
Zahide Tuba Kor
- 31 Mayıs’ta bu mecrada yayımlanan “BAE: Körfez’in ‘ithal akıl’la güçlenen ülkesi” başlıklı yazımızda, boyundan büyük hesapların peşinde koşan BAE’nin siyasi hedeflerini sıralarken, “Arap Baharı” sürecinde çürümüş seküler milliyetçi rejimlerin en önemli alternatifine dönüşen Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) başta olmak üzere, siyasi iddiası olan İslami hareketlerin tamamını terör örgütleri kapsamına sok(tur)arak onlarla içte ve dışta topyekûn mücadele etmek olduğunu vurgulamıştık. Bu yazımızda BAE’nin İslami ideolojilere/hareketlere karşı aşırı alerjisinin, bilhassa İhvan’la amansız mücadelesinin nedenlerini sorgulayacağız. Bu mücadeleyi meşrulaştırmak için benimsediği söylemleri ve kullandığı yöntemleri ele alıp muhtemel sonuçlarını analiz edeceğiz.
BAE, İhvan’a ve İslamcılara niçin düşman?
Onlarca yıldır seküler Arap rejimlerinin baskısı altında dizginlenen İhvan menşeli hareketlerin, “Arap Baharı”yla birlikte katıldıkları ilk serbest seçimlerde sandıklardan zaferle çıkması, daha da önemlisi halka dayalı alternatif bir yönetim modelini ortaya koyma ihtimalleri, iktidarın babadan oğula geçtiği bütün monarşileri ve otoriter rejimleri alarma geçirdi. Zira Mısır’da İslamcıların ilk iktidar deneyiminden başarıyla çıkması halinde bu dalgadan Ortadoğu ülkelerinin hiçbiri muaf kalamazdı; hele de devletlerini ve saltanatlarını, İngiltere ve ABD’yle kurdukları derin ilişkilere borçlu olan ve okumuş-yazmış dindar nüfusu büyük ölçüde İhvan’a sempati besleyen BAE gibi yönetimler. Dolayısıyla beka kaygısı en temel nedendi.
Yazının devamı için lutfen Tıklayınız