Marifet Divanı Okumaları
ANDRE GUNDER FRANK (1929-2005)
Berlin’de doğan Frank, Amerika’da eğitim gördü. 1957 yılında Chicago Üniversitesi’nden ekonomi doktorasını aldı ve Amerika’da Iowa State, Michigan State, ve Wayne State Üniversitelerinde, Montreal’de Sir Georg Williams Üniversitesi’nde, Belçika’da Louvain Katolik Üniversite’nde ve Berlin Frei Üniversitesi’nde dersler verdi.
1962’de Latin Amerika’ya geçen Frank Brezilya, Meksika ve Şili’de üniversitelerde dersler verdi. Bu tecrübe, özellikle Küba Devrimi ve sonradan Bağımlılık Okulu olarak adlandırılacak olan düşünceler onun çalışmalarının yönünü ve dünya ekonomik sistemine olan inancını değiştirdi. 1970’lerin sonunda Avrupa’ya Almanya Max Plank Enstitüsü’nde misafir araştırmacı olmak üzere geri döndü.
FİKİR
Bağımlılık Teorisi üçüncü dünyada gelişme ve azgelişmişlik sosyolojisinin anahtar temasıdır. Andre Gunder Frank bu teorinin önde gelen ismi olarak görülür.
Kalkınma ekonomisi alanında çıkış noktasını teşkil eden geri kalmış ülkelerin neden geri kaldığı sorusuna ilişkin ortaya konan yaklaşımlardan biridir. Ekonomik gelişme, her ülkenin bir sanayi toplumu olmak için gerekli kalkışı yapmak ve üçüncü dünyanın yoksulluğundan birinci dünyanın refahına ulaşmak için geçilmesi gereken bir dizi evre olarak görülmüştür.
Üçüncü dünyanın az gelişmişliği yalnızca beceri ve teknoloji eksikliğine değil, bu toplumların modern bir girişimci kültür geliştirme, cahillikten ve batıl inançlardan kurtulma başarısızlıklarına da bağlıdır. Geri kalmış ülkelerin ihtiyaç duyduğu şey ticaret ve ekonomik yardımlar aracılığıyla birinci dünyayla bağlarını geliştirmektir.
Frank, Latin Amerika’da Kapitalizm ve Az Gelişmişlik adlı çalışmasından önceki yayınlarında modernleşme teorisine karşı çıkmıştır. Dünya ülkelerinin gelişememelerinin sebebi yetersizlikleri değil, batılı milletlerin onları bilinçli olarak az gelişmiş halde bırakmalarıdır. Sömürgeci güçler gerektiğinde üçüncü dünya ülkelerinin kendi sanayilerine rakip olabilecek yerel sanayilerini yok etmişlerdir. Örneğin İngiltere Lancashire Pamuk İmalethanesi’nin başarısını sağlama almak için Hindistan tekstil sanayisinin başarısını baltalamıştır.
Sömürgeci yönetici güçleri şehirlerde yaşadılar ve genelde köylerde yaşayanları sömürmek , ürünlerini ucuza almak ve batıya mal ihraç etmek için yerel piyasa üzerinde hakimiyet kurarak sömürgecilerle iş birliği yaptılar. Bunlar kendi hayat tarzlarını sağlama almak için ve elit yönetimlerini sürdürebilmek için orduyu kullanırlar ve batı da bu tür diktatörlere yardım eder ve onlara silah sağlar.
Günümüzde sömürgeciliğin zayıflamasıyla bu sistem çok milletli şirketlerin yönetimine geçmiştir.
Batı, üçüncü dünya ülkelerine borç verir. Bu borçlar yoksul ülkelerin ödeme gücünü aşınca bir dünya krizi meydana gelir. Onlar borçlarını geri ödeyemezler, çünkü ihracatları bu borçları ödeyecek kadar kazandırmaz. Dünyada gıda ve ham madde fiyatlarını kontrol eden ve bunları kendi hayat standartlarını sürdürebilmek için düşük seviyede tutan Birinci Dünyadır. Üçüncü dünyanın bundan kurtulmasının yolu OPEC’in yaptığı gibi kendi güç bloğunu kurmaktır.
OPEC’in sisteminin amacı : Bir ülke karşısında blog oluşturup birlikte hareket ederseniz yalnız kalan ülkeye karşı oluşturulan blog çok daha fazla getiri elde edebilir. Tek kalan ülke diğer ülkelere bağımlı olarak hareket etmek zorunda kalabilir. Blog olan ülkeler daha güçlü olacağından tek kalan ülke iktisadi yüklenmeyi tek başına yapamaz.
Frank’in modeline göre “uydu” ülkeler dünya kapitalist sisteminin bir parçası olarak kaldıkları sürece asla gelişemezler. Uydu ülkelerden kasıt, üçüncü dünya ülkeleridir. Üçüncü dünyanın tekelcilikten kurtulmasının yolu OPEC’in 1972-1973 yıllarında yaptığı gibi kendi güç bloğunu kurmaktır. Fakat bunu gerçekleştirmek oldukça zordur. Diğer bir çözüm Paraguay ve Çin örneklerinde olduğu gibi dışa kapanmaktır. Başka bir çözüm de savaş veya durgunluk döneminde olduğu gibi metropol ülke zayıf düştüğü anda (2. Dünya Savaşı vb.) ondan kurtulmaktır.
Frank’a göre yoksul ülkeler kaçmaları neredeyse imkansız bir biçimde sisteme kilitlenmişlerdir.
Bu yaklaşım üçüncü dünya ülkelerinin bastırılma ve sömürülme biçimlerinin detaylı bir analizini yapmış, zincirdeki her bir ayrıntıyı tasvir etmiş ve bu zincirleri kırabilme umudu yaratmıştır. Frank’in tezi hem sağ hem sol kanattan eleştiriler almıştır.
John Goldthorpe gibi liberal yazarlar ve Brandt Komisyonu Frank’i büyük ölçüde radikal ve Marksist bulurlar. Onlara göre sömürgeleştirilme birçok ülkeye fayda sağlamıştır ve üçüncü dünya ülkelerinin gelişmeye ihtiyacı vardır. Brandt Raporu’na göre yapılması gereken şuan ki ekonomik ve mali sistemi tamamen ortadan kaldırmak değil, bunları güneyin lehine yeniden düzenlemektir.
Marksist yazarlar bu teoriyi ve onun dünya kapitalist siteminin kuracak devrimci bir program oluşturmadaki başarısızlığını eleştirmişlerdir. Samir Amin, tarihsel analizin fazla geniş olmasını eleştirmiştir. Ernesto Laclou ise bunun gerçek bir Marksist analiz olmadığını, teorinin sadece dünya kapitalist sisteminin dış dinamiklerini ortaya koyduğunu söylemiştir.
Merve Betül Çiftçi , AYBÜ İslami İlimler Fakültesi