Edward William Said ve Oryantalizm
Mahmut Kökver
Said’in fikir dünyasını anlayabilmek için onun yaşantısına kısaca bir göz atmak faydalı olacaktır. Said, 1935’te Kudüs’te Hıristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Ailesi Protestan çizgisinde idi. Babası varlıklı bir iş adamıydı. Ailesi 1947’de Filistin’den Mısır’a göç ederek Kahire’ye yerleşti. Said, önce Kahire Amerikan Okulu’nda, ardından Kahire Victoria Koleji’nde okudu. 1951’de buradan ayrılıp orta öğrenimini ABD’de Massachusetts’teki Mount Hermon School’da tamamladı. Lisans eğitimini Princeton Üniversitesi’nde gördü. Harvard Üniversitesi’nde yüksek lisans, İngiliz Edebiyatı alanında doktora çalışmasını yaptı. Colombia Üniversitesi’nde 1963’te araştırmacı, 1965’te asistan, 1968’de doçent ve 1970’te profesör oldu. Daha sonra çeşitli üniversitelerde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı ve 23 Eylül 2003’te New York’ta öldü.
Hıristiyan Arap bir ailenin çocuğu olarak evinde Arapça, dışarıda İngilizce konuşan, Batı okullarında eğitimini tamamlayan ve akademik hayata ABD’de katılan Edward Said bu özellikleri sebebiyle kendisini ne bütünüyle bir Arap ne de bütünüyle bir Batılı gibi hissedebilmiştir. Bu sebeple otobiyografisine “Yersiz Yurtsuz” ismini vermiştir. Said’in hayat hikâyesine ait bu özellikler onun bütün çalışmalarında etkisini göstermiş gibidir. Özellikle “Oryantalizm ve Entelektüel” adlı çalışması başta olmak üzere birçok çalışmasının kendi hayat hikâyesinden belli izler taşıdığı ve kişisel serüveniyle paralellik gösterdiği kolayca tespit edilebilir.
Said, Oryantalizm adlı çalışmasıyla dünya çapında bir üne kavuşmuşsa da akademik hayatını mukayeseli edebiyat incelemeleri, edebiyat kuramı, edebi eleştiri alanlarına hasretmiştir. Bunların yanı sıra bir Filistinli olarak özellikle 1967 savaşından sonra Filistin meselesiyle daha yakından ilgilenen, kendi kimliğinin daha çok farkına varan, Amerika kamuoyunda Filistin meselesinin bir tür sözcülüğü görevini üstlenen faal bir yanı da bulunmaktadır.
Said, “Orientalism”(New York 1978) adlı eserinde, Avrupa’nın Doğu ile bağlantılı kültürel, siyasal ve ekonomik çıkarlarından kaynaklanan, kökü çok eskilere uzanan bir yazı geleneğini inceler. Bu eserinde Said, bilginin nesnel değil siyasal niteliğini vurgulayıp İngiltere, Fransa ve daha sonra ABD’de gelişen oryantalist çalışmalarla bu ülkelerin Ortadoğu’daki emperyalist çıkarları arasındaki bağlantıyı göstermeye çalışır. Bu geleneği, Avrupa’nın çok daha kapsamlı iktidar ve egemenlik yapılarının harekete geçirdiği bir kültürel güç uygulaması şeklinde değerlendirir. Eserin özellikle Ortadoğu toplumlarını inceleme konusu olarak alan akademik disiplinler üzerindeki etkisi çok büyük olmuş, bu etki Ortadoğu ile sınırlı kalmayarak diğer Batı dışı toplumların kültürünü ve tarihini konu edinen alanlara da yayılmıştır.
Said’in Orientalism’in yayımlanmasından sonraki yaklaşık yirmi beş yıllık zaman diliminde çeşitli akademik disiplinlerdeki bu muazzam etkisi, sarsıcı eleştirilere tabi tuttuğu oryantalistlerin ciddi tepkisiyle karşılaşmıştır. En bilineni Bernard Lewis’ten gelmiştir. Lewis adeta Said karşıtı bir kampın oluşumuna ön ayak olmuş, bu kamp Said’le uğraşmaya devam etmiş, akademik hayattan dışlanması ve etkisinin sınırlanması, hatta silinmesi için her türlü girişimi yapmaktan geri kalmamıştır. Said’in bu çalışması Batı eleştirisi veya Doğu savunması olarak da algılanmış ve yaygınlaşmıştır. Bu kanaatin oluşmasında yazarın Filistinli oluşunun ve Filistin meselesine olan ilgisini ısrarla sürdürmesinin etkili olduğu bir gerçektir. Said, kendisine yöneltilen eleştirilere karşı cevapları kaleme aldığı yazılarında ve röportajlarında vermiştir. Said’in ele aldığı hususlar onun Batı karşıtı olduğu şeklindeki iddiayı destekler mahiyette değildir. Çünkü her şeyden önce Said, Doğu ve Batı gibi kavramsallaştırmaların karşısında olduğunu ifade etmektedir.