Marifet Divanı AkademiTerimler

ÜÇÜNCÜ YOL- ANTHONY GİDDENS

Berkay ÇOBAN

 

  1. yüzyılın ortalarında ortaya çıkan ve sosyalizm ile liberalizm arasında kendine bir denge kurmaya çalışan genellikle 20. Yüzyılda etkisini göstermiş Üçüncü yol, sosyal demokrasinin modernizasyonu olarak tanımlanmaktadır. Radikalleşen modernliğin yaşam koşullarında bireylere ve topluma yön verecek politik bir program olarak şekil bulmaktadır. Üçüncü Yol’un kapsamını belirlerken, sosyal demokrat yönelimi özellikle vurgulayan Giddens, sahiplendikleri yeni sosyal demokrasiyi, klasik sosyal demokrasiden ayırdıklarının özellikle üzerinde durmaktadır.

Klasik sosyal demokrasi Giddens tarafından, aşırı devlet yanlısı, korumacı, aşırı eşitlikçi olması ve zenginden yoksula doğru gelir dağılımını savunması açısından eleştirilmektedir. Bundan dolayı sosyalizm ile neoliberalizm arasında üçüncü bir yol aranarak etkisini yitirmiş sosyal devletin sosyal demokrasi ile tasfiyesini amaçlamaktadır. İskandinav ülkeleri bu yönetim biçimini ele almışlar ve belirli başarılar sağlamışlardır. En etkili yönetim Blair dönemi İngilteresinde görülmüştür. Günümüzde popülerliğini yitirmiş olsa da sosyal demokrasinin görüş ve uygulamalarında etkisini göstermektedir.

Sınıflar arası uzlaşmaya dayalı sosyal demokrasi anlayışı, piyasayı dışlamayan bir gelişme hedefinden yanadır. Gelişmenin nimetlerinden eşit ölçüde yararlanma şansı bulunmayan dezavantajlı kesimlerin korunmasına yönelik tercihleri, sosyal demokrasi idealinin ayırt edici yanlarını ortaya koymaktadır. Sosyal demokrasi kavramı genel olarak, sosyal güvenlik, toplumsal katılım ve yaşam şanslarının adil dağılımını ifade etmektedir.

Devletin işlevli olacağı alanların sınırını çizen Üçüncü Yol kavramlarından birisi, “risk toplumu” kuramıdır. Bu kuram, bilginin ekonomik sürece katılımının artmasıyla birlikte toplumsal yaşamda da risklerin giderek arttığını, belirsiz hale geldiğini ve bu risklerin kontrol altına alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Üçüncü Yol politikasının risk toplumu vurgusu, aslında kapitalizmin özünde var olan rekabetin beraberinde getirdiği çelişkilerin, bilgi toplumunun ekonomik sürece kattığı risklerin devlet tarafından üstlenilmesi, kontrol edilmesi ve dağıtılmasını gerektirmektedir. Bu açıdan Giddens’a göre, devlet refah dağıtımından ziyade risklerin dağıtımını üstlenmelidir.

Giddens’a göre, küreselleşen dünyada, bireylere ‘beşikten mezara’ kadar fayda sağlayan, devlete tabi kültürler yaratan ve işsizliğe neden olan refah modeli geçerliliğini yitirmiştir. Giddens, emeklilik konusunda yaklaşımlarını şu şekilde özetlemektedir; “Emekli maaşları, sonuçta, refah devletinin bir icadıdır ve özünde de sadece bir tasarruf şeklidir. Niçin yaşlıların, yasalarla belirlenmiş bir çalışma hakkına sahip olmamaları gereksin? Yaşlıların bakımlarının devlet tarafından üstlenilmesi gerektiği gibi bir beklenti, tartışmaya açık bir şekilde, diğerleri kadar zararlı bir bağımlılık kültürü yaratır.” Bu açıdan hem devlet harcamalarının verimsiz bir biçimde artması hem de bireylere sağlanan olanakların çalışma isteğini yok ettiği neoliberal görüşüyle paralel olarak Üçüncü Yolcular da sosyal adalet ve ekonomik etkinliğin ancak bireysel özerklik ve eşitlik, haklar ve sorumluluklar, başarılı bir piyasa ekonomisi ve sosyal uyuma dayalı olduğunu ileri sürmektedir.

Üçüncü Yol, fırsat eşitliği ve kamu hizmeti sağlayacağını düşündüğü firmalarla kamu sektörü – özel sektör ortaklığına gitmektedir. Solun kamu hizmeti sağlamada özel sektörün katılımı konusundaki antipatisi oldukça dogmatik bulunmakta ve kamu sektörünün özel sektör yatırımlarıyla geliştirilmesi konusunda açık fikirli olunması gerektiği ileri sürülmektedir. McCullen ve Haris’e göre, Giddens tarafından tanımlanan eşitlik, klasik sosyal demokrasinin eşitliğe bakış açısından oldukça farklıdır. Modernizasyon ve küreselleşmeye dayanan Giddens, eşitliği, “üretken eşitlik” olarak yeniden tanımlamaktadır. Giddens’a göre küreselleşmeyle ve modernizasyonla geleneksel davranışlar, yerini, değişen şartlara uyum sağlamak zorunda olan bireylerin kendi üretken projelerine bırakmıştır. Geçmişin “üretim” alışkanlıkları, yerini daha da azalan kaynaklar düşünülerek “üretkenliğe” bırakmak zorundadır. “Üretken eşitlik”, devletin bireyler üzerindeki kontrolünden, bireylerin gelişimini sağlamaya yöneldiği ve bireyin kendi gelişimini sağlamaya yöneldiği bir eşitlik anlayışıdır. Bu anlayış da Giddens’in klasik sosyal demokrasinin bireyselliği kısıtladığı varsayımından hareketle ortaya konmuştur.

Giddens, verimliliği ele alırken bireylerin kendilerini gerçekleştirmelerinin mutluluğu getireceğini varsaymaktadır. Ancak McCullen ve Haris, yine sonuç eşitsizliği ve fırsat eşitliği açısından bakıldığında, Giddens’in varsayımının ihtiyaçlar hiyerarşisiyle çeliştiğini, temel ihtiyaçlar karşılanmadan, en üst noktadaki kendini gerçekleştirme ihtiyacının karşılanamayacağını belirtmektedir.

Giddens’a göre Üçüncü Yol politikalarının bir amacı da, küreselleşmenin zararlarını minimuma indirmek için, var olan küresel kurumların dönüştürülmesini sağlamak ve yeni kurumlar yaratılmasına öncülük etmek olmalıdır.

Giddens’a göre, sürekli değişen teknolojiye ayak uydurabilecek esnek piyasalar desteklenmeli ve şirketlerin genişleme imkanları, kurallar ve kısıtlamalar nedeniyle engellenmemelidir. Sosyal programların yürütülebilmesi için devlete yeni roller verilmeli ancak istihdam ve kalkınma programlarının bütçe açıklarıyla yürütülmesine son verilmelidir.

Giddens’a göre, gelişmiş ülkeler, nitelikli işçiler, yüksek verimlilik, bilgi temelli yeni ekonomideki gelişmeler sayesinde birbirleriyle yarışabilir; ancak bunun için, temel devlet politikası işgücüne ve temel eğitime yatırım yapmak ve böylece esnek ve donanımlı işgücü piyasası ile dünya ekonomisindeki rekabet gücünü artırmak olmalıdır. Devlet, bu eğitim programını ilk çocukluk yıllarından başlayarak yaşamının sonuna kadar devam ettirme konusunda durmalıdır. Devlet, şartsız olarak sosyal yardım dağıtmak yerine, eğitim kaynaklarının ve diğer kişisel yatırım fırsatlarının kullanılabilmesi için teşvik politikalarına önem vermelidir. Bu sayede ülkelerin bireysel olarak kazançlı çıkmaları yanında, küresel piyasanın da bu süreçten fayda sağlayabileceği, düşük işçi ücretlerinin yatırımı, ticareti ve ekonomik büyümeyi teşvik edeceği varsayılmaktadır.

Lister ve Ruth Levitas, Üçüncü Yolun “sosyal dışlama stratejisi”nin yalnızca çalışanlara yapılan sosyal hizmetlerle sınırlandırılmış olduğuna dikkat çekmektedir. Sosyal olarak dışlanmışların kapsanmalarının tek yolu, istihdam edilebilirliklerine indirgenmektedir. Dolayısıyla Üçüncü Yolun sunduğu, sonuç eşitliği değil, işgücü rekabetine katılabilme eşitliğidir.

Üçüncü Yol’un belirli bir çizgiye çekmeye çalıştığı sosyal demokrasinin artık klasik sosyal demokrasi gibi yurttaşların sermaye ile ilişkilerini yurttaşlar lehine kısmi de olsa düzenleme kaygısı olmayacak, bireyler ancak ve ancak sermayeye hizmet etme potansiyellerini artıracağı oranda sosyal harcamalardan yararlanabilecektir.

Üçüncü Yol, ülkelerin istihdam, iş gücü ve sosyal refahını artırmayı hedeflemiştir. Bu hususta yapılan adımlar neticesinde üçüncü yol politikalarının izlenmiş olduğu Hollanda, İsveç, Brezilya gibi ülkeler ekonomik büyüme yerine daralmaya maruz kalmış harcamaları eskiye oranla artmıştır. Bunun yanında toplum arasındaki eşitlikçi tutum yoksul kesimde oluşan gettolaşmayı zengin kesimde de çıkarma tehdidi oluşturmuştur.

Sosyal Demokrasi’den önce var olan toplumsal dışlanmaları engellemek için eşitlikçi ve toplumun her kesimine istihdam sağlamak amacıyla ortaya çıkan Üçüncü Yol politikaları toplum arasında yeni bir dışlanma tehlikesi oluşturmaktadır. Bundan en çok etkilenebilecek olanlar ise kadınlar ve yaşlılardır.

 

KAYNAKÇA

msydergi.com, Üçüncü Yol Ve Yolun Sonu, Erişim Tarihi: 8 Nisan 2020: http://www.msydergi.com/uploads/dergi/103.pdf

hyturkyilmaz.com, Yeni Politik Strateji Üçüncü Yol Anthony Giddens, Erişim Tarihi: 12 Nisan 2020: https://hyturkyilmaz.com/yeni-politik-strateji-ucuncu-yol-anthony-giddens/

Giddens, Antony, Üçüncü Yol: Sosyal Demokrasinin Yeniden Dirilişi, Birey, İstanbul, 2000.

Yağcı, Oya, “19. Yüzyıldan Günümüze Üçüncü Yolun Serüveni: Sosyalizm ve Liberalizm Arasında Çatallanan Yollar”, Memleket SiyasetYönetim, Cilt: 2, Sayı 5, 2007.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı