Marifet Divanı AkademiTerimler

KUTSAL ve DİNDIŞI: DURKHEİM

Ayşegül KİP- aysegulkip94@gmail.com

Durkheim, sosyolojiyi bağımsız bir disiplin olarak kurma ve ona bilimsel bir statü kazandırma konusundaki katkılarından dolayı klasik sosyoloji tarihi içerisinde  önemli bir yere sahiptir. Durkheım’ın temel amacı, sosyolojinin çalışma konusunun ve yöntemlerinin tespit edilmesidir. Durkheım’ın çalışmaları genel olarak; toplumsal iş bölümü, sanayileşme, intihar,din, ahlak konuları çevresinde ilerlemiştir ve bu çalışmalar sosyolojinin gelişmesinde önemli bir yere sahiptir ( Güneş, 2011: 89).

Durkheim için din; önemli ve toplumsal bir olgudur ve bu olgu başka bir toplumsal olgunun da nedenidir. Dolayısıyla tüm dinlerin kaynağını toplum oluşturur. Toplum bireyler aracılığıyla belirli olguları kutsal diğerlerini dindışı şeklinde tanımlayarak dini yaratır. Kutsal ve kutsal olmayan şeklinde yapılan bu ayrımda, dinin özünü toplumsal gerçekliğin kutsal saydığı yanları oluşturmaktadır. Kutsal sayılan şeylerin ayrı tutulması ise saygı, korku ve gizem gibi tutumlar yaratmaktadır. Kutsal ve kutsal olmayan ayrımı tüm dinlerde geçerli olan bir durumken, yüce olarak bir Tanrı’ya inanılması ve Tanrı’nın ayrıca kutsanması her dinde var olan bir durum değildir. Din, bir Tanrı’ya inanmak değil, kutsal olarak kabul edilen şeylere inanmaktır ( Güneş, 2011: 102). Dolayısıyla Durkheim’a göre, dinin özü olan “kutsal” kavramı insanların birlikte yaşamalarının yani sosyal hayatın bir sonucudur. Durkheim’ın  din konusunda merak ettiği şey ise  modern ve ilkel dinlerin kaynağının ne olduğudur (Rıtzer, 1992). Durkheim  için, dinin öznü, dünyanın kutsal ve kutsal olmayan (kutsal dışı/ profan)  olgulara bölünmesidir. Kutsal nesneler, inançlar, ayinler kutsalı oluşturur. Sadece yüce bir Tanrı’ya inanmak kutsalı oluşturmaz ve kutsallık yalnız Tanrılara özgü bir özellik değildir. Her şey kutsal olabilir. Dinin özüne kutsallığı koyan Durkheim, asıl kutsallığın açıklama beklemek olduğunu düşünmektedir. Ona göre, ne doğal güçler,ne de ruhlar kutsaldır. Kendi başına kutsal olan tek şey toplumdur. Durkheim için kutsal, gerçekte nesnenin kendisinde değil, onun kutsal olduğuna inanan insanın bilincinde yaşamaktadır (Aron, 2014: 249; Durkheim, 2005: 55). Durkheım’a göre, (dini) yasaklarla korunan ve tecrit edilen şeyken; kutal dışı bu yasakların hedef aldığı ve kutsal olandan ayrı tutulması gerekendir ( Marshall, 1999: 439; Durkheim, 2005: 60). Yani Durkheim, kutsalı dindışının karşıtı olarak ortaya koymuş ve  onu toplumdan gelen, toplumsal kollektif bir güç olarak tanımlamıştır (Subaşı, 2000: 74).

Kutsal ile profan (dindışı) arasında mutlak bir ayrışıklık söz konusudur. Bu iki kavram, birbirini dışlar. Kutsal, ideal olanı ve aşkın olanı temsil ederken,  kutsal dışında kalanlar maddi dünyaya ait değersiz şeylerdir.  Kutsal şeylerin, profan karşısında güç ve değer bakımından doğal bir üstünlüğü vardır ve bu durum insanlarla olan ilişkilerinde özellikle kendisini gösterir. Çünkü insan, her zaman kutsal olana bakar ve yönelir, kutsala karşı bir acziyet ve sevgi/saygı/ güven besler ve genel olarak kutsal varlıkların ve nesnelerin üstünlüğü kabul edilir ( Nisbet, 2013: 332; Schaefer, 2013: 338; Ritzer- Stephisky, 2013: 99). Bununla birlikte kutsal olan şeyler, varlığını yasaklarla emniyet altına almaktadır. Her ne kadar kutsal- profan mutlak bir ayrışıklığa sahip olsada, bir alandan diğer alana geçiş mümkündür. Durkheim, bu geçişliliğe örnek olarak önceki yaşam tarzının sona erdiren  ve Tanrı’ya adanmış bir Hıristiyan olarak yeni hayatının başladığını simgeleyen vaftizi bu geçişliliğe örnek göstermektedir ( Özyurt, 2015: 200).  Durkheim’ın kutsal tanımlanaması bir aşkınlık ifade etmemektedir. Kutsal, daha çok bütün toplumları incelerken baz aldığı kavramlardan birisidir. Ona göre,  bütün toplumlar her şeye “kutsal” ve “din dışı” şeklinde ayıran bir kategorilendirme sistemine sahiptirler. Durkheim’ın yaptığı kutsal /profan ayrımı aslında tamamen dünyevi varlıklar içinde yapılmış bir ayrımdır ( Kurt, 2008:79). Durkheim, Dini Hayatın İlkel Biçimleri kitabında dini düşünce ve kutsal- profan ayrımı ile ilgili;

‘‘ Bu hem inançları, mitleri, dogmaları ve efsaneleri, kutsal şeylerin doğasını, onlara atfedilen faziletleri ve güçleri, tarihlerini ve din-dışı şeylerle olduğu kadar kendi içlerinde birbirleriyle olan ilişkilerini ifade eden zihnî tasavvurlar hem de bu tasavvurlardan oluşan bir sistemdir. Kutsal şeyler, tanrılar ya da ruhlar diye isimlendirilen kişisel varlıklardan ibaret değildir. Bir kaya, bir ağaç, bir su kaynağı, küçük bir tas, bir ağaç parçası, bir ev hâsılı herhangi bir şey kutsal olabilir. Bir ayin kutsallığa sahip olabilir; gerçekte ise, belli bir dereceye kadar da olsa kutsallık içermeyen hiçbir ayin yoktur” ( Durkheim, 2005: 56) ifadesini kullanmıştır. Öyleyse Durkheim’ın, kutsalı, dini bir nesne olarak değil, bir nesnenin niteliği ve topluma atfedilen bir kavram olarak ele aldığını söyleyebiliriz.

Durkheim’a göre dini inançlar, kutsal ayin ve dinsel tören şekli olan ritleri uygulayan takipçiler için müşterektir. Bu inançlar, sadece bireysel olarak benimsenmiş bir şey değildir aynı zamanda takipçilerinin oluşturduğu gruba ait olan, grubun birliğini sağlayan şeylerdir. Dolayısıyla ortak inanca sahip olan grup üyeleri kendilerini birbirleriyle bir bütünlük içinde hissetmektedir ( Durkheim, 2005: 70). Bununla birlikte dinin pratik ibadetlerle, ayinlerle insana kazandırdığı derin dayanma ve direnç durumu da vardır. Bu bakımdan Durkheim’a göre  kutsal ve dindışı ayrımından kaynaklığını alan kült yani tapma, tapınma durumu hayati önem arzetmektedir. Çünkü kült; dini, hayatına gerçek manada uygulayan birey için dinginlik, barış, mutluluk gibi duyguların kaynağını sağlayan şeydir. İnsanlar tarafından kutsal kabul görülen kült, dinin yapı taşını ve toplumu oluşturan şeydir.  Durkheim, kült oluş halindeyken ritlerin yani ritüel kutlamaların yapıldığından bahsetmektedir. Durkheim’a göre , insanların düşünceleri; ortak inançlarına, ortak geleneklerine, kolektif fikirlerine odaklanmaktadır. Durkheim bu noktada ayin törenlerine yani ritlere vurgu yapmaktadır ve ritleri; hedefi kutsal ile dindışı arasındaki mesafeyi kapatmak olan kurban riti, insanların ahlaken yükselmelerini sağlayacak vasıtayı temin eden taklit riti, temel fonksiyonu dini inançın mensubu olan grubun üyelerinin geçmiş ve gelecekle bağını sürekli kılacak anma törenleri yapma olan temsil riti  ve son olarak diğer üçünün sağladığı güven, neşe, çoşku halinin tersine keder, korku, trajedi, örtük kötümserlik hallerinin söz konusu olduğu ve insanların günahlarından ritüel yoluyla temizlenmesini, af dilemesini içeren kefaret riti şeklinde dört kısıma ayırmaktadır ( Nisbet, 2014: 337- 339).

Özetle söylemek gerekirse, Durkheim için kolektif bilinç, dinin kaynağıdır ve bu bilinçin kaynağı da toplumdur. Dolayısıyla toplum, kolektif bilincin, dinin ve kutsalın kaynağını oluşturmaktadır ( Bozkurt, 2012: 247). Bununla birlikte dinin bütünleştirici ve dönüştürücü bir gücü vardır ve bu noktada kült ve bununla birlikte oluşan ritin hayati bir önemi vardır. Din sadece sözler, uygulamalar toplamından oluşan bir şey değildir. Durkheim’in anlayışına göre insanlar dine inanmak ve tapınmakla, aslında kendi kendilerine ve kendilerinin oluşturduğu topluma tapınmış olmaktadırlar ve buradan din/ tanrı  gibi kutsal kabul edilen şeylerin kaynağının toplum olduğu sonucu çıkmaktadır.

 

 

KAYNAKÇA

  1. ARON, R. (2014). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri, (Çev.). Korkmaz Alemdar. İstanbul: Kırmızı Yay.
  2. BOZKURT, V. (2012). Değişen Dünyada Sosyoloji, Bursa: Ekin Yay.
  3. DURKHEİM, E. (2005). Dini Hayatın İlkel Biçimleri, (Çev.). F. Aydın, İstanbul: Ataç Yay.
  4. GÜNEŞ, F. (2011). ‘‘Klasik Sosyolojide Temel Yaklaşımlar-II’’ İçinde ( Ed. Serap Suğur), Klasik Sosyoloji Tarihi, Eskişehir: Açıköğretim Fakültesi Yay.
  5. KURT, A. (2012). Din Sosyolojisi, Bursa: Sentez Yay.
  6. MARSHALL, G. (1999). Sosyoloji Sözlüğü. (Çev.). Osman Akınhay ve Derya Kömürcü , Ankara: Bilim ve Sanat Yay.
  7. NİSBET, R. ( 2014). Sosyolojik Düşünce Geleneği, (Çev.). Y. Kaplan, İstanbul: Paradigma Yay.
  8. ÖZYURT, C (2015). ‘‘ Durkheim Sosyolojisinde Toplumsal Bütünleşme Aracı Olarak Din’’ İçinde ( Ed. C. Özyurt- İ. Mazman), Sosyal Teoride Din, Ankara: Hece Yay.
  9. RITZER, G., STEPHİSKY, J. ( 2013). Sosyoloji Kuramları, (Çev.). H. Hülür, Ankara: De Ki Yay.
  10. RİTZER, G. (1992) Sociological Theory, McGraw-Hill, Third Edition. (Çev. Ü. Tatlıcan).http://www.umittatlican.com/uploadsF/1/Emile-Durkheim-(Ritzer,-1992).pdf adresinden elde edildi. (E.T. 10. 12. 2018).
  11. SCHAEFER, R. (2013). Sosyoloji, ( Çev.). S. Çoşar, Ankara: Palme Yay.
  12. SUBAŞI, N. (2000). Kutsal Tarihin Dînî Sosyolojisi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 3, s. 63-83.

 

 

Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı