ÇEVRE AHLAKI
Çevre temizliği, çevreyi temiz tutma gibi konular son zamanlarda çok üstünde durulan ve çokça vurgu yapılan konular arasındadır. Günümüzde çevre kirliliği o kadar arttı ve yaygınlaştı ki hayatımızın kaçınılmaz bir parçası oldu. Çevreyi korumak ve zararı azaltma konusunda sevindirici bazı haberler olmasına karşın; çevre kirliliği hızla devam etmektedir.
Gelişen teknolojinin zararları arasında çevre kirliliğini de sayabiliriz. Teknoloji ilerledikçe bu sorunlarda buna bağlı olarak artmaktadır. Bunun sonucu olarak hızlı bir şekilde gelişen dünya bir taraftan da bozulmaya ve tükenmeye başladı. Daha sonra bu konunun ahlaki boyutu gündeme geldi. İnsan ile tabiat arasındaki ilişkiyi bir de bu yönüyle ele aldılar. Bunun sonucu olarak ”çevre ahlakı” kavramı ortaya çıktı.
Günümüzde çevresel bakımdan dünyanın yaşanmaz hâle gelmesinin en önemli faktörü, çevre konusunda güçlü bir çevre ahlâkını içeren ahlâkî ve dinî motivasyonların yokluğudur. Zira insanı motive eden en önemli unsurlardan biri de muhakkak dindir. Dinin getirdiği manevî disiplinden ve insanı insan yapan değerlerden uzaklaşan insanlık çevreyi bilinçsizce tüketmektedir. Günümüzde teknolojik gelişmeler dinî ve ahlâkî değerlerle paralel olarak gidebilseydi insanlık çok farklı yerde olurdu. Bu bağlamda dinî kaynaklarımızı iyi irdelemek ve yaşantımıza aktarmak gerekir.
İslam dini, inananlarını sadece inanç ve ibadet konularında değil hayatın tüm alanların da emir, tavsiye ve uyarılar da bulunmuştur. Üzerinde durduğumuz bu konuda da çeşitli uyarılarda bulunmuştur. Ölçülü ve dengeli biçimde çevre ve tabiatla ilişki da bulunmak, insanı çevreden ve tabiattan en uzun şekilde yararlanmasını sağlayacaktır. Tabiatı sorumsuzca tahrip edenler, çevreyi umursamaz ve düşüncesiz bir tavırla kirletenler, tabiattaki sınırlı şeyleri hor kullananlar, kendi yaptıklarının cezası olarak yaşanmaz bir dünyanın içinde kendilerini bulacaklardır.
Çevre ahlâkı çevreyi tanımakla gelişen bir davranıştır. Daha doğrusu çevre bilgisine sahip olan insan, ardından çevre ahlâkına da sahip olacaktır. Bu bağlamda birçok hadiste insanları bu konuda uyarmaktadır. Günümüzde konserve kutuları, cam şişeler, yiyecek artıkları vs. insanlara şu veya bu şekilde sıkıntı veren her şey bu yasağın kapsamına dâhildir. Çevre kavramının içine kırları, yolları da dâhil edebiliriz. Hz. Peygamber yollardan rahatsız edici bir şeyin kaldırılıp atılmasını, “imandan bir şube” olarak nitelemiştir. (Müslìm, “Ìman”, 58; Buhârî, “Hìbe”, 35;Ebû Dâvûd, “Edeb”, 160; Tìrmìzî, “Ìman”, 6)
Yine Peygamberimiz, Müslümanların yaşadıkları şehrin temiz tutulması yönünde emir ve tavsiyelerde bulunmuştur. Bitki ve hayvanların korunmasına özen göstermiştir. Mescidin ve avluların temiz tutulmasına dair hadisi şerifler çevre ahlâkı ve bilincini oluşturmaya teşvikin önemli bir göstergesidir. Yine ”Kim buradan bir ağaç keserse, mutlaka onun yerine bir ağaç diksin.” buyurmuştur. Hadislerde çevre ahlâkı ve bilincine yapılan vurgular, tarihsel süreçte çevreye duyarlı bir Müslüman toplum ortaya çıkarmıştır. Söz konusu nasslar, sonraki dönemlerde dayanak oluşturmuştur. Ayrıca İslâmî literatürde bütün eserlerimizin temizlik konusu ile başlaması, çevre bilinci ve ahlâkına ait duyarlılığın bir başka göstergesidir.
Allah’ın yarattığı dünyaya zarar vermeden nasıl yaşayabiliriz? Bu soruya cevap verebilmek için düşünce yapımızın ne kadar değişmesi gerektiğini de görmüş olacağız. Düşünce yapımız dedim çünkü düşünce yapımız değişirse yaşam biçimimiz de değişecek demektir. Dünyayı korumak, Allah’ın yarattığı sistemin bozulmasına engel olmak bizim yaşam biçimimizdeki köklü değişimlerle bağlantılıdır. Öncelik olarak geri dönüşümlü üretime önem vermeliyiz ve katkıda bulunmalıyız. Cam şişeleri, kâğıtları, kartonları, plastik ve metal eşyaları gelişi güzel atmamalıyız. Bunları deri dönüşüme vererek hem geri kazandırmış oluyoruz hem de maliyeti azaltıyoruz. Çöplerimizi hiçbir zaman çöp bidonu dışıma, sokaklara ya da doğaya bırakmamalıyız. Kaynaklarımızı bilinçli bir şekilde kullanmalıyız. Kesinlikle doğayı kirletmeyen ürünlerden satın almamaya gayret etmeliyiz. Çevre temizliği ya da çevre koruması konusunda ülkemiz yönetiminin onayladığı projeleri her zaman desteklemeliyiz. En önemlisi de başkalarına iyi örnek olmalıyız. Biz önce düzelirsek başkalarını düzeltmek daha kolay olur.
Atalarımızın güzel bir sözü vardır: “Aslan yattığı yerden belli olur.” Eğer bizler gerçekten hem kendi sağlığımızı düşünüyor, hem de çocuklarımızın geleceğini düşünüyorsak, o zaman kendi evimiz kadar dünyamızı ve içindekileri de düşünmek zorundayız. Dünyayı kirletmemizin sonucunu yalnızca birkaç kişi değil tüm dünya olarak öderiz.
Çevreyi koruma ve doğal güzellikleri muhafazada kesinlikle dinin önemli bir yeri vardır. Şunu hiç unutmamak gerekir ki, çevre bütün insanlığı ilgilendiren küresel bir sorundur. Bizler dünyada kalıcı değiliz. Bu dünyadan gelip geçen misafirleriz. Bizden öncekilerden bu dünyayı nasıl emanet aldıysak o şekilde bizden sonrakilere bırakmalıyız. Bu kesinlikle teknoloji açısından değildir. Bizler atalarımızdan aldığımız teknolojiyi daha da ilerletmek durumundayız. Bunu yaparken hoyratça ve bilinçsizce değil her şeyi düşünerek yapmalıyız. Geri dönüşümü yaygınlaştırmalıyız. Çevre hareketi ve doğanın korunması önce bireyin alışkanlıklarının değişmesiyle başlar. Dönüşüm önce bireyin kendi içinde yaşanmalıdır. Çevre kirliliği oluşturan her olayın arkasında “toplum yararına aykırılık” vardır. Temiz bir toplum ve temiz bir çevre için haydi el ele verelim. Yaşamamızın temeli olan doğal kaynakların sürekliliğini sağlamalıyız. Hızla bozulan dünyanın doğal kaynaklarını koruyan bir eğitim, davranış ve çevre ahlakının geliştirilmesi son derece önemlidir. Doğal varlıkları koruma, devlet için, toplum ve her vatandaş için zorunlu bir ödevdir. Çevre vicdanına sahip olan insanların çoğunlukta olduğu bir dünyanın var olması dileğiyle…