Marifet Divanı AkademiMarifet MetinleriTerimler

 POZİTİVİZM

Pozitivizm nedir? Temsilcileri kimlerdir? Tarihsel gelişimi nasıl ilerlemiştir?

GİRİŞ

Sosyal bilimler insan doğasına ve topluma geniş bir perspektiften yaklaşmaktadır. İnsan ve doğaya ait çözümlemeler yapar ve bu çözümlemeleri yaparken kültürel, ekonomik, siyasi, fiziksel ve sosyal olmak üzere bütünsel bir yaklaşım sunar. Sadece bütünsel yaklaşımla sınırlı kalmaz. Aynı zamanda zamanla var olabilecek değişimlere karşı kendini yeniler. Sosyal bilimler insan bilimleridir. Bu yüzden sorduğu sorular, kullandığı yöntemler ve içeriği nedeniyle tarih içerisinde değişime uğramaktadır. Bu değişimler dışarıdan gelen müdahalelerden de etkilenmektedir. Değişen toplumsal gerçekliklere göre de kendini sürekli yapılandırmaktadır. Öyleyse bir sosyoloji teorisini incelerken ortaya çıktığı dönemin gerçekliğinden uzak incelemek her zaman eksik bir yöntem anlayışı olacaktır.  Bu noktada ilk olarak pozitivizmin ortaya çıktığı dönemi ele almak doğru olacaktır.

Hiçbir bilimsel düşünce kendiliğinden ortaya çıkmış değildir. Düşüncenin ortaya çıktığı, geliştiği ve yayıldığı bir dönem vardır. Avrupa’nın bilimsel entelektüel tarihini incelediğimizde, ilk olarak Rönesans ve Reform hareketlerinin, ardından da Aydınlanma felsefesinin geldiği gözlenmektedir. Rönesans ve reformla birlikte Avrupa da gerek kültürel gerekse bilimsel anlamda köklü bir dönüşüm başlamıştır. Rönesans ile insanlık, kilisenin skolâstik ve despot yapısından kurtulmuş, kendisine aklı rehber edinerek başarıya ulaşmıştır. Böylece dinin yerini bilim tutmuştur. Rönesans’ın genel amacı bilimden sanata, felsefeden edebiyata birçok alanda Avrupa’yı güçlü kılmaktır. Rönesans, otoritenin gücünü zayıflatmış, insana olan saygı ve güveni tekrar geri kazandırmıştır.  Pozitivizm de Batı’da Rönesans ve reform hareketleriyle başlamış ve buna binaen Aydınlanma sürecinde ortaya çıkmıştır. Aydınlanma ile toplumun değer yargıları değişmeye başlamıştır. İnsanı temel alan Aydınlanma, insan hayatının anlam ve düzenini ele alarak onu aydınlatmaya çalışmıştır. Aydınlanmanın temelinde insanın kendi akıl ve görüşleriyle hareket etmesi yatmaktadır. Toplumun gelişmesi önemlidir. İnsanların cehaletinden ortaya çıkan kötülükler, kendi doğalarını anlama gücünden yoksun oluşundan kaynaklanmaktadır. Düşüncesiyle hareket etmişler bilgi ve akla önem vermişlerdir. Bu bağlamda Aydınlanma insanın aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır. Aydınlanma öncesinde Avrupa toplumu dinsel kurumların etkisindeydi. Siyasal ve ekonomik güç belli kişilerin elindeydi. Aydınlanma ile din ve dogmalara bağlı olan bu kültür yerini akla ve bilime bırakmıştır. Pozitivizme zemin hazırlayan Aydınlanmanın en büyük etkisi ise Fransız devrimi olmuştur.  1789’daki Fransız Devrimi Sosyo-kültürel, ekonomik, ideolojik ve düşünsel sebep-sonuçlarından dolayı toplumsal bir olaydır. Sadece Fransa ile sınırlı kalmamış tüm Avrupa’yı etkilemiştir.

Sonuç olarak Pozitivizmin başlangıç yeri Fransa’dır. Buradan da Avrupa’ya hızla yayılmıştır. Bu düşünce bilimin önceliğini savunmuştur.

  1. Pozitivizm Nedir?
  2. yüzyılda Aydınlanma, Fransız Devrimi ve Sanayi Devriminin yol açtığı toplumsal bir kargaşaya neden olmuştur. Bu kargaşanın nedeni olarak toplum üzerindeki etkisinden dolayı din gösterilmiştir. Dolayısıyla bu toplumsal düşünceye yeni bir yön verilmesi gerektiği fikri ortaya çıkmıştır. Başta Auguste Comte olmak üzere çoğu düşünür buna pozitif esaslara göre yön vermek istemiştir. Comte, toplumsal sorunları çözmek için bilimin ve insan aklının birbirini takip etmesi gerektiğini öne sürer.

Pozitivizm, pozitif kelimesinden türemiştir. Fransızca ’da gerçek, olgu, kanıtlanmış anlamlarına gelmektedir. Fransa’da bir devrim niteliğinde olan bu anlayışın kökeni tam olarak bilinmemektedir. Kökenini eski Yunan Sofistlerine kadar uzanan Pozitivizm, 19. Yüzyılda Auguste Comte tarafından sistemli bir hale getirilmiştir. Böylece Comte Pozitivizmi diye nitelendirilmiştir. Comte aynı zamanda sosyal olaylar üzerine düşünme sistemine sosyoloji adını veren kişi ve din sosyolojisinin de önde gelen temsilcilerinden biridir. Sosyal olaylar üzerine düşünme geleneği çok eskilere dayanmaktadır. Ancak burada kastedilen sistemli düşünmedir. Bu noktada sosyoloji tarihinde bu kavramı ilk kullanan olarak A. Comte bilinmektedir. Ancak bazı eserlerde uzun süre sekreterliğini yaptığı hocası Saint Simon olduğu söylenmektedir. Pozitivizmin kurucusu olarak hocasının adı geçmektedir. Ancak burada yine altı çizilmelidir ki sistematik hale getiren Comte ’dir. Bu düşünceyi Cemil Meriç, Comte’nin şu sözlerine dayandırmaktadır:

Uzun zamandan beri Saint Simon’un ana fikirleri üzerine kafa yormaktayım. Bu filozofun ilmi yönelişle ilgili düşüncelerini sistemleştirmeye, onları geliştirmeye ve olgunlaştırmaya çalıştım. Pozitif çalışma sistemi bu çalışmadan doğdu… Bu beyanatı şunun için arz ediyorum: Çalışmalarım beğenilirse, bu takdirin gerçek mercii pozitif mektebin kurucusudur. Ben de o mektebe bağlı olmakla şeref duymaktayım.” (Meriç, 2006: 217)

Buradan da anlaşılacağı üzere Pozitivizm kavramını ilk kullanan Saint Simon, Ancak kavramı sistematik bir bilimsel hareket haline getiren ise A. Comte ‘dir. Pozitivizmi anlayabilmek için ise öncelikle kavramı ilk kullanan ve sistematik bir bilimsel hareket haline getiren kişinin hayatını ele almak doğru olacaktır.

1.1. Saint Simon (1760-1825)

Pozitivizm kavramını ilk kullanan Saint Simon’dur. Yaşamı boyunca tek hedefi Fransız Devriminden kaynaklanan siyasal ve toplumsal krize bir çözüm aramak olmuştur. Geleneksel toplumun çağ dışı kaldığını, yerini yeni bir toplumun alması gerektiğini savunur. Bu yeni toplumda da insanlığa faydası olması gereken etkinliklerin olması gerektiğini savunuyordu. Simon’a göre toplumsal düzen ve uyumun sağlanması için mevcut krizin köklerinin anlaşılması gerekir. Toplumsal istikrar ve uyumun ancak böyle kurulacağını söyler. Bu köklerin ise ancak bilimle anlaşılabileceği kanaatindedir. Pozitif bilimlerin bütün dallarıyla ilgilenmiştir. Simon toplumun ilim konusu yapılarak yönlendirilebileceği görüşündedir. Bu yeni biliminde ancak tabiat bilimlerinin prensiplerine dayandırılabileceğini savunmuştur. Simon sosyolojinin sistematiğinden çok gelecekti sosyal sorunlarla uğraşmayı seçmiştir. Bu ilmi yeni bir din haline dönüştürerek sosyoloji aracılığıyla toplumu yeniden düzenlemeyi planlamıştır. Simon pozitivizmin en büyük öncülerinden biri olmuştur.

Simon’dan en çok etkilenen Comte, düşüncelerini sistemleştirmiştir.

1.2. Auguste Comte (1798-1857)

19 Ocak 1798’de Fransa’nın güneyinde Montpeliler kasabasında doğmuştur. Dindar bir aileye mensuptur. Saint Simon hocasıdır ve yanında sekreterlik yapmıştır. Ana eseri Pozitif Felsefe Dersleri’dir. 1842 yılında bitirmiştir. Bu eserinde temel amaçlarını açıklamıştır. Comte’nin düşüncelerinin gelişmesiyle yaşadığı dönemin sosyal olayları birbirine paralel gitmektedir. Çünkü düşüncelerinin şekil almaya başladığı dönem Fransız Devrimi’nin yaşandığı dönemdir. Bu dönemde sosyal yapı bozulmuş ve bu durum insanlarda ciddi sıkıntılar meydana getirmiştir. Böylece toplumu yeniden kurma çabaları baş göstermiştir. O dönemde kişisel görüş ve ahenk birliği yoktu. Devrime kadar ahengi kilise yönetmekteydi. İhtilal sonucu bu ahenk bozuldu ve toplumu yeniden düzenleme noktasında arayış içerisine girildi.

Comte’u o günün düşünürlerinden ayıran en önemli özelliği toplum teşkilatlanmasını bilim ve felsefeye sormasıdır. Bu yüzden pozitivizmin en önemli temsilcisidir. Sosyolojinin ortaya çıkmasında ve gelişmesinde başrolü oynamış ve kurucu babası olarak nitelendirilmiştir.

Comte’un düşünce yapısı olguların derinlemesine araştırılmasına ve olgular arasındaki sabit ilişkilerin gözlenmesine dayanmaktadır. Ona göre bilimin amacı olgular arasındaki değişmez ilişkileri ya da doğal yasaları bulmaktır. Bu yasalarında gözlem ve deneyle elde edilebileceğini savunur. Deney ve gözlem ile doğrulanmayan bilgilerin anlamsız olduğu görüşündedir. Bu bağlamda metafizik düşünceleri de kabul etmemektedir. Comte bilginin bugünkü haline hızlıca gelmediğini bilginin tarihsel bir süreç izlediğini söyler. Bu tarihsel süreci ise Üç Hal Yasası ile açıklar. Üç hal yasasını Pozitif Siyaset Sistemi adlı kitabında ele almaktadır. Bunlar teolojik, metafizik ve pozitivist evredir.

İnsanlık bu üç aşamayı yaşamak zorundadır ve yaşamıştır. Yaşamaya da devam edecektir. Teolojik aşamada insanlık doğayı ve çevresini anlamlandırmak için doğaüstü kavramlar kullanılır. Sistemli düşünme ve mantıksal çıkarım yoktur. Tüm doğal ve sosyal olayların evreni kontrol eden Tanrıların iradeleri doğrultusunda gerçekleştiği inancı taşır. Yağmur yağdı, deprem oldu ilahi güçlerin kızdırılması sonucunda oldu düşüncesi hakimdir. Teolojik evre kendi içinde de üçe ayrılmaktadır. Bunlar; fetişist, politeist ve monoteisttir. Fetişist, doğaüstü etkisi olduğuna inanılan canlı veya cansız varlıklar bütünüdür. Politeizm, doğadaki belirli fenomenlerin birkaç irade tarafından kontrol edildiği düşüncesi hakimdir. Monoteist ise tek Tanrıcılık inancıdır. Bu evrede Tanrı her şeydir. İşin başı, sonu, ortası Tanrı ile ilişkilidir. Bu Tanrı her şey olabilir. Kutsala ilişkin Tanrı ile ilişkilendirilen her şey Tanrı olabilir. Analitik düşünce yoktur. Olguları karşılaştırma yoktur. Kutsalın hakim olduğu toplumsal bir yaşam biçimi hakimdir.

Metafizik aşamada ise çok az soyut vardır. Tanrı’nın veya kutsalın yanında insanın aklının ve iradesinin etkisi başlamaktadır. Bu aşamada henüz yeterince anlama, karşılaştırma, analiz etme, veriyi ve yasayı keşfetme potansiyeli yoktur. Bu aşamada Tanrı vardır. Ancak insan olup bitenlerde kendine de pay çıkartmaktadır.

Pozitivist aşama ise insanlığın geldiği son aşamadır. Artık akıl ve bilim vardır. Dine ihtiyaç yoktur. Comte içinde din insanların uydurduğu bir şeydir. Bu evrede doğanın kanunları çözümlenmiş çözümlenmeye de devam etmektedir. Bu böyle devam ettiği sürece de dinin açıklanma biçimine ihtiyaç olmadığını çünkü dinin açıklamada aciz kalınan şeyleri açıkladığını düşünmektedir. Bu aşamada rasyonel ve soyut kavramlar anlaşılmaktadır. Comte göre her türlü insan bilgisi bu evrelerden geçerek gelişmektedir. Kısaca insan ilk önce teolojik dönem yani dinsel düşünme döneminden geçmiş, ardından Metafizik dönemi yaşadığı bir soyutlama döneminde daha sonra da bugünkü pozitif yani olgusal döneme ulaşabilmiştir. Comte, insanlığın geçmişten günümüze kat ettiği ilerlemenin varacağı son aşamanın pozitif toplum aşaması olduğunu belirtir.

Düşünce hayatında tamamen pozitivist olan önemli bir diğer isimde Durkheim’dir. Pozitivizmin kurulmasında ve gelişmesinde önemli bir role sahiptir. Sosyolojiyi kendisine meslek edinen Durkheim, kendisini sosyolojiyi tam ve bilimsel bir disiplin olarak kabul etmeye zorlamıştır. Comte’un Pozitivizme etkisini özetleyecek olursak; Pozitivizmi sistematik hale getiren kişidir.

Onun amacı deneye ve gözleme dayalı doğal yasaları bulmaktır.

1.3. Pozitivizmin Tanımı ve Tarihsel Gelişimi

“Pozitivizm’’ 19. yüzyılda Auguste Comte tarafından sistemli bir hale getirilmiştir. Böylece Comte pozitivizmi diye nitelendirilmiştir. Pozitivizm Latincede vaaz etmek, Fransızcada “gerçek, olgu, kesin, kanıtlanmış, olumlu’’ anlamlarına gelmektedir. Pozitivizm tek geçerli veya doğru bilgi biçiminin empirik bilimin ortaya çıkardığı bilgiler olduğunu savunan felsefi bir görüş olarak tanımlanabilir. Genel anlamıyla pozitivizm, deney yoluyla açıklanabilen, spekülatif olmayan, gözlenebilen anlamlarına gelmektedir. Pozitivizm bir toplum bilimi, insanın ve toplumun (ve geleceğin) doğasını keşfetmenin aracı olma peşindedir. Pozitivist bir perspektifte öznel duygular, yorumlar ve hislere yer yoktur. Bunun nedeni nesnel bir analizi çarpıtabilmeleri ihtimalidir. Bu bağlamda Pozitivizm, modern bilimi temel alan, bilimsel olanı değerli gören, metafizik ve dini, insanların ilerlemesi önünde en büyük engel olarak gören bir dünya görüşüdür. Pozitivistler için, somut olmayan Tanrısal ve metafizik öğeler pozitivizmin dışında tutulmalıdır (Comte, 2001: 41). Dogmatik ve sezgisel olanı bilimsel etkinlik alanından uzaklaştırır. Pozitivizm, Üzerinde düşünülmesi gereken tek bilgi türü olarak bilimsel bilgiyi işaret eder. Comte, insanlığın geçmişten günümüze kat ettiği ilerlemenin varacağı son aşamanın pozitif toplum aşaması olduğunu belirtir. Pozitivizmin doğa, insan ve toplum olaylarını açıklarken somut olgulardan yola çıkması bilim tarihinde açık bir ilerlemedir. İnsanlığın özgürleşmesinin ancak pozitivizm aracılığı ile elde edileceği savunulmuştur. Pozitivizm destekçileri bilimde gerçeğin tek ve mutlak olduğunu savunmaktadır. Deney ve gözlemler ile laboratuvar ortamında gerçekleşen bilimin gerçek bilim olduğu ön kabulü üzerine pozitivizm şekillenmektedir

Pozitivizm aynı zamanda topluma düzen verme çabasıdır.  Sosyolojinin toplumsal olaylara düzen verme çabası, öncelikle kurucu isimlerden Comte’un “düzen ve ilerleme” yaklaşımında görülür. Comte’a göre toplumsal yapıda ilerlemek, öncelikle düzenin sağlanmasını gerektirmekteydi. Comte’a göre “pozitif dönemde insan, evrenin nereden gelip nereye gittiği yönündeki sorulardan ve olayların iç nedenlerini aramaktan vazgeçmeli, kendisini sadece olayların değişmez ilişkilerini saptamaya vermelidir” (Comte, 1967, s. 217).

Pozitivizm, bir dünya görüşü olarak Bacon, Kepler, Galileo, Descartes, Hobbes, Hume, Kant ile kendine zemin hazırlamıştır. Locke, Newton, Leibniz, Berkeley, Hume, Cabanis ve Fourrier gibi birçok düşünürde Comte’u etkileyen düşünürler olarak kabul edilmektedir. Comte’dan sonra da Claude Bernard, Emil Littre, Ernest Renan, Hippolyte Taine, Pierre Laffitte, Emile Durkheim, J. Stuart

Mill ve Herbert Spencer gibi bazı düşünürlerde akımın devam ettirerek kavramın gelişmesinde katkıda bulunmuşlardır

Avrupa’nın sosyal olduğu kadar ahlaki olarakta bir kriz içinde olduğunu belirten Comte, pozitivizmi kendi yeni toplumsal düzeninin hatta yeni bir insanlık dinin temelini oluşturan yeni bir görüş olarak sunmaya çalışır. Comte aynı zamanda doğa bilimlerinin yöntemlerini aynen taklit edilemeyeceğini bu işin sadece deneylerle olmayacağını da kabul etmektedir. Yine de o deney yapmayı önermektedir. Analiz ve karşılaştırma gibi bilimsel ilkeleri görüşünün temelleri olarak benimsemektedir. Comte’a göre pozitivist sosyoloji ile insanlar kendi politik ve sosyal yazgılarının efendileri olmasını sağlayacaktır. Bu yüzden Comte, değişime karşı değildir. Bunu daha çok pozitivizmin sonucu olarak görmektedir. Comte’un korktuğu şey Avrupa’da bizzat yaşanan kaos ve düzensizliğe yol açacak doğal olmayan insan ürünü veya devrimci bir değişimdir. O ilke olarak düzen içerisinde ilerlemeyi benimsemiştir. Comte’un parolası da her zaman düzen ve ilerleme olmuştur.

Frankfurt Okulu ve Pozitivizm Eleştirisi

1923 yılında Frankfurt Üniversitesi’ndeki bir grup akademisyen tarafından kurulmuştur. Bu okul birçok bilim alanında birçok başlığı eleştirel olarak ele almıştır. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, pozitivizm gibi konu dallarına eleştirel olarak bakmıştır. Bu okulun eleştirileri temel olarak pozitivizm eleştirisi ile şekillenmektedir. Eleştirel teori özünde pozitivizm eleştirisidir.

Frankfurt Okulu’nun pozitivizme eleştirisi şu şekildedir.  Eleştirel teoriye göre bilgi somut gerçekliğin doğrudan bir yansıması değil, tam aksine tarih ile şekillenen sosyal bir birikimdir. Bilgi değerlerden ve çıkarlardan bağımsız olamaz. Doğal yasalar ile her türlü bilginin açıklanabileceğini savunan pozitivizme toplumsal insan iradesine değer vermediği için gerçekleri araştırmada yetersiz kaldığı eleştirisini yapmaktadır. Aynı zamanda Tarih ve toplum insan değer ve eylemlerinin bir üründür. Bu tespitleri görmezden gelmek pozitivizmin en büyük yanılgısıdır. Diye pozitivizmin aksine değerlere ve eylemlere önem vermiştir.

SONUÇ

19.yüzyıl bilimin geliştiği ve şekillendiği bir yıl olmuştur. Bu dönemde toplum siyasal, ekonomik, toplumsal ve entelektüel değişimler yaşamıştır. Pozitivizmin oluşumuna ise bu dönemde yaşanan aydınlanma dönemi, Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi etki etmiştir. Bu olaylar toplumun yapısını değiştirmiş ve toplumsal bir kurum olan dine etki etmiş dinin ve kilisenin toplum üzerindeki etkisi azaltılmıştır. Aynı zamanda bu değişime olumlu bir yön verilmesi fikri ortaya atılmıştır ve Simon pozitif felsefe kavramını kullanmıştır.

Pozitivizm kavramını sistematik hale getiren ise A. Comte olmuştur. Comte adil bir sosyal düzen hedeflemiştir. Bu yolda bilimin yöntem ve sonuçlarını kullanarak ilerlemiştir. Bu ilerlemenin sonucunda temel bir yasa keşfetmiştir. Ona göre insanlık teolojik ve metafizik evrelerden geçerek pozitif hale ulaşacaktır. Pozitif halde akıl, gözlem ve deney ile kesin bilgi ve yasalara ulaşılacaktır. Pozitivizm düşünce de deney ve gözleme dayanmayan hiçbir bilgi bilimsel araştırmanın konusu olamayacaktır. Comte yeni bir din kurmak istemiş ve bu yeni dinin Tanrısının insan olacağını söylemiştir. Modern bilimi temel alan pozitivizm, metafizik ve dini insanın önündeki en büyük engel olarak görmüştür. İnsanın kat ettiği yolun sonunun pozitivist aşama olduğunu söylemiştir.

Pozitivizmin kökeninde deney ve gözlem vardır. Pozitivizm insanın ve toplumun doğasını keşfetmenin aracı olma peşindedir.

 YARARLANILAN KAYNAKLAR

Topses, Mehmet D. (2021). Sosyolojide Pozitivist Kuramın Toplumsal Olaylara Yaklaşımı Felsefi ve Sınıfsal Temelleri. Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi. Humanitas.

Atila Demir, S. (2009). Sosyal Bilimlere Eleştirel Bir Bakış. SAÜ Fen Edebiyat Dergisi.

Slattery, M. (2014). Sosyolojide temel fikirler. (Ü. Tatlıcan ve G. Demiriz, Çev.) İstanbul: Sentez

Yayıncılık. (Orijinal çalışma basım tarihi 1991)

Alikılıç, İ. (2021). Pozitivizm ve Postpozitivizm.  Malatya Turgut Özal Üniversitesi İnsanat: Sanat Tasarım ve Mimarlık Araştırmaları Dergisi Güz 2021, 1/1, s. 39-62.

Ballıkaya, C. (2015). Pozitivizm Tarihsel Süreç İçerisindeki Gelişimi ve Sosyolojik Düşünceye Etkileri. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Yıl 2015, Sayı: 33, Sayfa: 87-106.

HAFİZE BETÜL BAĞCEÇİ (AYBÜ, İslami İlimler Fakültesi, Lisans)

 

Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı