Sosyolojinin onto’suna ilişkin konuşurken iki temel yaklaşımın varlığını vurgularım: Holistik ve Aksiyonel. Holistik yaklaşımlar bütünden, makrodan hareket ederken Aksiyonel yaklaşımlar tekilden, mikrodan hareket ederler. 1990’ların başına kadar sosyoloji içindeki büyük rekabet Holistik yaklaşımın kendi içinde cereyan etti: Yapısal-İşlevselci yaklaşım ve Tarihi-Maddeci yaklaşımın arası rekabet, siyasi boyut da kazandığı için, açık bir mücadeleye dönüştü. Bunların temel sayıltıları altında geliştirilen teoriler ve kavramsal çerçeveler de aradaki yakınlaştırma gayretlerine rağmen, uzlaşmaya varamadı. Yapısal-İşlevselci yaklaşım içinde Parsons tarafından geliştirilen Toplum Kuramı insanı akt’te bulunan aktör olarak değil ama toplumun değerlerini kurumlar dolayımıyla içselleştirerek rollerini oynayan sosyal aktör olarak gördüğü için (ki biz buna agent karşılığı amil diyoruz) eleştirilir. Tarihi-Maddeci yaklaşım içinde özellikle etkili olan Marksist kuram ise işçiyi işçi sınıfı kavramı içinde erittiği için eleştirilir (Althusser’in John Lewis’e Cevap eserini hatırlayalım). Yapısal-İşlevselcilik değişmeyi açıklamada zayıf bulunurken Tarihi-Maddecilik tarihi gelişimleri beşli aşamaya uymayan toplumların, feministlerin, çevrecilerin, kimlik mücadelecilerinin konumlarını, duruşlarını vb açıklamada yetersiz bulunur. Bu mücadele sürecinde gerek Yapısal-İşlevselciliğin gerek Tarihi-Maddeciliğin altında geliştirilen teorilere Aksiyonel yaklaşım altında geliştirilen teori ve özellikle de kavramlar dolayımıyla destekler sunulur. Ancak Aksiyonel yaklaşım altında geliştirilen teorilerin sosyal psikoloji, psikoanaliz, felsefe, hatta sosyal antropolojiyle daha uyuşumlu açıklamaları, daha da önemlisi “toplum” nosyonunu ikincilleştirici tavırlarında herhangi bir tadilata gidilememesi sebebiyle, bu yardım eli tutulamaz. Ne de olsa gerek Yapısal-İşlevselcilik gerek Tarihi-Maddecilik Holistik yaklaşımdır.
devamını okumak için lütfen Tıklayınız