermayesi güçlü olan insanlar işe girebilmektedir.
Peki bu durum etik midir?
Bunun cevabı herkes için malumdur. Toplumsal sermayelerimiz hayatımızda önemli bir vasfa sahip olabilirler. Ancak bu durum bizden daha iyi notlara ve daha iyi tecrübelere sahip olan insanların önüne geçmemeli. İşte bu noktada etikten bahsetmek biraz güç kalıyor.
Türkiye şartlarında bunun önüne geçmek bir hayli zordur. Malumuzdur ki bugün hastanede bir tanıdık doktor varsa randevu saatinizden önce muayene olabilirsiniz, çocuğunuzu gönderdiğiniz okulun müdürü ile ahbap iseniz öğretmenler çocuğunuz ile ayrı bir ilgilenir ya da arabanızı tamire götürdüğünüz yer akrabanızın yeri ise ayrı bir imtina ile tamir edilir.
Gösterilen tüm bu imtiyaz ve ayrıcalıklar toplumda bir eşitsizliğe ve haksızlığa yol açmaktadır. ‘Acemin Araba Arabın Aceme üstünlüğü yoktur’ diyen Peygamberimizin sizce tanıdığın tanımadığa üstünlüğü vardır demiş olabilir mi ? Bizler böyle bir Peygamberin ümmetiyken nasıl olur da ‘toplumsal sermayelerimizi’ eşitsizlik ve haksızlık yolunda kullanırız.
Her insan toplumsal sermayeye sahiptir. Bazılarımızın sermayesi altın bazılarımızın ki gümüş olabilir. Ancak bu sermayeler bizlere sosyal zenginlik katmalı ; toplumda haksızlık ve eşitsizliğe yol açmamalı. Bizler sahip olduğumuz dostlarımızı iş bulmak için kullanmamalı.
Bugün bu adımı biz atmalıyız ve sadece bilek gücümüzle ve ilmimizle bunun üstesinden gelmeliyiz. Toplumda eşitsizlik olmaması için sadece kendi vasıflarımıza güvenerek yola çıkmalıyız.
Taşlı olan bu yolda herkese engebesiz başarılar diliyorum.