KişilerKuramlarMarifet Divanı Akademi

Din Sosyolojisi Tarih ve Teoriler- Roberto Cipriani

Mehmet Emin Sarıkaya

Çalışma bir din sosyolojisi olgu sunumu tarzında ele alınmış teori kitabı. Bu kitabı orijinal kılan İtalyan bir yazarın elinden çıkmış olması. 2014 yılında bir komisyon tarafından Türkçeye kazandırılan eser 4 bölüm şeklinde tasarlanmış din sosyolojisinin kökenlerine, klasiklere, çağdaşları ve son gelişmelerine odaklanan çalışma bir din sosyolojisi araştırmacısının elinin altında başvurabileceği bir ders kitabı formatında hazırlanmış.

Giriş kısmında sosyolojik din tanımlarına odaklanan eser bu haliyle klasik din sosyolojisi kitaplarını takip eder. Ancak bu kısım oldukça kısa tutulmuş ve muhtasar halde sunulmuştur.

Birinci bölümde sosyoloji biliminin diğer bilim dallarından ayrılışının bir tarihi sunulmaktadır. Vico’da ilahi takdir olarak sivil dinden başlayan aydınlanmacı din tasavvuru, Hume’da doğal dine, Feuerbach’ta antropolojik bir öze, Marx’ta afyona indirgenmiştir. Comte Simon’dan aldığı ilhamla evrensel bir bilim dini kurma çabasındadır ve bunun aracı toplumbilimdir. Toqcueville dini Amerikan demokrasisi ve liberal ruh çerçevesinde değerlendirir. Bergson dinin fenomenolojik izahlar üzerinden değerlendirir. Ve vitalist bir felsefe ile pozitivizmin evrensel din tasavvurunu entelektüel dini yönelim bakış açısı ile eleştirir. Yazar Taylor, Smith, Frazer, Malinowski, Radclife-Brown gibi antropologların mit, büyü, animizm vb. ritüeller ve uygulamalar üzerinden işlevselci bir çerçevede antropolojik araştırmalarla ilişkilendirdikleri dini araştırmalardan ve sosyal çözümlemelerden bahseder. Bu tarz araştırmalar aynı zamanda özcüdür. Dinin kaynağına yönelik iddialarda bulunmaktadır.

İkinci bölüm din sosyolojisinin klasiklerine ayrılmıştır. Bunlardan ilki dini bir sosyolojik unsur olarak ele alan ve işlevsel açıdan dinin sosyolojik görünümlerini inceleyen Durkheim’dır. Durkheim’ın en ünlü eseri olan dini Hayatın Kökenleri dinin sosyal bir gerçeklik sosyal gerçekliğin de dini olduğuna dair vurgusu ile kaleme alınmış ve ilk dini sembolizmin totemizm olduğu ve dinin sosyolojik bir olgu olan totemizm anlayışından kaynaklandığını iddia eder. Bu çerçevede kutsal- profan ayrımını totem içi ve dışı olarak ele alabiliriz. Bu şekilde toplumun yeni bir din olarak sahneye çıkışını dini olanın sosyal olanla ilişkileri üzerinden incelemektedir. Yazar, Weber’in din sosyolojisini klasikleşmiş eseri olan protestan ahlakı üzerinden anlatır. Dünya dinlerini de tipolojik bir çerçeveden inceleyen Weber’in otorite tipleri dinin kaynağı hakkında toplumsal ilişkilere referansla anlatı kurmaktadır. Bir klasik olarak Simmel, dini dindarlık ve dini hayatla ilişkilendiren sembolik etkileşimci bir perspektiften dini olanı anlamlandırmayı tercih etmiştir. Din doğal durumdan dindarlıktan bir dine yani kültüre geçiştir. Freud ise dini psikopatoloji olarak ele alır. Din ona göre nevrozdur. Bir yanılsamanın ürünü olan din sanrılarını oidepal kompleks üzerinden şekillendiren ve totemik boyutta karşımıza bir sosyal gerçeklik olarak çıkan süreçlerin tamamıdır. James’te benzer şekilde dini kişisel tecrübeye indirgeyen bir yanılsama olarak tasavvur etti.

Üçüncü bölümde incelenen bilim insanlarından ilki olan Parsons dini işlevselciliğin bakış açısı ile değerlendirmiştir. Dinin fonksiyonlarına eğilir. Troeltsch, Diltheyci bir perspektiften dinin tipolojik analizine yönelmiş klise ve mezhep ayrımına giderek kurumsal ve bireysel dindarlığı farklı şekilleri ile incelemiştir. Çağdaş bir düşünür olarak Otto Kutsalı ürpetici sır, dini ise kutsalın tecrübesi olarak kabul etmektedir. Niebuhr Büyük mezhep kavramını üretir. Büyük mezhep, klişeden bölünen ancak aynı evrensel ilkeleri paylaşmayan ve dünyayı yönetme eğilimi olmayan oluşumlardır. Eliade dini, mit ve sembolizm çerçevesinde değerlendirmektedir. Dini hayat ona göre kutsala ait sembolizmlerin aktarılması kurumsallaşmış dinler dinler tarihinin dondurulmasıdır. O bu nedenle kutsal dan değil hierophony’ler yani kutsalın tezahülerinden bahsetmektedir. Çağdaş bir ekol olarak Frankfurt Okulu Marx’tan mülhem olarak bir ideoloji olarak gördükleri dini halkları uysallaştıran bir yanılsama olarak tasvir etmektedirler. Wach, din sosyolojisi dendiğinde bu ilmi sistemleştiren kişi olarak ifade edilmektedir. Dini, dini yaşamın kaynağı olan bir tecrübe ve bir deneyim olarak tanımlayan Wach, fenomenolojik ve hermönetik bir anlamaya yöneldiği din kavramını bilgi, pratik ve cemaat boyutları ile anlamaya çalışmıştır. Fonksiyonalizmin bir antitezi olarak düşünülebilir. Wach’ın çağdaşı olan Le Bras bir dini sosyoloji çabası içerisindedir. Fransa klise dindarlığı üzerinde deneysel çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar morfolojik dini sosyoloji olarak adlandırılır. Desroche bu bağlamda Le Bras’ın çalışmalarını deneysel çerçevede bir dini sosyoloji oalrak devam ettirmiştir. Din toplum ve birey ilişkisi üzerinde antropolojik bir bakış açısı ile yaklaşan ve bir teorinin tüm toplumlarda aynı etkiyi sağlayamayacağını iddia eden Yinger’in çalışması da oldukça önemlidir. Geertz’in mukayeseli din sosyolojisi de karşılaştırmalı din araştırmaları bağlamında farklı toplumlarda aynı dinin tezahürlerinin araştırılması anlamında oldukça gerçekçi sonuçlar elde edilmiştir.

Son bölümünde kitap son gelişmeler olarak öncelikle sekülerleşmeyi ele alır. Acquaviva ‘’kutsalın çöküşü’’ olarak bu süreci ifade eder. Ancak Davıd Martin, Wilson sekülerleşmenin dinin sosyolojik çıktıları üzerinde gerçekleşen bir süreç olarak düşünmektedirler. Din ölmektedir ancak henüz sadece acil servistedir. Doblbelaere ise sekülerleşmeyi toplumsal, kurumsal ve bireysel olarak ayırmaktadır. Sekülerleşmenin bir başka boyutu oalrak düşünülebilecek kavram Luckmann tarafından modern temalar olarak adlandırılan dini çoğulculuktur. Hakikatin tekliğinden hakikatlere uzanan postmodern bir tanımı içerir dini çoğulculuk kavramı. Sekülerleşme çerçevesinde din Berger’de bir kutsal şemsiye olma özelliğini kaybeder ama bir söylenti olarak varlığını korur. Aslında insandaki aşkın yönün işareti varoluşsal anlamda mizah duygusudur. İlk kitaplarında sekülerleşmenin vazgeçilmez bir süreç olacağını iddia eden düşünür, daha sonra bu fikrinden vazgeçmiş görünmektedir. Bellah ise dinin modern dönemde sivilize olacağını ve benim kilisem zihnimdir anlayışının hakim olacağını iddia eder. Bu anlamda din geleneksel dikotomilerinden arındırılmış Amerikan halkının kamusal inançlarından ibarettir. Fenn, genel eğilimin aksine sekülerleşmeyi dinin diğer kurumların rollerine oranla toplumda gerilemesi olarak tanımlar. Stark ve Glock alan araştırmalarında dindarlık düzeylerinden bahsederken, Stark aynı zamanda dini ekonomi olarak serbest dini pazarın modern dönemde dinimsi yapıları ortaya çıkardığını belirtir. Robertson ise dinin küreselleşme süreçlerinde yerel kimliklerin veya oluşturulan küresel kimliklerin tanımlanmasında, inşaı ve yapılanmasındaki önemini vurgular. Bu bağlamda klasik sekülerleşme tezine karşıdır. Yazar son olarak yeni dini hareketlerden bahseder. Bu anlamda Yeni Dini Hareket tabirini kullanarak eskiden bir alay veya tenkit ifadesi olan kült isimlendirmesinin yerine geçecek bilimsel bir açıklamayı Eileen Baker getirmiştir.

Kitap Avrupa ve Amerikan sosyoloji geleneklerinden oldukça fazla teori ve alt teorilere değinmiştir. Bu çerçevede bir sosyoloji kavram ve kuram tarihi çalışması olarak nitelendirilebilir. Bunun yanında derinlemesine analizler olmadığı gibi düşünürlerin görüşlerini tam yansıtan yazarların kendi ifadelerine yer verilmemiş neredeyse Marksist literatüre kıyısından değinilmiştir. Aynı zamanda farklı sin sosyolojileri bağlamında feminizm, Hint alt kıtası ve doğu düşünürlerinden bahsedilmemesi bir eksiklik olarak adlandırılabilir.

 

 

Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı