ETNİK SOSYOLOJİ
ENES ŞİMŞEK (simsekbeyy@gmail.com – İslami İlimler Fakültesi/3)
Toplumun katmanları olan klan, kabile, aşiret, azınlık, etniklik, etnik yapı, millet ve devlet, kimlik ve üst kimlik, asimilasyon terimlerini iyi bilmek etnik sosyolojinin alan ve sınırlarını iyi kavramakla yakından ilişkilidir.
Klan: Birbirleri arasında öz(cevher) birliği gören insanlar topluluğudur. Kan bağının süreklilik arz etmediği halde böyle olduğuna inanan topluluklardır. Bu topluluk kendi içerisinde totemlerle bir arada durur. Bu totemler hayvan ve eşyaya totem olarak ikiye ayrılır. Bu duruma ise mana denir. Mana klan içerisindeki ortak ruhtur. Nüfusun artması ruhun artması anlamına gelir. Yani her yeni doğan çocuk klan için yeni bir ruh anlamına gelir. Klanlarda içerden evlenme yasak, dışardan evlenmek esas kabul edilir.
Kabile: Gerçek bir akraba topluluğudur. Ataerkil bir topluluktur. Bu nedenle kabile “ doğrudan ya da dolaylı olarak akrabalık bağlarının yarattığı, uyulması zorunlu kan davası bağlarıyla birbirine bağlıdır. Bir kabile tümüyle konuk veya bir parya topluluğu haline gelmediği sürece, genellikle belirli bir bölgeye sahiptir. Kabile öz ya da norm olarak politik bir birliktir.(Weber,s.330).
Aşiret: Birbirlerine kan bağları ile bağlı insan topluluğudur. Aşiretler, kendilerine has yaşam tarzı ile hayvancılık yaparak göçebe bir yaşam tarzına sahiptirler. Aşiretler tam göçebe, yarı göçebe ve yerleşik aşiretler olarak birbirlerinden ayrılırlar.
Tam göçebe aşiretler; aşiretlerin en geleneksel halidir. Gücü yeten yetene mantalitesi ile zayıf köylerden zorla aldıklarıyla geçinirler. Tarım toplumu değillerdir. Hayvancılık asıl meslekleridir.
Yarı göçebe aşiretler; hem tarım hem de hayvancılıkla uğraşırlar. Ekinci ya da fellah adını taşırlar. Aynı zamanda bir kısmı da göçer adıyla çadırlarda yaşarlar. Şartların uygunluğuna göre yerleşik aşiret olmak için çalışırlar.
Tam göçebe aşiretlerin yerleşik aşiret haline gelmeleri bir sürece bağlıdır. Yarı göçebe aşiret evresini yaşamak zorundadırlar. Tam göçebe aşiretlerin sahip oldukları hayvanlar yerleşik göçebe aşiretlere göre fazladır. Tam göçebe aşiretler tarım tekniklerini bilmedikleri için yarı göçebe aşiret evresi bu tecrübeleri edinmeleri için zorunlu bir evredir.
Aşiretlerin kendilerine has yaşam tarzları vardır. İçine kapalı göçebe yaşam aşiretlerin kapalı bir toplum olmalarına neden olmuştur. Bu sebeple aşiret mensupları ortak hareket etme konusunda mensubiyet kültürü açısından birbirlerine bu değeri empoze ederler. Aşiretler hanedan, çadır, zom, oba, tayfa ve kabile sürecinden oluşur. Çekirdeğini hanedan oluşturur. Hanedanlar zomu, zomlar obayı, obalar kabileleri, kabileler de aşiretleri oluşturur. Bu silsiledeki her birimin bir lideri vardır. Bu liderler de aşiret reisine bağlıdır. Aşiret reisine bağlılık kayıtsız şartsız bir itaati gerektirir.
Töre: Kapalı toplumlara özgü norm ve değerler kalıbıdır. Yazılı değil sözlü kurallar bütünüdür. Topluluğun öngördüğü değerlerin gerektirdiği yasaklar ve kabuller çerçevesinde sosyal adalet ve düzen sağlanır. Türklerde din anlamına gelecek düzeyde etkisi vardır. Türk ve Kürt toplumları töreye oldukça bağlıdır. Türklerde ahlak dışı olan her şey töreye karşıdır. Günümüz Türkiye’sinde Güneydoğu Anadolu bölgesinde aşiretlerin yaşantısında halen varlığını hissettirmektedir.
Azınlık: Toplumdan fiziksel, sosyal ve kültürel olarak ayrılan gruplara denir. Örneğin Osmanlı’da azınlık kelimesi gayrimüslimler için kullanılmaktaydı. Tıpkı ABD’de Afrika-Amerikalıların olduğu gibi.
Etniklik(Etnisite): İnsanları bulundukları toplumdan ayıran kültürel uygulamalardır. Etnik grubun üyeleri kendilerini toplumdaki diğer insanlardan farklı görürler ve diğer insanlar da etnik grup üyelerini farklı görürler. Bu farklılığın en belirgin boyutları din, dil, tarih farklılıklarının yanı sıra giyim, beslenme alışkanlıkları ve tarzlarıdır. Dil ve dini inanç boyutlarından birisi ön plana çıktığı zaman diğeri arka planda kalır. Örneğin Türkiye’de din ortak bir inançtır. Dolayısıyla ayırt edici özellik dil farklılığıdır.
Etnik Yapı: Etnik kültürlerden oluşan yapıyı ifade eder. Bu durumu daha iyi anlayabilmek için yapı ile kültür arasındaki farkı iyi bilmek gerekir.
Sosyoloji açısından yapı ile kültür farkı belirgin bir yapıya sahiptir. Kültür içeriktir, yapı ise bu içeriğin mahiyetidir. Kültür anlamlar, semboller, değerler ve fikirlerden ibaretken yapı din ve ideoloji gibi çatı anlamı taşıyan bir olgudur.
Etnik grup, toplumsal yapının bir parçası olarak tanımlanmasında iki yaklaşım vardır: emik yaklaşım ve etik yaklaşım.
Emik Yaklaşım: Bir grubun kendi özelliklerini kendi tanımlaması ve bu özellikleri iyi bilmesidir. Yani grupların kendi kendilerini tanımlaması demektir.
Etik Yaklaşım: Bir grubun özelliklerini o gruptan olmayan dışarıdan bir kişi tarafından gözlemlenerek tanımlanmasına denir. Bu objektif bir yaklaşımdır.
Millet ve Devlet: İmparatorluk benzeri toplumsal sistemlerin kendi içindeki evrimi millet olgusunu ortaya çıkarmıştır. Millet olgusu maddi ve manevi unsurların birleşmesinden ortaya çıkar. Maddi unsur olarak ırk, toprak ve emek birliği; maddi unsur ise dil, din ve fikir birliğidir. İnsanların bu unsurlar çerçevesinde bir arada bulunmasının sonucunda millet olgusu ortaya çıkar. Bu olgunun siyasi talep ve erke dönüşmesi ise devleti oluşturur. Yani devlet, milletin siyasal olarak örgütlenmiş halidir.
Kimlik ve Üst Kimlik
Kimlik: İnsanların doğal, toplumsal ve kültürel olarak ortaklaşa meydana getirdiği toplumsal bir profildir. Kimlik, insanlar için toplumda kendilerini ayırt edici bir özellik olarak marka değeri taşır. Bu markanın oluşmasında cinsiyet, mekan, ülke, toprak, coğrafya, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel faktörler etkilidir.
Üst Kimlik: Bir toplumdaki bütün kimlikleri kuşatan ve aynı zamanda bu kimlikleri temsil eden kolektif bir kimliktir. Örneğin Türkiye’de bir çok etnik, yerel ve kişisel kimlik bulunmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bir üst kimliktir.
Asimilasyon: Bireyin kendi kültüründen farklı olarak başka bir kültürün hakim olduğu toplumda yaşamaya başlaması ve zaman içerisinde kendi kültürünü unutup yaşadığı toplumun kültürünü benimsemesidir. Bu durumda olan her birey asimilasyon karşısında bir müddet direnir ancak baskın olan kültür yaşadığı toplumun kültürüdür. Zaman içerisinde bu değişim zaruri olarak yaşanır.
Türkiye’de Etnik Kültür Olgusu
Türkiye’nin toplumsal yapısında zengin bir kültür profili vardır. Bu durum tarih ve geleneğin sunduğu özgün bir durumdur. Türkiye Cumhuriyeti bu kültürel zenginliği koruma ve birlikte yaşama noktasında gerekli toplumsal ve siyasal donanıma sahiptir. Farklı kültürler Türkiye Cumhuriyetinde eşit hak ve özgürlüklere sahip olmuşlardır.
Türkiye’nin belirtilen kültürel zenginliği bilimsel çalışmalara malzeme olduğu kadar siyasal zemin açısından da önemli bir yere sahiptir. Ülkeye dışardan bakıp betimleme yapmak isteyenler emik yaklaşımdan ziyade etik yaklaşım içerisinde olmuşlardır. Bu durum ülkedeki kültürlerde olmayan özelliklerin onlara yakıştırılmak suretiyle bu topluluklara kendilerinde olmayan yaşam tarzı ve farklı siyasal ve tarihsel söylemler üretme çabasının bir göstergesidir. Türkiye’de Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözüyle Türk kimliği ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bir üst kimlik haline gelmiştir.
Ülke Sorunlarına Alt Kültürden Bakma Geleneği
Toplumun çoğunluğundan farklılık gösteren her grubun bir çeşit alt kültür olarak tanımı mümkündür. Alt kültürlerde insanlar kendi istek ve arzularını karışlamayan kültürlerinden sıyrılıp başka kültürlerde bu istek ve arzularını karşılamayı amaçlayanlar vardır. Bu durum eskiyi çağırma(nostaljicilik), yeniye karşı eskiyi, eskiye karşı yeniyi savunma şeklinde de olabilir. Ancak her grup kendine özgü karakteristikleriyle değerlendirilir.