Marifet Divanı AkademiMarifet Metinleri

BÜROKRASİ ÇELİK KAFES Mİ? LİYAKATİN PROFESYONELLEŞMESİ Mİ?

Büşra CİĞEROĞLU

WEBER’İN BÜROKRASI KAVRAMI ÜZERİNE MARİFET KONUŞMALARI

Max Weber (1864-1920) sosyolojinin kurucu babalarından biridir.Onun fikirleri halen modern sosyologlar için temel çerçevelerden biri ve zengin bir ilham kaynağıdır.Weber Prusta Erfurt’ta tanınmış bir bölge avukatı ve liberal bir siyasetçinin oğlu olarak dünyaya geldi. Heidelberg, Berlin ve Göttingen üniversitelerinde okudu. Doktora tezlerini Ortaçağ ticaret birlikleri ve Roma tarım tarihi konularında tamamladı. Hukuk, tarih, ekonomi, felsefe ve müzik gibi birçok konuda araştırmalar yaptı.1892 Berlin Üniversitesi’ne hukuk doçenti olarak atandı, ancak çok geçmeden Freiberg ve Heidelberg’te ekonomi politik profesörü oldu.Akademik kariyeri fazla uzun sürmedi, 1898 şiddetli bir ağız dalaşının ardından çok geçmeden babasının ölümü nedeniyle geçirdiği ciddi bir sinir rahatsızlığı neticesinde sona erdi. Suçluluk ve vicdan azabıyla kendini salan Weber yaklaşık on yılını Avrupa’yı ve daha sonra Amerika’yı dolaşmakla geçirdi. Yeni Dünyadaki hayatının yoğun hızı ve çeşitliliği onu yeniden yazmaya itti ve Rus Devrimi’nden Hinduizme kadar oldukça geniş bir konuda karşılaştırmalı ve kapsamlı makaleler yazdı. Çok kapsamlı düşünsel ilgilerinin sentezini yapmak amacıyla giderek sosyolojiye yönelen Weber, 1902’de Alman Sosyoloji Derneği’nin kurucularından biri oldu. İzleyen yıllarda Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu (1905) gibi temel çalışmaları yazdı ve asla tamamlamadığı Ekonomi ve Toplum adlı çalışmasını yazmaya başladı.

Beklenmedik bir zamanda 1920’de zatürreden öldü.

Max Weber ile ilgili en önemli şey, bilgi sosyolojisinin, din sosyolojisinin, anlayıcı sosyal bilim felsefesinin, iktisat sosyolojisinin kurucu babaları kim diye sorsak her kapı Weber’e çıkar.

Sadece sosyolojide sosyal bilim alanında nerede birşey okusak Weber mutlaka karşımıza çıkar, sadece sosyoloji değil iktisat alanında da öyle hatta dinler tarihi alanı da öyle Hint dinlerini ve Yahudi dinini yazdığından orada çok ilginç karşılaştırmalar benzetmeler yapar. Birçok ilmin ve özelde din sosyolojisinin sistematik kurucusu Weber’dir. Weber’e kadar din sosyolojisinin bilimsel tasnif bağlamında konu ve yöntemi tam belli değildi.

Weber için denge bir kafa adam desek yeridir; dengeden kasıt, bu adamın döneminde pozitivizm çok yaygın ve baskın değerlerine karşın bir şey söylemek kolay değil iken Weber oldukça sistematik ve bilimsel yaklaşımlarl pozitivizme alternatifler getirebiliyor. Sadece pozitivizm aleyhine bir şey söylemiyor marksizm aleyhine de bir şey söyleyebiliyor fakat bunu söylerken de zor uçlara kaçmıyor. Yani marksizmi eleştirirken onun karşıtı realizmi göklere çıkarmıyor veya pozitivizmi yere vururken pozitivizmin karşıtı metafizik bir tarafa kaymıyor bu alanda tam dengeli bir adamdır. Çağının en büyük iki düşüncesi, biri pozitivizm diğeri Marksizm ikisine de derin ve köklü eleştiriler getiriyor özellikle sistematik.

Weber’in sosyolojik teoriye katkısı çok büyüktür bunlar, modern devlet, kapitalist toplumlarda sınıfın  doğası analizinden, sosyolojik felsefe ve yöntem, toplumsal eylem ve ideal tipler üzerine tartışmalara kadar geniş bir alana uzanır. Onun kapsamlı karşılaştırmalı analizinin temelini, günümüz toplumlarını geçmiştekilerden ayıran temel bir özellik ‘modern çağın ruhu’ oluşturur. Ona göre bu rasyonalitedir: bu kavram onun din, bürokrasi ve özelde kapitalizm üzerine araştırmalarının ana temasını oluşturur.

Modern çağın ruhunu yakalıyor bu adam, geçmişi o ideolojik bakışlar pozitivist bakışlar veya Batı hegemonyasının bize dayattığı tiplerin dışında başka yöntemlerin başka bakış açılarının da olabileceğini göstermiştir.

FİKİR

Max Weber’in bürokrasi araştırması genellikle sosyolojik bir klasik olarak alınır ve o günden beri modern organizasyonlar üzerine araştırmalarının temelini oluşturmuştur. Weber modern sanayi toplumunun temel özelliklerini belirlemeye ve Batı kapitalizminin temel ruhu ve dinamiğini kavramaya çalışır. Bu yüzden, Max Weber’in bir ‘ideal tip’ olarak klasikleşmiş bürokrasi analizi gelişmiş sanayi toplumlarının karakteri ve sosyolojik araştırmasının doğası konumunda üç temel görüşün somut bir uygulamasıdır.

  • Kapitalist sanayi toplumlarının temel özelliği olarak rasyonelleşme eğilimi , yani mantıklı, rasyonel ve hesaplı düşünce, eylem ve planlama biçimlerinin gelişimi.

Rasyonelleşmeden kasıt bizim bildiğimiz manada saf akılcılık anlamında bir şeyden bahsetmiyor, rasyonelleşme hesaplanabilir, öngörülebilir, şeffaf ve aynı zamanda insan aklıyla eşyanın veya makinenin uyumlu bir hale dönüşmesidir. Buradaki uyumlu kelimesi İslam toplumundaki İslam felsefesindeki gibi eşyayla kainatta onun ruhuna uygun hareket etme değil; o eşyaya hükmetme, pozitivistler de aynı düşünüyor yani ona hükmetmek durumundayız, pozitivistlerle Weber’in bu konuda uyuştuğunu söylememiz lazım. Ama rasyonelleşmenin Batı’nın gelişmesindeki temel saikin öngörülebilirlik hesap edilebilirlik olduğunu söylemesi çok ilginç. Bütün iksiri oraya koyuyor Batı gelişti ise bunlar hesap yapan adamlar, şeffaf adamlar bir iş yapacak zaman öngörülebilir bir periyot çizerek yapıyorlar.     

Modern toplumda güç rasyonel bir temele sahiptir. Modern toplumun temelini hukuki otorite, insanlardan ziyade yasalar ve düzenlemeler tarafından yönetilme, gücün gelenek veya kişisel karizmadan ziyade rıza ve görevin gerektirdiği otorite aracılığıyla meşrulaştırılması oluşturur. Bürokratlar önyargı ve tutkulardan uzak davranırlar; onlar kuralları toplumsal mevkii veya kökenine bakmadan herkese aynı şekilde uygularken, kendileri de daha üst bir otoriteye,iktidardaki hükümetin temsil ettiği halk idaresine tabilerdir.

Herhangi bir alanda otorite tipleri üçe ayrılır 1.Geleneksel otorite dediğimiz ataların yapıp ettiklerine dayalı hükmetme iş tutma. 2.karizmatik yönetim veya karizmatik otorite; bireyin kendisinden kaynaklanan gücü kullanması. 3.yasal otorite kanunun gücü Weber 3.sıradaki kavramı Bürokrasi için uygun görür, birey olarak insanın duygularına göre değil sadece herkes örnek olunmuş plan programa göre hareket etsin zaten işin sonu güzel olacaktır.

Sosyolojik analiz ve karşılaştırmanın temeli olarak ideal tipleri, yani farklı toplumsal siyasal ve ekonomik kurumların temel özellikleriyle ilişkili modelleri kullanma.

Bu adam pozitivizmin nicel yaklaşımına, istatistik yaklaşımına nicel ya da sayıya dayalı rakamsal değeri bilimin gerçeğe dönüşmesine karşıdır. Weber’de ideal tipleme çok önemlidir. O zaman sen bir araştırma yapacaksan buradan bize faydalı ne söyleyeceksin ne çıkacak diye sorulduğunda ise Weber’in yöntemini benimseyen bir kişi şöyle ifadelendirebilir yorumunu “Ben araştırma yapacağım zaman herhangi bir alanda araştırma yaparsam o alanın ortalama ideal tipini belirlerim. Örneğin işçileri çalışacaksam on beş kişiyle mülakat yaptığımı farz ederim ya da gözlemlerim” sonra diyor ki en etkili işçi şöyle olmalı zamanında işine gelen verilen işleri yapan sizin beş bin kişiden çıkardığınız sonucu en ideal işçi tipi ile çıkarırım veya aynı şey din adamları için ideal din adamları tipleri çıkarırım bir konuda ideal tipleri bulduğunuzda o sonuçta da aynı çıkıyor yani rakamlarla bulmak istediğiniz sonucu eğer siz gözlemlerinizi doğru yapmışsanız ideal tipleştirmeniz de aynı çıkıyor ancak tipleri çıkarmak zor bir süreç ister. Weber’in bu yöntemi çok kullanışlıdır.

Weber , bürokrasiyi “ büyük-çapta idari görevler ve örgütsel hedeflere ulaşmak için,çok sayıda bireyin çalışmasını rasyonel bir biçimde koordine etmek amacıyla tasarlanmış hiyerarşik örgütsel bir yapı “olarak tanımlar. Weber ideal veya saf bürokratik tipin beş temel özelliğini belirler:

  • Uzmanlaşmış bir idari iş bölümü, her depertmanda her memur açıkca tanımlanmış bir sorumluluk alanına sahiptir.
  • Her alt düzey memurun hiyerarşik bir komuta zinciri içinde daha üst düzeydeki memurların kontrol ve gözetimi altında olduğu bir görevler hiyerarşisi.
  • Bürokrasi bütün işlemlerin “tutarlı bir soyut kurallar sistemine tabi olduğu ve bu kuralların özel durumlara uygulanmasıyla sağlanan bir düzenlemeler yönetimi (Weber,1948).Bu kurallar memurların eylemlerini düzenler ve onların güçlerinin sınırlarını kesin olarak çizer.Kişisel insiyatif ve sağ duyuya çok az yer verirler.
  • Resmi bir kişisellikten-uzaklık her bürokratik eylemin yönlendirici karakteristiğidir.İdeal memur görevini,kişilere veya kendi duygularına aldırmadan,sadece kurallara göre yapar
  • Liyakat temelinde göreve atanmanın memurların seçimi ve terfiinde tek ölçü olması.”Bürokratik yönetim,esas itibariyle,bilgi temelinde kontrol anlamına gelir.Bu özellik onu rasyonel kılan bir özelliktir.(Weber ,1948)

Önceden bir adam bir koltuğa oturuyorsa birinin dayısı birinin amcasıydı diyor ama artık bir adam gücünü koltuktan alıyor koltuğun temsil ettiği makamın yapılacak işleri var adam onu yapmakla mükellef işin uzmanı değilse oraya oturamaz diyor peki biz de nasıl bizim liderimiz karizmatik kurumlarımızda karizmatik çalışıyor ama biz Weber’in dediği gibi “henüz bürokratik bir devlet değiliz

+ Peki geri kalmasının sebebi bu mudur?

+ Evet hep başa dönüyoruz çünkü her yeni gelen adam kendince bir icat çıkarıyor halbuki ve kişinin kabiliyetine bu anlamda şans vermiyorlar yani işi şansa bırakmıyorlar sadece şunları yap yeter buradaki ülkemizdeki iş tutamayan adamlar çalışmayanlar Almanya’ya gitmiş orayı kalkındırmış ve bu adamlar sadece verilen isi yapmışlar mekanizma düzgün ilerlediği için güzel üretimler olmuştur.  

  • Özel-resmi gelir ve hayatın birbirinden ayrılması.

Özel ve resmi gelir ve hayatın birbirinden ayrılması şarttır. Çünkü bürokrasinin sui istimali oluşabilir.

Weber’e göre bu özellikler modern bürokratik örgütlenmeyi rüşvet, akraba kayırmacılığı ve kişisel iltimasın bol miktarda bulunduğu önceki yönetim biçimlerinden ayırır.Ona göre bürokrasi kesinlikle insanlara değil kurallara,bir kişisel ilişkiler ağına değil bir görevler hiyerarşisine dayandığı için,en etkili ve teknik bakımdan en üstün organizasyon biçimidir.

Otorite rasyonelleştigi zaman gücü nereden alıyor, akıldan alıyor. Önceleri dayıdan alıyor, gayriresmi yerden, torpilden alıyordu ama güç rasyonelleşirse yararı çoktur makul olması, işlevsel olması, şeffaf olması, faydalı olması…

Hz Peygamber zamanında bir olay üzerine sahabeler Usame Bin Zeyd’e ,”sen akrabamızsın şu kadının başına bu iş geldi bu kadını bu hadden kurtar” diyorlar Usame düşünür taşınır peygamberin yanına varır daha söze başlamadan Hz Peygamber kadını kurtarmayı teklif edeceğini anlar ve der ki “siz bilir misiniz Yahudiler niçin helak oldu? onlarda bir kadın zina ettiğinde: kadın zengin ise adama bir şey yok kadına ayıplama var, kadın orta halli ise adamı sopa kadına recm var, fakir ise kadın ikisine birden recm yapılırdı Allah Yahudilere Bu yüzden lanet etti” adaleti veya liyakati cezayı zengine başka fakire başka uyguladıkları için Allah onlara lanet etti.

Rasyonaliteyi esas kılmak lazım yani kişinin insafına bırakmamak önemli bir husustur. bunu kanuna bağlamak gerek. Gücü hukuka vermek faydalı bir sistemdir. Böyle olduğu zaman kişiler üzerinde akıl ve hukuk üstüne bina edilen bir toplum/devlet meydana gelmiş olur ki bu toplum rüzgarlardan etkilenmez

Weber’in bürokrasi analizinin kaynağı sadece onun rasyonelleşme analizi değil aynı zamanda güç ve otorite analizidir. Geçmişte otorite gelenek veya kişiliğe dayanırken modern otorite Weber’e göre rasyonelliğe, hukukun tarafsız irade sergileme gücüne ve uzman bireyler veya görevlilerin üzerinde birleştikleri kurallara dayanır.Weber bürokrasiyi hukuki otoritenin ‘en saf ‘ biçimi olarak görnüş ve onun temel özelliklerini ortaya koyabilmek için bir ‘ideal tip’ bürokrasi geliştirmiştir.Weber bürokrasiyi en saf ve en etkili hukuki otorite,yönetim ve siyasal kontrol biçimi olarak görmüştür çünkü o geleneksel organizasyon biçimlerinden çok daha öngörülebilir, disiplinli ve güvenilirdir.

Weber’in güç ve otoriteye devlet ve bürokrasiye hayranlığı bir ölçüde onun bir ömür boyu sürdürdüğü rasyonelleşme araştırmasının, bir ölçüde babasının mesleği ve zihinsel tutumunun yansımasıdır. O liberal demokrasiye inanmış fakat doğrudan demokrasi veya iradesi düşüncesini tamamen reddetmiştir. “İnsanın insan üzerindeki egemenliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan bütün idealler ‘ütopya’dır”(Mommsen,1974).

İnsanın insan üzerindeki egemenliğini kaldırmaya dönük bütün idealler ideolojiler ütopyadır yani böyle bir şey olmayacak bu yüzden insan insana zulm etmemesi için rasyonalite esas alınacak.

Robert Michels gibi Weber de modern siyasal kitle partilerinin kaçınılmaz olarak bürokratik olduklarını düşünür. O insanın “yeni bir kölelik çelik kafesi” içinde insanlığından uzaklaşacağını düşünmesine rağmen, kitlelere güvenmez. Bürokrasi modern toplumda egemenlik sürecinin bir parçasıdır. Modern toplum muhtemelen karizmatik liderlerle bir şey yapabilmeye umut bağlamayacak aksine işleyen sistemine güvenecektir.

Kanun yapıcı yaptığı her kanunda efradını cam’i ağyarını mani dediğimiz, güzelce düşünülerek yapılsa bir soron çıkmayacak veya yıllar sonra eksiklikler görülebilir, ancak bizde malesef böyle olmuyor. Başlangıçta dar düşünceyi/menfaati/engellemeyi düşünerek kanun koyuyor sonra sizi orda hapsediyor ve boğuyor ama niyeti başlangıçta o olmayabilir.

+ Bizim toplumumuzda bunları topyekun değiştiremez miyiz ?

+ Bu toplumun insan yapısı ile ilgilidir ve çok zordur bunun değişmesi. Öğrenilmis korku gibidir maymun deneyini örnek verebiliriz. Zihniyet en son ve en zor değişen bir şeydir. Avrupa bunu bir yönüyle başarmıştır. 1200-1300’lü yıllardan itibaren bi değişim vardır.

Günümüzde hepimiz Max Weber’in temel özelliklerini ana hatlarıyla açıkladığı organizasyonlarla birlikte yaşamakta, hizmetlerinden yararlanmakta ve muhtemelen onlarla birlikte çalışmaktayız. Bürokrasi modern toplumun temel bir boyutudur. Büyük bürokrasilerin bir bölümü kamu sektöründedir. Fakat zamanla özel sektörler bile büyük ölçüde bürokratikleşmiştir. Weber’in ideal tip bürokrasisi modern bürokrasinin temel özelliklerini belirlemek ve açıklamak için tasarlanmıştır. Bununla beraber çoğu kez bir ideal veya örgütsel etkililik modeli olarak alınmış ve bu yüzden, gerçek hayattaki bürokrasilerin Weber’in iddia eder göründüğü kadar etkili veya demokratik olup olmadığı konusunda geniş tartışmalar yaşanmıştır.  

Weber’in bürokrasinin teknik açıdan en üstün organizasyon biçimi olması iddiasına karşı, birçok yazar bu ideal tipin zayıflıklarını vurgulamıştır. Bunlardan biri Robert Merton’dur ve o bürokratların kurallar ve düzenlemelere kölece bağlılıkları, tutuculukları, değişme korkuları, soğuklukları, vatandaşa karşı resmi tutumlarına işaret eder. Bürokrasiler yeni koşullara, yeni insiyatiflere hızlı ayak uydurabilme yetersizlikleriyle dillere düşmüşlerdir.  

Mekanikleşmiş, uzmanlaşmış ilişkiler vardır. Özellikle bizim gibi ülkelerde gelişimini tam sağlayamamış, isi bireysel kabiliyetleri bıraktığımızda işler karışıyor. Gelişmiş ülkelerde kabiliyetli insanları ilgili alanda seçerek (liyakata dayalı sistem) kullanıyorlar; böylece bir taraftan bürokrasiyi kuruyor işi şansa bırakmıyor diğer taraftan da “sen çok yapıcı ve kabiliyetlisin bunu şöyle yapabilirsin buradan devam et” diyerek iş motivasyonunu yüksek tutuyorlar. İste bizdeki sıkıntılardan bir tanesi burası, biz ya şahsa bırakıyoruz her şeyi ya da yönetmeliği yapamıyoruz ayni anda rasyonelleşmeyi, bireyselleşmeyi ve bürokratikleşmeyi bu üçünü beceremiyoruz, veya istediğimiz değer merkezli yönetim sistemini gerceklestiremiyoruz. Bürokrasi dediğimiz şey aslında rasyonellesmis hayatın bütün alanlarıdır. Memurlar için özel sektördeki insanlar için ama bir taraftan insanın aktör olduğunu, değerli olduğunu dolayısıyla bireyselliği ve rasyonelleşmeyi bir potada bulusturabililenler zaten dünyada şu anda başarılı olanlardır…  

Weber bürokrasinin teknik üstünlüklerini överken memur sınıfının gücünün farkındadır, bu kurumsallaşmış gücün sadece çalışanlarını köleleştirmekle kalmayıp bizzat demokrasi için de bir tehlike oluşturduğunun çok iyi farkındadır.O bireysel insiyatif ve yaratıcılığı baskı altına alan ,bir çelik kurallar ve düzenlemeler kafesine tıkılmış yukardan gelen emirlere mecburen uyan “ruhsuz uzmanlar” yaratan hiyerarşik kontrol tehlikesini önceden görmüştür. “Siyasal efendi her zaman kendini eğitimli bir memur karşısında uzman karşısında amatör bir konumda bulur” diyerek kendi uzmanlık bilgileri sırları ve geleneksel anomilikleri ile, kamu görevlileri sorumsuz bir güce sahiplerdir. Onlar her zaman bürodadırlar; politikacılar ise sadece gelir ve giderler. Weber bu ikilemi çözecek anahtarın kamu görevlisinin Parlemento tarafından kontrolü ve düzenli hesap vermesi olduğunu düşünüyordu.  

Gerçekte bürokrasi Weber’in tasvir ettiği türden etkin planlama ve demokratik örgütlenme modelinden çok uzak olduğunu kanıtlamıştır. Weber’in insani duygular tarafından lekelenmemiş ideal bürokratı gerçekte zihinsiz bir robotton daha değersiz bir şey olarak ortaya çıkacaktır. Bu yüzden toplumsal eylem, bireycilik ve öznelliği sosyolojik analizinde öne çıkartan Weber gibi bir sosyal teorisyenin, toplumsal davranışın bu hayati unsurlarını tamamen ortadan kaldıracak bir idealtip üretmesi bir ölçüde ironiktir. Bürokrasi de büyük eleştirilere ve korkuya yol açan şey büyük bürokrasilerdeki görevlilerin davranışlarıdır. Bürokrasi nasıl daha insancıl veya duyarlı hale getirebilir ve onları nasıl toplumun efendileri değil hizmetkarları kılabiliriz?

Gerçekte Weber bu zayıflıkların çok iyi farkındadır. Bu başarısızlıkların farkında olmasına rağmen bürokrasiyi olumlu biçimde tasvir eder. Fakat böyle tasvir etse bile aynı ölçüde onu büyü bozumunun rasyonel somut bir örneği olarak görür ve bürokratik bir toplumda bireysel bir özgürlüğün ortadan kalkmasından korkar: ”Bürokratikleşme tutkusu bizi umutsuzluğa itmektedir”. Nihayetinde bürokrasi acımasızca ilerleyecek ve hakimiyetini kuracak hem de her yere yayılacaktır onun gücünü dengeleyecek tek umut, tek kaynak vizyon sahibi ve karizmatik liderlerin ortaya çıkışı ve belirli mesleklerin üyelerinin gücü ve bağımsızlığıdır ancak onlar bile bürokratikleşmenin ezici gücü karşısında zayıf bir umudu temsil ederler; hatta onlarda toplumun diğer kesimleri gibi rasyonelleşmeye, bürokrasinin gücüne tabidirler.  

Sonuç olarak yine de zayıf noktaları her ne olursa olsun, Weber’in ideal bürokrasi modeli hem modern organizasyonlar ve hükümetleri hem de gelişmiş sanayi toplumlarının ruhunu anlamamıza önemli katkılarda bulunmuştur.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı