KişilerKuramlarMarifet Divanı AkademiMarifet MetinleriSosyolojiTerimlerYöntem

Refleksivite-Düşünümsellik

Muhammed El-Derviş / AYBÜ İlahiyat 4. Sınıf Öğrencisi

Bir gün bir adam sabah aynaya bakmış. Uzun uzun bakmış, sonra kendi kendine demiş:
“Bu ben miyim? Yoksa sadece benim hakkımda insanların düşündüğü kişi mi?”

Karısı kapıdan seslenmiş:
“Hadi, geç kalıyorsun, işe git!”

Adam cevap vermiş:
“Ama hangim gitsin? Gerçek ben mi, yoksa maaş için yaşayan ben mi?”

Karısı içeri girip aynaya bir bakmış, derin bir nefes almış:
“Sen hangisi olursan ol, faturaları ödeyen sensin, çabuk çık!”

Adam yolda yürürken içinden geçirmiş:
“Demek ki herkesin hakikati, kendi işine geldiği kadar gerçek…”

Bugün size ne aynadaki adamı ne de onun hakikatini anlatmaya geldik. Bugün sizinle düşünümselliği anlamaya çalışacağız.

Düşünümsellik Nedir?

Sosyolojik araştırma, yalnızca etrafımızdaki dünyayı inceleyip gözlemlemekle sınırlı değildir; aynı zamanda araştırmacının kendi konumunu, değerlerini ve bakış açısını da irdeleyip sorgulamasını gerektirir. İşte tam bu noktada “düşünümsellik” (refleksivite) kavramı devreye girer.

Düşünümsellik, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde düşünceye ve davranışa dönük bir düşünme ve sorgulama eylemidir. Kişi ya da araştırmacı, kendi düşüncelerini, eylemlerini, varsayımlarını ve sosyal bağlamını analiz ederek bunların kendi davranışlarını veya araştırmasını nasıl etkilediğini anlamaya çalışır. Bu süreç, bireyin kendisini olduğu kadar içinde yaşadığı toplumu da dönüştürme potansiyeli taşır.

Peki, düşünümsellik ne demektir?
Düşünümsellik, bir araştırmacının ya da bireyin kendi düşünce tarzını, kullandığı kavramları, yöntemleri ve önyargılarını sorgulaması anlamına gelir.

Bir başka ifadeyle, düşünümsellik kişinin kendi öznelliğini fark etmesi ve araştırma ya da eylem sürecinde bunun etkilerini hesaba katmasıdır. Araştırmacı, toplumu incelerken kendi sınıfsal, cinsiyet temelli, kültürel ya da dini konumunun araştırma sonuçlarına nasıl yansıyabileceğini göz önünde bulundurur.

Birey de günlük yaşamında kendi davranışlarını, alışkanlıklarını ve kararlarını değerlendirir. Bu yönüyle düşünümsellik, yalnızca akademik bir araç değil, aynı zamanda modern bireyin kimlik inşasında merkezi bir rol oynamaktadır.

 

Düşünümselliğin Tarihsel Süreci

  1. Charles Horton Cooley (1902)
    Cooley, “Ayna Benlik” (Looking-Glass Self) kavramıyla bilinir. Ona göre birey, kendi benliğini başkalarının kendisine nasıl baktığına dair algılar üzerinden oluşturur. Yani insan, toplumun aynasında kendisini görür. Bu bakış açısı, bireyin sürekli olarak kendisini başkalarının gözünden değerlendirmesini gerektirir ki bu, düşünümselliğin ilk biçimlerinden biridir.
  2. George Herbert Mead (1934)
    Mead, sosyal benlik kuramında “Ben (I)” ve “Beni (Me)” ayrımını yapmıştır. “Ben”, bireyin içsel ve spontan yönünü; “Beni” ise toplumsal beklentilerin bireydeki yansımasını temsil eder. Bu iki yönün etkileşimi, bireyin sosyal kimliğini oluşturur. Mead’e göre birey, sürekli olarak toplumun içinde kendisine dair bir farkındalık geliştirir. Bu da sosyolojik anlamda düşünümselliğin temelidir.

Dolayısıyla Mead ve Cooley, benliğin doğuştan geldiği savını reddetmiş ve benliğin toplumsal etkileşim süreci içerisinde oluştuğunu ileri sürmüşlerdir.

  1. William Isaac Thomas (1907)
    Thomas, “Thomas Teoremi” olarak bilinen ilkeyle bireylerin durumları nasıl tanımladıklarının sonuçlarını belirlediğini ifade etmiştir:

“İnsanlar bir durumu gerçek olarak tanımlarsa, o durum sonuçları bakımından gerçektir.”

Bu ifade, bireylerin kendi algılarının toplumsal gerçekliği nasıl inşa ettiğini gösterir. Dolayısıyla düşünümsellik, bireyin kendi anlam dünyasının farkına varması ve bu anlamı yeniden üretme sürecidir.

William Isaac Thomas’a göre insan, dış etkenlere tamamen bağımlı kalmadan kendi hakikatini ve benliğini oluşturabilir.

 

Sosyal İnşacılık ve Düşünümsellik

Düşünümsellik, sosyal inşacı (constructivist) yaklaşımla yakından ilişkilidir. Sosyal inşacılara göre, gerçeklik bireyler tarafından sürekli olarak yeniden inşa edilir. Bu süreçte bireyler, kendi davranışlarını, düşüncelerini ve rollerini sorgulayarak toplumsal yapıyı dönüştürürler.

 

Düşünümsellik Üzerine Örnekler

Düşünümsellik yalnızca teorik bir kavram değildir; modern toplumun gündelik yaşamında da sıkça karşımıza çıkar:

  • Bir öğrenci, sosyal medya bağımlısı olduğunu fark eder ve neden sürekli telefonuna baktığını sorgular. Dijital detoks yaparak davranışını değiştirir.
    • Bir imam, çevre bilinci üzerine hutbe vererek klasik dini alanı modern sosyal meselelerle birleştirir.
    • Bir üniversite, öğrencilerden gelen geri bildirimlere dayanarak ders yöntemlerini değiştirir.
    • Bir öğrenci, toplumsal baskı nedeniyle tıp okumuş; ancak daha sonra kararını sorgulayarak fizik bölümüne geçmiştir.
    • Ebeveynler, geleneksel çocuk yetiştirme yöntemlerini terk edip bilimsel araştırmalara dayanarak çocuklarını yetiştirmeye başlar.
    • Bir çift, evlilik öncesinde uyumluluk testleri yaparak ilişki kararını değerlendirir.
    • Bir influencer, sürdürülebilir yaşamı savunurken sponsorlu ürünlerle çelişkiye düşer; bu durum, düşünümselliğin hem sınırlarını hem de risklerini gösterir.
    • Bir erkek sosyolog, kadın işçileri araştırırken kendi cinsiyet kimliğinin verileri nasıl etkilediğini fark eder.
    • Bir göç araştırmacısı, mültecilerin güvenini kazanmak için kendi göçmen deneyimini paylaşır.
    • Instagram kullanıcıları, geçmiş paylaşımlarını silip kimliklerini yeniden oluştururlar; bu, dijital düşünümselliğin bir örneğidir.
    • Bir birey, sürekli başkalarının onayına ihtiyaç duyduğunu fark eder; bu davranışını Mead’in “sosyal benlik” kavramı üzerinden açıklayarak kendini dönüştürmeye çalışır.
    • Bir psikoloji öğrencisi, araştırmalarında “normallik” tanımının kültürden kültüre değiştiğini fark eder ve kendi bakış açısındaki Batı-merkezli ön kabulleri sorgular.
    • Bir öğretmen, öğrencilerine değerler eğitimi verirken kendi önyargılarının ders anlatımına nasıl yansıdığını fark eder ve pedagojik yöntemlerini değiştirir.
    • Bir okul sistemi, öğrencilerin sınav başarısını merkeze koymanın yarattığı psikolojik baskıyı fark eder ve alternatif değerlendirme yöntemleri geliştirir.
    • Bir şehir belediyesi, çevreye zarar veren hızlı kentleşme politikalarını eleştirir; “yeşil şehir” anlayışına geçerek toplumsal düzeyde düşünümsel bir dönüşüm başlatır.
    • Bir antropolog, saha araştırmasında yerli halkı incelerken Batılı bakış açısının kendi gözlemlerine sızdığını fark eder ve “yerli epistemolojiler” kavramına yönelir.
    • Bir sosyal medya platformu, kullanıcı davranışlarını analiz ederken mahremiyet ihlali yaptığını fark eder ve veri politikalarını şeffaflaştırır.
    • Gençler, algoritmaların kendi düşüncelerini yönlendirdiğini fark eder; bilgi tüketim biçimlerini eleştirel bir gözle değerlendirmeye başlar.
    • Batılı feminist hareketler, evrensel kadın deneyimini temsil ettiğini iddia ederken, üçüncü dünya kadınlarının farklı sosyo-kültürel koşullarını dışladığını fark eder; bu farkındalık “postkolonyal feminizm” akımını doğurur.
    • Bir uluslararası kuruluş, yardım projelerinde “beyaz kurtarıcı” (white savior) söylemini fark eder ve yerel toplulukları karar süreçlerine dâhil etmeye başlar.
    • Akademik dünyada İngilizcenin hâkim dil olması, diğer kültürlerdeki bilgi üretim biçimlerini gölgede bıraktığında “epistemik adalet” kavramı gündeme gelir.
    • Bir müze, sömürge döneminde toplanmış sanat eserlerini sergilerken etik bir sorgulama yapar: Bu eserler gerçekten kime aittir? Bu refleksiyon, müzelerin sömürge sonrası dönemde dönüşümüne yol açar.
    • Küresel ısınma tartışmalarında, gelişmiş ülkelerin tarihsel sorumluluğunu göz ardı ettikleri fark edilir; bu da çevre etiğinde “iklim adaleti” kavramının doğmasına neden olur.

Düşünümselliğin Önemi ve Riskleri

Modern toplumda düşünümsellik hem bir fırsat hem de bir risk taşır.

Fırsat yönüyle: İnsan, kendi yaşamını anlamlandırabilir, kendini dönüştürebilir ve kimliğini kısmen yeniden kurabilir.

Risk yönüyle: Aşırı ve sürekli sorgulama hali, bireylerde kimlik karmaşasına ve kararsızlığa yol açabilir.

Düşünümsellik bireyleri özgürleştirirken, aynı zamanda modern dünyanın getirdiği sürekli değişim, belirsizlik ve kimlik arayışının da bir göstergesidir.

 

Düşünümselliğin Dini ve Etik Boyutu

Düşünümsellik yalnızca sosyolojik bir yaklaşım değil, aynı zamanda ahlaki ve dini bir tavır olarak da değerlendirilebilir. İnsanın kendi niyetini, davranışını ve başkaları üzerindeki etkisini sorgulaması, birçok dini gelenekte yer bulmuştur.

Örneğin, İslam’da “muhasebe” kavramı, kişinin kendini sorgulaması ve amellerini değerlendirmesi anlamına gelir. Bu, sosyolojik düşünümselliğin bireysel ve ahlaki karşılığı olarak görülebilir.

 

Sonuç

Düşünümsellik, sosyolojinin yalnızca bir araştırma yöntemi değil, modern bireyin kendini ve toplumunu anlama biçimidir. Kişi, kendi düşüncelerinin toplumsal bağlamını fark ettikçe hem özgürleşir hem de sorumluluk bilinci kazanır. Modern toplumun en belirgin özelliği, insanların artık kendilerini yeniden inşa edebilme gücüne sahip olmalarıdır. Ancak bu güç, aynı zamanda kimlik karmaşasını ve sürekli değişim baskısını da beraberinde getirir.

Sonuç olarak, düşünümsellik bireyin hem öz farkındalık hem de toplumsal dönüşüm yolculuğudur. Bu kavram, insanın sadece kim olduğunu değil, nasıl düşündüğünü ve neden öyle davrandığını da anlamaya yöneliktir. Böylece düşünümsellik, bireyi hem kendi iç dünyasıyla hem de yaşadığı toplumla derin bir diyaloga davet eder ve modern yaşamın karmaşasında bir yön gösterici işlev görür.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı