V. PARETO: SEÇKİNLER VE SEÇKİNLER DOLAŞIMI
Medine Taş- AYBÜ İİF Lisans Öğrencisi

Seçkin yani elit kavramı çok eski bir kavramdır ve insanlar arasındaki eşitsizliği vurgular. Seçkin, kelime anlamı olarak bir toplumda saygın ve etkin mevkilerde bulunan, toplumun; eğitim, ekonomi, askeri, din, siyaset, sanat vb. alanlarıyla ilgili etkinliklerin denetimini elinde bulunduran kişi ve gruplara verilen isimdir.
Pareto, insanların entelektüel ve ahlaki açıdan eşit olmadıklarını savunur. Ona göre bu eşitsizlikler doğuştan gelmez, o insanların arasında yetenekler açısından açıkça izlenen farklar olduğunu düşünmektedir. Bu yetenek farkları nedeniyle toplumun hemen her kesiminde seçkin olgusundan bahsedilebilir.
Pareto seçkin kavramını iki farklı şekilde kullanmıştır. Birincisi genel seçkin kavramını ikincisi ise yönetme gücüne sahip olan seçkinleri kapsamaktadır. Genel seçkin kavramı, hiçbir ahlak ya da toplumsal kural gözetilmeksizin işini en iyi yapan insanları içerir. Genel seçkin, herhangi bir toplumsal gruplama içinde işini en iyi yapan insanlardan oluşur. Pareto genel seçkin kavramını açıklarken okullarda kullanılan puanlama sistemine benzeyen bir ölçek hazırladığını varsayarak açıklamaktadır. Bu ölçeğe göre örneğin en iyi avukata 10 verilecek olsun. Müşteri bulamayan ise 1 alacaktır. Dürüstçe olsun ya da olmasın milyonlar kazanana kişiye 10 verilsin, binlerce kazanana 6 ve zar zor geçinene de 1. İnsanları nasıl kandıracağını bilen ve yakalanmayan dolandırıcıya 10, bir lokantadan gümüş bir çatal çalmayı başarı sayan serseriye ise 1 puan vereceğiz. Bu puanlama sistemi bütün bir topluma uygulandığında, yüksek puan alanlar o toplumsal kategorinin seçkinlerini oluştururlar. Pareto bu kategoride bir ayrıma daha yönelerek bu seçkin sınıfı kendi içinde ikiye ayırır.
1. İktidarda veya toplumun yönetiminde doğrudan ya da dolaylı şekilde kayda değer bir rol oynayan yönetici seçkinler.
2. Yönetici seçkinler.
Paretoya göre toplumda seçkin olarak tanımlanan insanlar her zaman işerinde en yetenekli olanlar olmayabilir. Yani bu insanlar gerekli yeteneklere sahip olmadıkları halde öyleymiş gibi etiketlenebilirler. Örneğin ekonomist dediğimiz birinin ekonomi hakkında bilgi sahibi olmasını bekleriz ancak bu kişi ekonomi hakkında cahil olabilir. Bu kişiler gerekli niteliklere sahip olmadıkları halde kendilerini bu konumda bulabilirler. Bunun nedeni toplumsal bağlantılar, aile ilişkileri ve ekonomik konumdur. Bu durum sadece açık sosyal geçirgenliğe sahip toplumlarda ortadan kalkabilir. Tüm toplumsal bağ ve etkenler ortadan kalktığında seçkin zümresi sadece hak edenlerden oluşur. Pareto açık toplumu ve sınırsız toplumsal hareketliliği savunur ancak toplumsal gerçeğin böyle olmadığının da farkındadır.
Pareto her seçkin grubun içinde, gerçekten seçkin olanların, seçkin olmayanlara oranının, grubun devamını elinde tutup tutmayacağı hakkında bilgi verdiğini söyler. Bu noktada karşımıza seçkinlerin dolaşımı kavramı çıkar. Başlangıçta yönetici seçkin kesimini askeri, dini ve ticari seçkinler oluşturmaktadır. Bunar zaferler kazanan savaşçı, zengin tüccar ve otoriter din adamıdır. Yönetici kesim nitelikçe hak edilen özellikler üzerine kurulmuştur. Zamanla nitelikler kaybedildikçe seçkinlerin çöküşü başlar.
Pareto seçkinlerin iktidarlarını kaybetmelerini iki şekilde açıklar. Birincisi savaşlardır, tarihe baktığımızda seçkin gruplarının çoğunun askeri seçkinlere dayanarak hükmettiğini görürüz. Askeri seçkinler savaşlarda yaşamlarını tehlikeye attıkları için hızlıca tükenirler. İkincisi seçkinlerin genel bir kural olarak birkaç kuşak sonra güçlerini yitirmeleridir.
Pareto iktidarın belirli oranlarda güç kullanmasını zorunlu görür. Güç kullanmadan insanları yönetmek olanaksızdır. İktidarı ele geçirenlerin çocukları ya da torunları doğumlarından itibaren, onların ayrıcalıklı konumlarından yararlanmışlardır. Bu sebeple onlar entelektüel konulara, sanata ve uygarlığın zevklerine yönelmişlerdir. Bu yönelme sonucu toplumsal düzenin zorunlu kıldığı davranışları sergileyemez hale gelerek yozlaşırlar. Böylece yönetici seçkinler yavaş yavaş seçkinlik özelliklerini kaybetmeye başlarlar. Yönetici seçkinler seçkin niteliklerini yitirirken, toplumda başka bir grup seçkinlik nitelikleri sergilemeye başlar. Bu durum gerçekleştiğinde yönetici seçkinler iki şekilde karşılık verebilir. Bunlardan ilki, ellerindeki iktidar dahil olmak üzere ayrıcalıklarını kıskançça korumaya çalışmak ya da seçkinlerle mücadele etmektir. Bu yol seçildiğinde çatışma kaçınılmaz olur. İkinci yol ise yönetici seçkinlerin, yeni seçkinleri kendi aralarına azar azar kabul etmesidir. Bu yol seçildiğinde çatışma önlendiği gibi yönetici seçkinler kendilerini yenilemeye başlarlar. Yönetici seçkinler ya yeni seçkinleri sindirirler ya da yeni seçkinler toplumsal bir devrimle yönetimin el değiştirmesini sağlarlar. Pareto, bu yollardan hangisinin seçildiğine bakmadan bu değişimin gerçekleşmesine seçkinler dolaşımı adını verir.
Pareto seçkinler dolaşımında açıkladığımız iki farklı yolu iki somut tarihsel gelişmeyle örnekler. Bunlardan ilki Fransa ihtilali öncesinde Fransa aristokrasisinin yönetimi altında, yönetici seçkinlerin yeteneklerini kaybetmelerine rağmen tamamen kapalı bir sosyal geçirgenlikle yönetilen bir krallıktı. Yönetici seçkinler, bu dönemde gelişmeye başlayan burjuvazi içinde ortaya çıkan yeni seçkinlerle mücadele edememiş ve onları kendi aralarına almayı da başaramamışlardır. Bu nedenle yeni seçkinler yönetimi devrimler ele geçirmişlerdir. İkinci yola ilişkin örnek ise İngiltere’den gelir. İngiltere’deki yönetici seçkinler Fransa’nın aksine yeni seçkinleri kendi aralarına memnuniyetle kabul etmişlerdir. Bu nedenle İngiltere’de sanayinin gelişimi, Fransa’dan daha hızlı olmasına rağmen, sosyal değişmeler bir devrime sebep olmamıştır.
Pareto seçkinlerin dolaşımından bahsederken tortuların önemine değinir. Her yönetici seçkin grubunda birinci ve ikinci tortuların bileşimi söz konusudur. İdeal yönetici seçkinler kararlı, zorlu eylem yeteneği olan insanlar ve hayal gücü kuvvetli yenilikçi ve kurnaz insanların ideal bileşiminde oluşur. Pareto konuya örnek olması açısından aslanlar ve tilkilerden bahseder. Ona göre aslanlar ikinci tortuların hâkim olduğu kararlı ve güç kullanmaktan hoşlanan, korumacı insanları, tilkiler ise yenilikçi, akıllı ve kurnaz insanları simgeler. Yönetici seçkin grubu bu iki karakter türünün belli oranlarda bir araya gelmesiyle oluşur. Aslanların ağır bastığı rejimler, yenilenmeyi başaramayan, dar görüşlü ve katılaşmış aristokrasileri oluştur. Tilkilerin ağır bastığı rejimler ise karar alma ve uygulamada zorlanan, güç kullanımını gerektiren durumlarda sıkıntı yaşayan zayıf bir yönetim oluşturur. Her iki durumda yönetilenlerin hoşnutsuzluğuna ve yönetimi devrimle ele geçirmelerine neden olur.
Pareto aynı oluşumun ekonomideki seçkinlerde de geçerli olduğunu söyler. Bu iki grubun ekonomideki temsilcileri ise rantiyeciler ve spekülatörlerdir. Rantiye, kelime anlamı olarak üretime katkısı olmadan kira ve faiz gelirleriyle yaşamını sürdüren insanları kapsar. Bunlar risk almazlar ve ekonomilerini geleneksel yollarla sürdürürler. Spekülatör ise vurgunculukla gelir elde etmektir. Ekonomik açıdan spekülasyon kişisel öngörülere dayanarak fiyatında düşme beklenen malı satarak ya da fiyatında artma beklenen malı satın alarak aradaki fiyat farkından kâr elde etmektir. Tilkilerin ekonomideki karşılığı olan spekülatörler yeni yatırım peşinde koşan ve risk alan kimselerdir. Ekonomik seçkinler arasında da kimi zaman rantiyeciler kimi zaman spekülatörler ekonomiye egemen olur.
Pareto seçkinler dolaşımının yönetilenler açısından hiçbir şey değiştiremeyeceğini düşünür. Bu düşüncesini de devrimin sonuçlarıyla açıklar. Yönetici seçkinler yeni seçkinleri aralarına alırlarsa sıradan insanlar için hiçbir şey değişmemiş olur. Eğer yönetici seçkinler, yeni seçkinlere kapılarını kaparlarsa yeni seçkinler çatışmak zorunda kalırlar. Yeni seçkinler askeri ve bürokrasinin yönetici seçkinlerin elinde olmasından ötürü bu çatışmayı kazanmak için halkın desteğine ihtiyaç duyar. Yönetici seçkinlerin yerine geçmek için amaçlarının toplumun çıkarları olduğunu öne sürerek kendilerine destek sağlamaya çalışırlar. Mücadele sona erdiğinde yeni seçkinler, eski müttefiklerini yani halkı denetimleri altına almaya başlarlar. Galip gelen seçkinler bütün ganimetleri kendi tekellerine toplama eğilimindedirler.
Pareto yaşadığı dönem itibariyle Batı Avrupa toplumlarının, tilkilerin ağırlıkta olduğu rejimlerle yönetildiğini söyler. O, bu dönemde gücü daha çok önemseyen yeni seçkinlerin, faşizm ve komünizmle doğacağını düşünür. Paretonun düşüncelerinin faşizmle örtüşmesi normaldir. Burada faşizmle kast edilen İtalya’da Mussolini önderliğinde oluşan ideolojidir. Yönetimin güç kullanması gerektiğini söylemesi ve aşırı insan severliğin olumsuz yönlerine işaret etmesi Paretonun fikirlerinin faşizmle örtüşmesine neden olmuştur. Pareto şiddet yanlısı değildir. Siyasetin asıl amacının şiddeti olabildiğince azaltmak olduğunu savunur ancak her türlü şiddetin ortadan kaldırılabileceğine inanmanın sonuç olarak şiddeti daha da arttıracağını söyler. Pareto faşizm ideolojiye düşman değildi, ona göre faşizm tilkiler yönetimine aslanların aşırı tepkisinden başka bir şey değildi. Bu da ona göre seçkinler dolaşımının başka bir şeklidir.