AvrupaBatı AraştırmalarıGenel

Deizm Tartışmalarına Farklı Bir Yaklaşım

Fatih ŞAHAN M.A

                               İlahiyatçı / İslam Bilimci

Din Sosyoloğu Linda Woodhead a göre Almanya’da ve Avrupa’da Kilisenin ve İnancın önemi azalmaya devam edecek. Bu sürecin geriye alınamaz olduğunu belirtti. 

İngiliz Din Sosyoloğu Linda Woodhead’e göre Almanya’da ve Avrupa’da Kiliseler ve dinler gelecekte önemini kaybetmeye devam edecek. Woodhead, Bunun Hristiyanlığın tamamen yok olacağı anlamına gelmemesine karşın herhangi bir mezhebe aidiyetsizliğin (Mezhepsizliğin) geri dönülemez bir süreç olduğunu belirtti. 

Woodhead, kiliseye bağlılığın yerini gittikçe artan dini fikirlerin, düşüncelerin bireysel karışımı ortaya çıkmaktadır, zira herhangi bir kiliseye bağlılığı olmayan (mezhepsizler) bireysel alanlarında kendilerine mahsus bir manevi tecrübe (spirituelle Praktiken) sürdürmektedirler. Woodhead buna örnek olarak İngiltere’de ve Almanya’da öldükten sonra defin işlemlerinde Hristiyan ritüellerine ek olarak hem seküler hem de dini (kilise) karışımı ritüellerin talep edilmesini göstermektedir. 

Bu durumda Hristiyan ritüeller daha az uygulanmakta. Daha önce farklı defin işlemleri exotik görünürken günümüzde defin, öldükten sonrasında da hayata anlam katma arzusunun işareti olan derin düşünceli bir an olarak görülmekte. Woodhead’a göre ölüm ötesine de uzanan hayata anlam katma, organize olmuş dinlerin en temel görevleri (Ticaretleri) olmuştur. Günümüzde birçok insan kiliseye yüz çevirmekte, kiliseden uzaklaşmakta ve kendi yaşamlarına kendi anlamlarını oluşturmaya çalışmaktalar. Gittikçe daha fazla insan için normların dikte ettirdiğini değil de kendini huzurlu hissettiği şeyi yapmak daha önemli hale geliyor.

Bu arada özellikle liberal demokrasilerde bir paradigma değişikliği gerçekleşti: Yüksek bir amaç (hedef) için “kendini feda etme” ethos (kültür)’undan “kendini gerçekleştirme” ethos’una doğru bir paradigma değişikliği söz konusu. 

Maddi Refah Artışı ve Sekülerlik (Dünyevileşme) Arasındaki Bağ

Woodhead’a göre dünya çapında kıyaslandığında bu durumun Almanya, Fransa, Hollanda, Avustralya ve Amerika gibi öncelikli olarak Hristiyan olan liberal demokrasilerde bu tür gelişmeler görülmekte. Herhangi bir mezhebe aidiyeti olmayan kişiler (Konfessionslose, Mezhepsizler) kendi kanaatlerine (inançlarına, itikatlerine) daha fazla değer vermekteler ve kendileri hakkında, yine kendi tarzlarında inançlı olduklarını sıklıkla dile getirmektedirler. Herhangi bir mezhebe aidiyeti olmayan bu insanlar yapılan araştırmaya göre kendilerini ne seküler, ne tamamen dindar ne de spiritüel (maneviyatçı) olarak addediyorlaar. Her türlü kategoriye karşı çıkıyorlar. Genel olarak özellikle kendini yüksek bir amaç için feda etme ethosundan kendini gerçekleştirme ethosuna geçişin olduğu derin bir değer dönüşümü söz konusu olmaktadır. Liberal demokrasilerde insanlar bağımsız olma ve kendi kaderini kendilerinin tayin etme haklarının olduğu kanaatine sahipler. Bu gelişme, tek bir dine dair karara etki eden gittikçe artan dini çeşitlikle daha da güçlenmektedir. 

Sosyolog aynı zamanda artan maddi refah ile dindarlığın azalması arasında bir bağ görmekte. “Bir toplum ne kadar zengin ise, din de daha az bir rol oynamakta.”

Teknik ve ulaşım alanındaki baş döndürücü gelişmeler insanları, toplumları, kültürleri, dilleri, dinleri kısacası dünyada var olan her türlü çeşitliliği birbirine daha da yaklaşmıştır. İnsanların dünyadaki bu çeşitliliğe ulaşması sadece bir tık ötede durmaktadır. Yeni nesil dünyayı cebine sığdırmışken, kendi anlam dünyasını oluşturmadan, dünyanın var olan din, dil, kültür, ideoloji vb çeşitliliğine muhatap olmakta adeta maruz kalmaktadır. Bütün bu çeşitlilik içerisinde birey olarak insan kendisini daha rahat hissettiği, ifade edebildiği, kendisinin etken olduğu ve şekillendirdiği bir dindarlık arayışına girmiştir. Herkesin hakikati temsil ettiğini (Fırka-i Naciye) iddia ettiği ve her türlü yaşam tarzının, çeşitliliğin günümüz teknoloji ve iletişim araçlarıyla kendisini yoğun bir şekilde hissettirdiği bir çağda, bazı insanların da dini (manevi) alanda bireysel arayışlar içerisine girmesi geri dönülemez bir süreç olarak görülmektedir. 

Türkiye’de gençler arasında deizmin yaygın olduğu ve bunun nedenlerine dair farklı görüşler ileri sürülmektedir. Kimi bazı kuruluşlar deizmin bizatihi kendisini açıklayarak gençleri bu konuda uyarma ve aydınlatma gibi bir çaba içerisine girmişlerdir. Esasında gençlerin kendi dünyalarında yaşamış oldukları bu dönüşümü deizm olarak addettiklerini, kavradıklarını, düşündüklerini iddia etmek oldukça güç. Bir akım veya bir bağımlılık olarak telakki edildiği anlayışından hareketle deizmin zararlarına ve ne olduğuna dair yapılan yayınlar, konferanslar ve çalışmalar bu durumu gençlerde bir moda akım olarak görmektedir. 

Gençlerin camiye, ibadetlere, mevcut cemaatlerin çalışmalarına ilgi göstermemesi kendilerine yönelik aşırı din yüklenmesinden ileri geldiğini savunanlar bu anlamda bir din yorgunluğundan bahsetmektedirler. 

Günümüz Müslümanlarının, dini kurumların Müslümanların mevcut siyasi, toplumsal sorunlarına çözüm üretememesi gençlerde varolan dini söylemlerin ve kurumların dışında bir arayışa yönelmelerine etki etmiştir. Mevcut din dilinin gençlerin anlam dünyasına hitap etmemesi, televizyon ve popüler vaizlerin hikayemsi din dili, günümüzde oldukça yaygın olan sloganvari, popülist dini söylemler gençleri bu alanda farklı arayışlara sevk etmiştir. 

Her fırsatta barış dini olduğunu iddia ettiğimiz dinimizin kendi mensuplarının Ramazan ayında dahi savaşmaya devam etmesi, Müslümanların dini söylemlerinin ve mevcut din dilinin halen varolan çatışmaları ve savaşları durduramaması Müslüman ailelerin gençlerini, ebeveynlerinin sahip olduğu ve yaşatmakta olduğu dindarlıklarını sorgulayan bir sürece götürmüştür. Türkiye’de dini argümanlarla hareket eden ancak 

Kuran’a göre bireysellik çok önemlidir. Çünkü, dinin temeli olan İman özneldir, bireyseldir. Dinsel sorumluluk bireyseldir her birey kendi kazandığının rehinesidir. Kimsenin günahını kimse yüklenmez. Hesap gününde herkes kendi hesabını verecektir. Hesap ta bireyseldir. Dinin temel amacı dünyayı açıklamak değil, dünyaya anlam kazandırmak ve insanın yani bireyin kendini gerçekleştirmesini ve başkalarıyla birlikte huzur içerisinde yaşanmasını sağlamaktır. Doğrusu insan birey olarak Allah’ın iradesini yeryüzünde gerçekleştirmekten değil, kendi ahlaki varlığını gerçekleştirmekten sorumludur. İnsan fıtratı gereği inanma ve güvenme ihtiyacı içerisindedir. Din fıtrattan gelen bu ihtiyacı karşılar. 

Batı Avrupa’da din anlamını yitirmemekte, aksine şeklini değiştirmektedir. Günümüzde din oldukça kurumsallaşmış bir kalıp (elbise) dan ziyade daha bireysel ve senkretik bir şekil olarak ortaya çıkmakta ve her şeyden önce kendi kurumsallaşmış sosyal formunun dışında bulunmakta.

Günümüzün insanı kendisini bu dünyada gerçekleştirmek istiyor. Birey olarak insan, bu dünyaya kendisini gerçekleştirmek gibi bir amacının olduğunu düşünüyor. Bu anlamda herkes görünür olmak istiyor, herkes bunca kalabalıkta kendisinin özel ve değerli olduğunu, burada olduğunu, hissedilmek, takdir edilmek istediğini dile getirmek istiyor. Muhafazakâr ailelerin, deizme kaydıklarını, din yorgunu olduklarını düşündükleri gençler, bütün kurumsal dindarlıkların ötesinde, kendi varoluş çığlığına dokunabilen, kendini gerçekleştirmeyi olumlayan (müspet gören) bir din dilini, kendileri inşa ediyorlar. 

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı