Marifet Divanı AkademiTerimler

Türk Modernleşmesi

İbrahim ŞİMŞEK- Aybü Sos. Bil. Ens. Din Sosyolojisi YL Öğrencisi

       Modernleşme

Modernleşme terim olarak; Avrupa eksenli bilgi, üretim, kültür ve teknolojinin ortaya koyduğu genel yaşam tarzının dünya genelinde yaygınlaşma sürecidir.

Modernleşmenin boyutları vardır. Bu boyutlar sosyo-ekonomik, siyasal ve kültürel alanlardır. Modernleşmeyi yaşayan toplumlar bu boyutlarda değişimi mutlaka yaşarlar. Toplumların algı biçimlerine göre de modernleşmenin anlam vurgusu değişmektedir. Bu nedenle Batı dışı toplumlarda Türk modernleşmesi, Rus modernleşmesi ve Hint Modernleşmesi gibi farklı modernleşme algısı ve tecrübesi söz konusudur.

  1. yüzyılda Avrupa’da geleneksel toplumun değişimini ve dönüşümünü sağlayan faktörler; modernliğin kurulması ve bununla birlikte kalkınmanın sağlanması açısından önem arz ediyordu. Klasik modernleşme teorisyenlerine göre aynı zamanda Batılılaşma denilen modernleşme, kaçınılmaz olan ve Batı dışındaki toplumların medenileşmenin bir zorunluluğu olarak mutlaka takip edilmesi ve uyum sağlanması gereken zorunlu bir süreçtir. Batılılaşmayı bir mecburiyet kabul eden Batı dışındaki toplumların modernleşme ideolojilerini; kentleşme, sanayileşme, demokratikleşme, teknolojik gelişme, ulus-devletin ve batı tipi hayat tarzının yaygınlaşması faktörleri şekillendirmiştir.

       Türk Modernleşmesi

Lale Devrinden 3. Selim’e, Tanzimat’tan Islahat’a, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e değin büyük ve büyük sürekli girişilen tüm reformlar; süreklilik gösteren bir olgu olarak, “Türk modernleşmesi” şeklinde adlandırılmaktadır.

Türk modernleşmesi Osmanlının çöküş döneminden bu yana sancılı bir süreç olarak devam etmektedir. Genel olarak bakıldığında Türk modernleşmesi Batılılaşma ekseninde inşa edilen bir süreç olmuştur. Diğer Batı dışı toplumlarda olduğu gibi Osmanlı’da da Batı Avrupa, modernleşme için örnek model olmuştur.

Osmanlı, yükselme devrinde Batıyı takip etme ihtiyacı duymadı. Ancak imparatorluk geriye gitmeye başladığında bu durum Batı’nın askeri olarak üstünlüğüne bağlandı. Batı’nın askeri sistemlerini örnek alma uğraşı 18. Yüzyıl sürecinde sırasıyla 1. Mahmut (1730-1754), 1. Abdülhamit (1774-1789) ve özellikle 3. Selim (1789-1807) zamanında gittikçe artarken gelenekçilerin ve geçim derdine düşenlerin etkisi bu değişimi yavaşlatmıştır.

Bunun devamında kameralizmden etkilenerek 1839’da ilan edilen Tanzimat fermanı da dağılma noktasındaki imparatorluğu birleştirecek ve toparlayacak bir çıkış noktası olarak görülmüştür. Bu faaliyetlerle birlikte bir yandan Batının askeri sistemi örnek alınırken bir yandan da günlük yaşam tarzı da Avrupa’ya benzetilmeye çalışılıyordu. Daha sonra Islahat Fermanı’yla gayri Müslimlere hukuki haklar verilmiş ve bunun neticesinde Osmanlı vatandaşlığı din, dil, ırk vd. unsurlar gözetmeksizin eşitliğe dayandırılmıştır. Yine bu süreçte hürriyet kavramı kendine oldukça yer bulmuştur. Din ise bu yüzyılda ideolojik bir kılığa bürünmesiyle bir dava haline bürünmeye başlamıştı. Bu bağlamda İslamcılık akımı ortaya çıktı.   Batıcılığın iyice anlaşıldığı dönem ise 2. Abdülhamit devridir. Bu dönemde Batı parça parça değil tüm alanlarda bir model olarak alınmıştır. Batı’nın güç kaynağı olarak görülen müsbet ilimlere önem verilmeye başlanmıştır.

  1. Abdülhamit döneminde 19. Yüzyılın başından beri Batı’da devam eden Milliyetçilik akımları Osmanlı’da kendisini göstermeye başlamıştı. Bu her milletin kendi devletine sahip olmasını gerektiren model Osmanlı İmparatorluğu için problem teşkil ediyordu. Zira Osmanlı İmparatorluğu farklı etnik, dil, din gruplarından oluşuyordu. Namık Kemal Osmanlı’nın parçalanmaması için Osmanlılık idealini ortaya koydu. Ziya Gökalp de bütünleşme ideali olarak kapsayıcı bir Türkçülük anlayışı ortaya koymuştur.

Atatürk de Batı’dan gelebilecek en büyük katkıyı müsbet ilimlerde görmüştür. Ayrıca Atatürk kişi egemenliğine dayalı ve bireyin onurunu ön plana alan Batı temelli bir ilerleme anlayışı ortaya koymuştur. Bu bağlamda milli mücadele sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti; yönetim anlayışında Batı’da gelişen pozitif düşünceyi, bilime, insan aklına dayalı yaşam biçimini koymak; bunun gereği olan düzeni kurmak; devlet ve toplum yapısını gerçekleştirmek isteyen bir düşünceden hareket etmiştir.

 

Kaynakça

ARLI, A. (2015). Disiplinlerin kavşağında ‘türk modernleşmesi’ni sorunsallaştırmak: Normativite ve sosyal bilim. Sosyoloji konferansları (2). ss.  221-255.

ÇOLAK, Ç.; BAL, H. (2017). Türk modernleşmesini “devletin bekası” kavramı üzerinden okumak. Sosyal bilimler enstitüsü dergisi (35).

GÖKSÜÇUKUR, B. (2019). Türk modernleşmesi ve din: osmanlı dönemi. Isparta: Yüksek lisans tezi.

MARDİN, Ş. (1991). Türk modernleşmesi. İstanbul: İletişim yayınevi.

ÖZÇELİK, T. G. (2019). Batı-dışı modernleşme kavramı temelinde Türkiye’de cumhuriyetin ilk yıllarında modernleşme çabaları. İstanbul gelişim üniversitesi sosyal bilimler dergisi 6 (2). ss. 308-326.

İbrahim Halil ŞİMŞEK

 

Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı