Marifet Divanı AkademiMarifet Metinleri

İslam’da Reform Çabalarının Arkasındaki Temel Nedir?

 

Mehdi Hasan ve Ryan Grim’in kaleme aldığı Leaked State Depertment Memo Advised Trump Administration to Push for “ Islamic Reformation” adlı makale üzerine konuşmalar:

Mehdi Hasan ve Ryan Grim Washington’da yaşayan İntercept’ in kıdemli yazarlarındandırlar. İntercept’in eline ABD Dış İşleri Bakanlığından sızdırılan bir belge geçmiştir. Ryan Grim ve Mehdi Hasan da bu belge üzerine “ Dış İşleri Bakanlığından Sızan Bildiride İslami Reform İçin Trump Yönetimine Baskı Yapılması Tavsiye Edildi “ adlı makaleyi kaleme almışlardır.

Bu belgenin sızmasını sağlayanlar “İslami Reformu” istemeyenlerdir.  Bunlar Neo-Conservative’ler olabilirler. Neo- Conservative’ler 1960 yılında ABD’de ortaya çıkan siyasi muhafazakar bir gruptur. Neo- Conservative’ler Müslümanları ötekileştirmeyi amaçlamaktadır.  Bu sebeple İran ve DEAŞ gibi araçları kullanmaktadırlar.

Bu belgede İslami reform ile ilgili raporlar bulunmaktadır. İslam’ın reforme edilmesi hem İslam’ı hem de Müslümanları sevimli göstereceği için bu belge yürürlüğe girmeden sızdırılmıştır ki yürürlüğe girme ihtimali ortadan kalksın.

Batı’da İslam’ı ılıman göstermeyi kimler ister ?

Dünya genelinde İslami reformu liberaller, sosyalistler ve bazı işbirlikçiler vs. Böylece İslam’ın tehlike olarak görülmesinin önüne geçmeyi amaçlıyorlar. Reform isteyen sosyalist ve liberallere karşı radikal Müslümanlar pek olumlu bakmamaktadırlar. Radikallere göre bunların istediği reform ABD’nin Irak’a götürdüğü medeniyet (!) kadardır. Bunların amacı ancak  İslam’ı ortadan kaldırmak  diye düşünmektedirler.

Belgede İran ve IŞID’ın ideolojik temellerinin olduğu bu sebeple kamu diplomasisi oluşturularak bunların desteğinin kırılması gerektiği de yer almaktadır (Kamu diplomasisi bir ülkenin amaçlarını kitle iletişim araçları vasıtasıyla yerine getirmesidir). Burada amaç çift kutup yaratıp Müslümanları karmaşaya sokmaktır. Bu kutuplardan biri İran ve IŞID vb. araçlarla korku salıp İslamifobia’ya yol açmak, diğeri ise İslam’ın sadece sevgi ahlakına bağlı kalmaktır. Bu ikisi de İslam’ın dini bütünlüğünü zedelemektedir. ABD’nin reformdan anladığı ayrıştırıp, köksüz bırakmaktır.

Dış İşleri Bakanlığı İntercept’e verdiği bir demeçte belgenin doğruluğunu onaylamıştır. Ancak bu belgenin Dış İşleri Bakanlığında oluşturulan birçok belge gibi sıradan bir belge olduğuna vurgu yapılmıştır.  Böylelikle belgenin önemsiz olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır.

Belge genel olarak ABD’nin daha güçlü hale gelmesi için yapılması gerekenlere de değinmiştir. Bu sebeple belge, Amerikan İmparatorluğuna katkı sağlanması için kadınların güçlendirilmesi gerektiğini önerir. Gerçekten de kadınların duygusal yönü güçlü olması münasebetiyle kadınları aktif olarak kullanmak daha kolay olmaktadır. Mesela kapitalizmin tüketim üzerinden alan açabileceği, tüketimin en zayıf halkası olan kadındır.  Kadın üzerinden kurulan stratejilerde genellikle kar elde edildiği görülmüştür. Mesela Filipinli veya İranlı bir kadına Nobel ödülü veriliyor. Bu güçlendirilen kadınlar yarın bir yerde konuşmak için çıktıklarında kadın haklarının savunucuları oluveriyorlar. Bu kadınlar özellikle seçilen kadınlardır. Ayrıca ABD kadın üzerinden kurmayı düşlediği sömürüyü elde etmek için kadına dayanan tüketim gücünü de arttıracaktır. Bu yüzden ısrarla kadınlar üzerinden İslam toplumlarına girmeye çalışmaktadırlar. Eğer ABD gerçekten kadın egoizmini harekete geçirebilirse, kadının gösterişe olan ilgisini ortaya çıkarabilirse kadınlar birçok şeyi yapabilecek güce ulaşırlar. Özellikle İslam dünyasındaki kadın algısına bakış  “bastırılmış”  toplum üyeleri şeklindedir. Batı kadınları bu ‘bastırılmışlıktan’ kurtarmak için sözde özgürlük sunma iddiasındadır. Özgür olmanın yolu daha fazla tüketmekten daha fazla kadınlığın ön plana çıkması ve daha fazla tüketim nesnesi olmaktan geçmektedir.  İşte Batı kadın algısını yönlendirmek için bunları öne sürmektedir. Bunun yanında kendi ülkemizde de dahil olmak üzere birçok kadın dernek ve vakıf kuruluşlarının fonlandığı bilinmektedir. Mesala başörtülü birinin LGBT derneğine üye olması. Görmekteyiz ki ABD kadını güçlendirelim derken kendi kodlarını kadına yüklemektedir. Böylelikle güçlendirdiği kadın kendisi dahi farkında olmadan Amerikan ideolojisine hizmet etmiş olmaktadır.

Bunu da aynı amaç için; kadınları kendi taraflarına çekerek güçlerini bu yönde kullanıp Roma İmparatorluğunu canlandırmak uğruna yapmaktadırlar.

ABD’nin bir diğer hedefi de gençlerdir. Zaten çağımızda ABD ve kapitalist pazar, gençlerin giyimlerinden dinledikleri müziğe kadar gençlerin heyecanlarını canlı tutarak onları istedikleri gibi yönlendirmektedir. Sosyalist fikirler, liberal ve kapitalist fikirler bizim medeniyetimizin ürünü değildir. Bu fikirlerin yerli şekliyle ambalajlanmasına kanmamak lazım çünkü bunların ambalajları bizim değildir. Richard ve Mehdiye göre Müslüman karşıtı yazılar yazmak yazarların kariyerlerine ün katmaktadır. Buna örnek olarak eski Müslüman Ayan Hırsi’yi vermektedirler. Ayan Hırsi Müslümanlar hakkında yazılar yazarak ününe ün katmıştır.

Tüm bunlarla birlikte ABD İslam’da reformasyon yapılması gerektiği kanısına varmıştır ve bu görevi -kendi ilkelerine ters düşse bile – üstlenmiştir. Ancak ABD yönetiminin ‘İslami Reformasyon’ yapması İslam devletleri ve toplumlarıyla da arasını açacaktır. Green’ e göre ABD’nin dış politikada İslami Reformasyon’u kullanması korkunç bir şeydir. ABD’nin dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir İslami grupla teolojik tartışmaya girmemesi gerek. Ama ABD dış politikasında İslami Reformasyon argümanını dillendirmektedir. Green’e göre ABD’nin İslami teolojiye dalması, hangi Müslümanın makbul hangisinin makbul olmadığına dair karar vermesi tehlikeli bir alana girdiğini göstermektedir.

Kamer-ul Huda’ya göre şayet ABD bu çalışmaları yaparsa Anti-Müslüman  bir ülke olduğuna dair düşünceyi destekleyecektir. Mcmaster ve Tillerson gibi daha ılımlı ve İslam takıntısı daha az olan isimlerin görevden alınmasıyla ve yeni üst kadronun İslam karşıtı kişilerce doldurulmasıyla birlikte bugünkü Trump yönetimi, bu atmosferin oluşmasına zemin sağlamıştır.

Peki Batı’nın İslami reform etme isteği karşısında tavrımız ne olmalıdır?

Tarih  bize 3 tavır örneği sunar: Zealotlar, Herodian ve Türk tavrı.

Yahudiler sürgün edildikten sonra düşünce olarak iki gruba ayrılmışlardır : Zealot , Herodian. Zealotlar içe kapanıp geleneklerine sıkı sıkıya bağlanıp kabuklarına çekilen gruptur. Bu grup dış dünyadan kendisini soyutlamıştır. Herodian ise yenildiklerini kabullenip Roma’nın kendilerinden daha güçlü olduğuna inanıp onların içlerine karışıp , aralarında kaynamayı tercih etmişlerdir. 3. tavır olarak, Türk tavrı ise Moğollar Türk bölgelerini istila ettikten sonra Türkler kendi değerlerini kaybetmeyip Moğolları kendi içlerinde eritmişlerdir.

İşte biz de İslam’ı reform etme isteği olan Batı karşısında ne tamamen içimize kapanmalıyız ne de içlerinde kaybolmalıyız. Bizim sergileyeceğimiz tavır Türk usulü tavrıdır. Önce bu istilaya karşı direnmeliyiz ancak istilaya uğrarsak bile kendi değerlerimizi kaybetmeyip Batı aklını kendi potamızda eritmeliyiz.

Unutulmamalıdır; Batı her ne kadar Müslümanları Zeolatlar’a benzetse de Müslümanlar hiçbir vakit Zealotlar kadar içe kapanık bir toplum olmamışlardır.

 

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı