AvrupaDin ve Politika

Yunan Manastırı el yazmaları Osmanlı yönetiminin yeni hikayesini anlatıyor.

Son birkaç aydır proje üzerinde Niehoff-Panagiotidis ile birlikte çalışan Berlin Hür Üniversitesi hukukçusu ve bilimsel işbirlikçisi Anastasios Nikopoulos, "Ezici çoğunluk resmi belgeler" dedi. Ve el yazmaları, Aynoroz (Athos Dağı) manastırlarının zengin gayrimenkul varlıklarına el konulması yoluyla, yeni fethedilen bölgelerdeki Osmanlı yağmalarının Yunanistan'daki geleneksel anlayışıyla çelişen bir hikaye anlatıyor. Yani mallara el konma olmadığı gibi yağma hikayesi de belgelerde yer almıyor.

Yunan Manastırı el yazmaları Osmanlı yönetiminin yeni hikayesini anlatıyor.

AYNOROZ (ATHOS DAĞI)- Yunanistan.

Bir kilise çanı çalar, kalas üzerindeki tokmağın kesik kesik gümbürtüsü keşişleri ikindi ibadetine çağırır, ortak ilahiden derin sesler yükselir. Ve Pantokrator Manastırı’nın büyük kulesinde, metal bir kütüphane kapısı sallanarak açılıyor. Orada,  Aynoroz (Athos Dağı) manastırı Ortodoks Hıristiyan cemaatindeki ortaçağdan kalma müstahkem manastırın derinliklerinde, araştırmacılar ilk kez neredeyse bilinmeyen bir hazineye, dünyanın en eskilerini içeren binlerce Osmanlı döneminden kalma el yazmasına dokunuyorlar.

Kuzey Yunanistan’ın Aynoroz (Athos) yarımadasında 1000 yıldan daha uzun bir süre önce kurulan kendi kendini yöneten topluluğun kütüphaneleri, yunanca, Rusça, Rumence de dahil olmak üzere birçok dilde, asırlık eserlerin bir deposudur.

Birçoğu kapsamlı bir şekilde incelendi, ancak Osmanlı Türkçesi belgeleri tam olarak incelenmedi. Bu belgelerin incelenmeyen kısmı, 14. Yüzyılın sonlarından itibaren Kuzey Yunanistan’ı yöneten bürokrasinin ürünleri – Bizans’ın başkenti Konstantinapolis’in 1453’te Osmanlıların eline geçmesinden çok önce- bölgenin yeniden Yunan olduğu 20. Yy’ın başlarına kadar olan belgelerdir.

Bizanslı bilgin Jannis Niehoff-Panagiotidis, keşişlerin laik otoritelerle ilişkilerini düzenleyen bu belgelere bakmadan Aynoroz’un (Athos Dağı) ekonomisini ve Osmanlı yönetimi altındaki toplumu anlamanın imkansız olduğunu söylüyor. Yoğun ağaçlıklı yarımadadaki 20 Pantokrator Manastırı’ndan biri olan Pantokrator Manastırı’nın kütüphanesinden The Associated Press’e verdiği demeçte bu belgeler ve Türkçe için “Osmanlı devletinin resmi diliydi” dedi.

Berlin Hür Üniversitesi’nde profesör olan Niehoff-Panagiotidis, manastır kütüphanelerinde bulunan yaklaşık 25.000 Osmanlı eserinin en eskisinin 1374 veya 1371 tarihli olduğunu söyledi. Bu, dünyada bilinenlerden daha eski, dedi ve İstanbul’da, Osmanlılar şehri kendi başkenti yaptıklarında Kostantinapolis’i yeniden adlandırdıklarından, en eski arşivlerin yalnızca 15. Yüzyılın sonlarına kadar uzandığını da sözlerine ekledi. Belge ve kitaplarla dolu bir masaya oturarak “Osmanlı tarihinin ilk dönemine ışık tutan ilk belgeler burada, Aynoroz’da (Athos Dağı) saklanıyor” dedi.

Diğerleri, daha nadir olanlar, büyük ahşap çekmecelerde saklanıyor. Bunlar, son derece süslü padişahların fermanlarını mülkiyet tapularını ve mahkeme kararlarını içerir. Son birkaç aydır proje üzerinde Niehoff-Panagiotidis ile birlikte çalışan Berlin Hür Üniversitesi hukukçusu ve bilimsel işbirlikçisi Anastasios Nikopoulos, “Ezici çoğunluk resmi belgeler” dedi. Ve el yazmaları, Aynoroz (Athos Dağı) manastırlarının zengin gayrimenkul varlıklarına el konulması yoluyla, yeni fethedilen bölgelerdeki Osmanlı yağmalarının Yunanistan’daki geleneksel anlayışıyla çelişen bir hikaye anlatıyor. Yani mallara el konma olmadığı gibi yağma hikayesi de belgelerde yer almıyor.

Bunun yerine, yeni yöneticiler, küçük topluluğu kendi kanatları altına aldı, onların özerkliğini korudu ve onu dış müdahalelerden de koruduğu anlaşılmaktadır. Nikopoulos, “Kulede gördüğümüz padişah fermanları … ve Osmanlı devletinin mahkeme kararları, keşişlerin küçük demokrasisinin tüm fetih güçlerinin saygısını kazanmayı başardığını gösteriyor.” Dedi.

“Ve bunun nedeni, Aynoroz’un (Athos Dağı), halkların ve medeniyetlerin barış içinde bir arada yaşadığı bir barış, kültür beşiği olarak görülmesiydi. Nikopoulos, Aynoroz’a (Athos Dağı) en yakın şehir olan Selanik’i fetheden Osmanlı hükümdarı II. Murad’ın ilk eylemlerinden birinin 1430’da toplumu koruyan bir yasal belge hazırlamak olduğunu söyledi. “Bu çok şey söylüyor. Osmanlı padişahı Aynoroz (Athos Dağı) idari sisteminin korunmasını bizzat sağladı” dedi.

Niehoff-Panagiotidis, bundan önce bile, bir padişahın, bir grup yağmacı askerin manastırlardan birinden küçük çaplı hırsızlıklar yapmasının ardından davetsiz misafirlere katı cezalar öngören bir emir verdiğini ekledi. Padişahların Bizans’ın son kalıntısı olan Aynoroz’u (Athos Dağı) yarı bağımsız tutmaları ve ona dokunmamaları garip” dedi. Burada asker bile tutmadılar. En fazla, muhtemelen (topluluğun yönetim merkezi olan Karyes’te) kalan ve çayını yudumlayan yerel bir temsilcileri olurdu.”

Niehoff-Panagiotidis’e göre beklenmedik bir başka bilgi, Osmanlı yönetiminin kabaca ilk iki yüzyılı boyunca Aynoroz’a (Athos Dağı) veya kuzey Yunanistan’ın yakın bölgelerine İslam hukukunu dayatmak için hiçbir çaba gösterilmemesiydi. Aynoroz (Athos Dağı), Bizans’ın devamı gibi bir şeydi” dedi.

Topluluğa ilk olarak MS 883’te Bizans İmparatoru II. Basileios’un bir kararnamesi ile kendi kendini yönetme hakkı verildi. Tarihi boyunca kadınların girmesi yasaklandı, bu yasak hala devam ediyor

Bu kurala “avaton” denir ve araştırmacılar, bunun Aynoroz’u (Athos Dağı) etkileyebilecek her türlü dış idari veya laik müdahaleyle ilgili olduğuna inanırlar. Araştırmaya yardımcı olan bir Pantokrator keşişi olan Peder Theophilos, belgelerin Aynoroz’un (Athos Dağı) çok geniş etkisini gösterdiğini söyledi.

The Associated Press’e verdiği demeçte, “El yazması eserlerdeki bilgiler üzerinden yapılan çalışmalar aynı zamanda insanların birbirleriyle nasıl yaşayabileceklerine, tüm insanlık için ortak olan ilkelere, insan hakları ve onlara saygının tohumlarına, demokrasiye ve toplumsal bir arada yaşama ilkelerine ışık tutuyor” dedi.

Araştırma projesinin birkaç ay, hatta yıllarca sürmesi bekleniyor. Niehoff-Panagiotidis, “Uzun vadede neler ortaya çıkabilir, tüm belgeleri kataloglayıp dijitalleştirdiğimizde söyleyebileceğim” dedi. “Şu anda kimse burada neyin saklı olduğunu tam olarak bilmiyor. Belki daha eski belgeler bile var .”

Çeviri: Maşite Gençaslan- Din Sosyolojisi Alan Uzmanı

Metnin orijinal haline ulaşmak için tıklayınız.

Yoluyla
NPR
Kaynak
NPR
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı