Uluslararası Göç ve Türkiye
Sümeyye Karagüzel AYBÜ İlahiyat Fakültesi Lisans 3. Sınıf Öğrencisi
Günümüzün önemli sorunlarından biri tüm Dünya’da artan göç hareketleridir. Bugün olduğu gibi geçmişte de insanlar sürekli olarak yer değiştirmişlerdir. Ancak geçmişte yapılan göç hareketleri ile bugün yapılan göç hareketleri aynı değildir. Göç eden insanların yaptıkları zorlu ve tehlikeli yolculuk bir ülkede sona erse de bu seferde ayakta kalma ve birlikte yaşama mücadelesi içine girilmektedir. Yani “ırkçılık”, “aşağılanma”, “dışlanma”, “ötekileştirilme” ya da “yabancı düşmanlığı” sınavıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Türkiye de göç konusunda 1980’lere kadar kaynak ülke konumunda iken, 1980’lerden sonra hedef ülke haline gelmiş, kitlesel göç hareketlerinin en fazla yaşandığı ülkelerden biri olmuştur. (Daşlı, 2019, s. 187)
Genel Olarak Göç
Göç, genel olarak bireylerin, sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve çevresel nedenlerin etkisiyle daha iyi bir yaşam sürdürebilmek adına belli bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine yaptıkları yer değiştirme eyleminin adıdır. (Daşlı, 2019, s. 188)
Göç hareketini gerçekleştiren göçmen ise, maddî ve sosyal koşullarını iyileştirmek hem kendilerinin hem de ailelerinin beklentilerini karşılamak için bir ülkeye veya bölgeye hareket eden kişilerin kendisini ve aile üyelerini ifade eder. (Richard Perruchoud, 2013, s. 37)
Mülteci, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişidir. (“Mülteci”, 2023)
Göç olgusu çeşitli şekillerdeki sınıflandırmalarla açıklanmaktadır. Bunlar; yoğunluğuna bağlı olarak bireysel ve kitlesel göç, iradeye dayalı olarak gönüllü ve zorunlu göç, yasal statüye bağlı olarak düzenli ve düzensiz göç, ülke sınırları esasına bağlı olarak da iç ve dış göçtür. (Daşlı, 2019, s. 188)
Bireysel ve kitlesel göç, az sayıda kişiyle başlayan göç hareketinin kısa sürede yoğunlaşarak kitlesel hale dönüşmesidir. (Daşlı, 2019, s. 188) Gönüllü göç, başlangıçtan sonuna kadar göç iradesinin bireylerde olması, bireylerin başka bir yere gidip gitmeme konusunda tamamen özgür olmasıdır. Zorunlu göç ise; savaş tehlikesi, otoriter rejimlerin muhaliflerine olan tehditleri ve can güvenliğinin olmaması gibi nedenlerle bireylerin iradeleri dışında göç etmek zorunda kalmalarıdır. (Yalçın, 2004, ss. 17-18) Düzenli göç, tanınan izin verilen yasal kanallar kullanılarak gerçekleşen göç (Richard Perruchoud, 2013, s. 26) düzensiz göç ise, en geniş anlamıyla sınır ötesi insan hareketlerinin devletler tarafından kontrol edilemeyen ve gözetlenemeyen kısmıdır. (Doğan, 2018, s. 501) Son zamanlarda bu göç türüyle bağlantılı ele alınan transit göçten de bahsedilmektedir. Transit göç de “geçiş halinde ve göç yolculuğunda ara duraklardan birinde olunduğunu, hedef noktasına henüz ulaşılamadığını ve bir bitmemişliği ifade eder”. (Öner & Öner, 2012, s. 17) İç göç, bir ülkenin ulusal sınırları içinde yapılan göç hareketliliğidir. Dış göç ya da uluslararası göç ise, bir ülkenin siyasî sınırlarını aşarak başka bir ülkeye doğru olan göç hareketliliğidir. (Lewis, 2021, s. 15, akt. Daşlı, 2019, s. 189) Uluslararası göçün dört bileşeninden söz edilmektedir: “İnsanların kendi doğdukları ya da yurttaşı oldukları ülke dışında başka bir ülkeye yaptıkları göç, yurtdışında kaldıktan sonra insanların kendi yurtlarına geri dönmesi, yurttaşların kendi anayurtları dışına yaptıkları göç, daha önceden göç etmiş oldukları yabancı bir ülkedeki yabancıların bu ülkeden başka bir yere göçmesi.” (Kritz’den akt. Ritzer, 2010, s. 316 akt. Daşlı, 2019, s. 189)
Castles ve Miller, tüm Dünya’da uzun zamandır var olan göç biçimlerinin yeni formlarda varlığını sürdürmekte olduğunu ileri sürerek, göç konusunda büyük bir rol oynaması muhtemel olan genel eğilimleri beş başlık altında toplamışlardır. Bunlar (Castles & Miller, 2008, s. 12):
- Göçün küreselleşmesi
- Göçün hızlanması
- Göçün farklılaşması
- Göçün kadınlaşması
- Göçün giderek siyasallaşması
Uluslararası Göç Teorileri
Göç ile ilgili bilimsel anlamda ilk çalışma, 1885 yılında yazılmış olan Ravenstein (1885)’in “Göç Kanunları” isimli makalesi olmuştur. Bu çalışmasında Ravenstein, göç ile ilgili bazı kanunlar belirlemiştir. Bu kanunlara göre; göçmenlerin çoğu kısa mesafeli göçmekte, göçler basamaklı bir şekilde kitlesel göçe dönüşmekte, büyük sanayi ve ticaret merkezlerine yönelmekte, eğer uzun mesafeli göç edilecekse de bu göçler ticaretin ve endüstrinin geliştiği büyük kentlerden birine olmakta, kentte yaşayanlar kırsal kesimdekilere göre göç etme konusunda daha az istekli olmakta, göç etme eğilimi erkeklere oranla kadınlarda daha fazla olmaktadır. (Daşlı, 2019, s. 191)
Teorilerden biri de Lee tarafından ortaya atılan itme-çekme teorisidir. Lee’ye göre, göç olayında yaşanan ve gidilmesi düşünülen yerle, işe karışan engellerle ve kişilerin kendileri ile ilgili bazı faktörler vardır. İnsanlara bu faktörlerden olumlu olanlar çekici, olumsuz olanları ise itici gelmektedir. (Lee, 1966, s. 50, akt. Daşlı, 2019, s. 192)
Türkiye’de yaşanan göçler bu teori bağlamında düşünüldüğünde, yapılan yer değiştirmelerin bazı yönleriyle bu teoriye göre gerçekleştiği görülmektedir. Ancak Türkiye’de yaşanılan yerle olan duygusal bağın güçlü olması ve ata toprağı, baba ocağı gibi kavramların -özellikle de yaşlı- insanlar üzerinde nasıl etkili olduğu ve çekici faktörlerin sayısı ne kadar çok olursa olsun işe yaramayacağı durumlarında var olduğu bilinmektedir. (Yalçın, 2004, ss. 33-34)
Neoklasik makro teoriye göre, emek konusunda arz ve talep alanında ortaya çıkan coğrafî farklılıklar hem uluslararası göçe hem de onun karşıtı olan iç göçe neden olmaktadır. Neoklasik mikro teoriye göre ise, bireyler; rasyonel düşünce sistemlerini kullanarak maliyet/kâr hesabını yapmak suretiyle daha yüksek bir kazanç elde edecekleri hesabının sonucunda göç etme kararını vermektedirler. (Unat, 2017, s. 53)
Göç teorileri arasında göç hareketlerine yönelik ekonomik ve politik açıklamalardan çok sosyo-kültürel açıklamaları ile dikkat çeken ilişkiler ağı teorisi, birey ya da gruplar tarafından herhangi bir yerleşim yerine yapılan hareketliliğin, göç akımına dönüşmesiyle göç eden grupların gittikleri yerlerde oluşturdukları ağların etkisi üzerine yoğunlaşmaktadır. (Yalçın, 2004, s. 49)
Ekonomik, ekonomik olduğu kadar politik ve sahip olduğu Marksist bakış açısıyla da ideolojik bir teori olan merkez-çevre teorisi, bağımlılık teorisi olarak da anılmakta ve temsilcileri arasında Paul Baran, Andre G. Fraank, Das Santos, Giovanni Arrighi, Paul Sweezy ve Samir Amin bulunmaktadır. Merkez ülkeler sahip oldukları tekeller (teknolojik, finans, medya ve kitle imha silahları ve doğal kaynaklar üzerindeki tekelleri) aracılığıyla çevre ülkelerini başta hammadde olmak üzere, tarımsal ürünler ve (göçmen ithali özelinde) ucuz iş gücü açısından sömürmektedirler. (Daşlı, 2019, s. 194)
Wallerstein tarafından geliştirilen ve merkez-çevre teorisinin hem bir eleştirisi hem de bir devamı olan Dünya sistemleri teorisi, merkezde ve çevrede yer alan ülkelere yarı çevre ülkelerini de ekleyerek eşitlikçi olmayan kapitalist sisteme yönelik yeni açılımlar getirmiştir. Çevre bölgelerdeki ham madde, toprak ve emek kapitalist ekonominin denetimi altına girdikçe önemli bir kısmı dış ülkelere doğru yönelen, göç akımları meydana gelmektedir. (Unat, 2017, s. 61)
Uluslararası göçü açıklama konusunda önemli olan diğer bir teoride göç sistemleri teorisidir. Çağlayan (Çağlayan, 2006, s. 82)’a göre bu teori, birbirlerine uzak ya da yakın iki veya daha fazla ülkenin karşılıklı olarak göçmen değiştirmesiyle bir göç sistemi ve ilişkiler zinciri oluşturmalarını temel alan politik ve ekonomik temelli bir teoridir. Mesela Hollanda ile Türkiye arasında gerçekleşen göç ilişkisinin temelinde Hollanda’nın Türk iş gücüne duyduğu ihtiyaç varken, Hollanda ile Surinam arasındaki göç ilişkisinin temelinde, Surinam’ın kolonyal dönemde Hollanda sömürgesi olmasına dayanmaktadır. (Adıgüzel, 2016, s. 32)
Küresel Dünya’da Uluslararası Göçler
Adıgüzel (Adıgüzel, 2016, s. 94)’e göre, “tarihsel olarak göç süreci, köle ticareti, sömürgecilik akınları, ulus devletlerin sınırlarının çizilmesi, mübadeleler, misafir işçilik gibi değişik biçimlerde, devletlerin ve küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda toplulukları sürüklemesiyle devam edegelmiştir”.
Abadan-Unat küresel göç hareketlerinin beş dalgası olduğunu belirtmiştir. Küresel çaptaki göç hareketlerinin birinci dalgası, Avrupalı güçlerin sömürgeci faaliyetleri ile başlamış ve birinci Dünya savaşının sonuna kadar devam etmiştir.
İkinci göç dalgası, yine aynı dönemleri içermekle birlikte birinci dalgadan farklı olarak Avrupa’nın üçüncü Dünya’yı göçe zorladığı bir dönem olmuştur.
Üçüncü uluslararası göç dalgası, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı ve Habsburg gibi imparatorlukların çözülmesiyle, Orta, Doğu ve Güney Avrupa’da yeni devletlerin ortaya çıkmasını kapsar.
Dördüncü göç dalgası, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgeciliğin tasfiye edilerek bağımsızlık hareketleri sonucunda Asya, Ortadoğu ve Afrika’da çok sayıda devletin doğmasıyla başlar.
Beşinci uluslararası göç dalgası ise, dördüncü göç dalgası ile kesişerek ekonomi, verimlilik ve iş gücü ihracı şeklinde cereyan etmiştir. (Unat, 2017, s. 75)
Uluslararası Göçün Günümüzdeki Mevcut Durumu
Uluslararası göç Örgütü (IOM)’nün 2022 yılında hazırladığı ‘Dünya Göç Raporu’na göre, Dünya genelinde 2000 yılında 173 milyon olan göçmen nüfus, 2022 yılı itibarıyla 281 milyona ulaşmıştır. Buna karşılık göçmenlerin Dünya nüfusuna oranı 2000 yılında yüzde 2.8 iken, 2022’te yüzde 3.6’ya yükselmiştir. 2022 yılı itibariyle uluslararası kadın göçmenlerin tahmini oranı yüzde 48.0 iken, çocuk olan uluslararası göçmenlerin tahmini oranı yüzde 14.6’dır. En yüksek uluslararası göçmen oranına sahip bölge Okyanusya iken, en yüksek uluslararası göçmen oranına sahip ülke Birleşik Arap Emirlikleri’dir. Göçmen işçi sayısı 169 milyon iken, mülteci sayısı 26,4 milyondur. Küresel uluslararası havaleler (ABD doları) 702 milyar ve ülke içinde yerinden edilmiş kişi sayısı 55 milyondur. (World Migration Report 2022, 2021, s. 10)
Türkiye’den Yapılan ve Türkiye’ye Yönelik Olan Uluslararası Göçler
Türkiye’nin uluslararası göç konusunda sahip olduğu en temel özelliği, göç veren bir ülke olurken, aynı zamanda göç alan da bir ülkede olmasıdır. Bunlardan özellikle de ikincisi nispeten çok daha yeni olup, günümüzde göç konusunda Türkiye’yi Dünya’da en çok konuşulan ülkelerden biri haline getirmiştir. (Daşlı, 2019, s. 199)
Türkiye’den Göçler
Avrupa’ya yapılan Türk dış göç hareketlerini Abadan Unat beş döneme ayırarak irdelemiştir:
1950’li Yıllar: Bu dönemde yapılan göçlerin temel karakteristiği az sayıda kişiden oluşması, ekonomik bir anlam içermesi, bireysel olup, özel aracılar vasıtasıyla gerçekleşmiş olmasıdır.
1960’lı Yıllar: Bu dönemde artan iş gücü ihracı devlet eliyle yapılmıştır.
1970’li Yıllar: Bu dönemde patlak veren 1973-74 petrol krizi nedeniyle ekonomik bunalıma giren Avrupalı ülkeler yabancı işçi alımına son vermiştir.
1980’li Yıllar: Bu dönem hem Türk işçi ve ailelerin uyum süreci hem de geri dönüşü özendirme çabalarının göç politikası haline gelişini kapsamaktadır.
1990’lı Yıllar: Bu dönem “Yabancılar Yasası”nın yürürlüğe girişiyle Türk vatandaşı sayısının düşüşüne, Doğu ve Batı Berlin’i ayıran duvarın yıkılmasıyla da Almanya’da yabancı düşmanlığına sebep olunan bir dönem olmuştur. (Unat, 2017, ss. 80-102)
Türkiye’ye Göçler
Son yıllarda Türkiye’nin yakın çevresinde ve ulaşım güzergâhı üzerindeki ülkelerde savaşlar, iç çatışmalar artmış; siyasî gelişmeler ve istikrarsızlık nedeniyle büyük bir göç hareketliliği yaşanmıştır. (Adıgüzel, 2016, s. 84)
1980’lerden önce: Türkiye daha ulus-devletin kuruluş aşamasında iken komşu ülkelerde (Balkanlar’da ve Kafkasya’da) yaşayan Türk kökenli çok sayıda göçmen Türkiye’ye gelmiştir. (İçduygu, 2009, ss. 7-8, akt. Daşlı, 2019, s. 202)
1980’lerden sonra: Türkiye 1980’lerden beri farklı etnik ve dini kökten, farklı amaçlarla gelen göçmen grupları (transit göçmenleri, yasadışı işçileri, profesyonelleri, emeklileri, sığınmacıları ve mültecileri) kabul etmektedir. (İçduygu, 2009, s. 8 akt. Daşlı, 2019, s. 202)
Yurt dışından Türkiye’ye gelenleri iki gruba ayırarak sınıflandırmak mümkündür. Bunlardan birincisini kayıtlı olan ve yasal çerçeveler içinde gerçekleşen düzenli göçleri oluştururken; ikincisini mekik göçü, transit göç, sığınmacı ve mülteci hareketlerini de kapsayan ve daha çok yasadışı ya da kayıt dışı göç hareketlerini ifade eden düzensiz göçler oluşturur. (İçduygu vd., 2014, s. 223 akt. Daşlı, 2019, s. 203)
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre 2023 yılı itibarıyla Türkiye’de ikamet izni ile bulunan yabancıların sayısı 1.105.483, ikamet izni ile bulunan ilk 5 uyruk Türkmenistan, Rusya Federasyonu, Irak, Suriye ve İran’dır. Kısa dönem ikamet izni ile ülkemizde bulunan ilk 5 uyruk Irak, Türkmenistan, Rusya Federasyonu, Suriye ve İran; öğrenci ikamet izni ile ülkemizde bulunan ilk 5 uyruk İran, Türkmenistan, Azerbaycan, Kazakistan ve Suriye; aile ikamet izni ile ülkemizde bulunan ilk 5 uyruk Azerbaycan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, Fas ve Türkmenistan’dır. (İKAMET İZİNLERİ, t.y.) Yıllara göre yakalanan düzensiz göçmen sayısının en çok olduğu yıl 454.662 kişi ile 2019 iken, 2023 yılı itibarıyla bu sayı 247.024’tür. (DÜZENSİZ GÖÇ, t.y.) 2023 yılında geçici koruma kapsamında Türkiye’de bulunan Suriyelilerin sayısı 3.222.012’dir. Günümüzde bu sayının Türkiye’nin toplam nüfusuna oranı yaklaşık olarak yüzde 3,7’dir. Geçici koruma kapsamında bulunan Suriyelilerin bulunduğu ilk 5 il İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa, Hatay ve Adana’dır. (GEÇİCİ KORUMA, t.y.)
Uluslararası Göçün Sorunlu Bir Alanı Olarak Yabancı Düşmanlığı
Avrupa’da küreselleşmenin ve 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından, “yabancı düşmanlığı” artmıştır. Artış gösteren bu “yabancı düşmanlığı” özellikle de Müslümanlara karşı yoğunlaşmıştır. 2008 yılında AB’nin yaşamış olduğu ekonomik kriz, Avrupa refahının paylaşımını sorunlu hale getirmiş, sosyal devletin koruyuculuğunu benimsemiş AB üyesi ülke vatandaşları, geleceğe yönelik yoğun kaygı duymaya başlamıştır. 2010 yılında Ortadoğu’da, Arap Baharının başlamasıyla birlikte yaşanan kaos ortamı Avrupa’ya yönelik uluslararası göç hareketlerini arttırmış ve hızlandırmıştır. (Bekar, 2018, s. 134)
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun 2018 yılında hazırladığı ‘Göç ve Uyum Raporu’na göre,
“Avrupa’da, yabancı düşmanı partilerin oylarının yükselmesi karşısında merkez sağ ve sol partiler, karşı argümanlar üretmek yerine, sınır kontrollerini arttırmaya çalışıyorlar, mültecilerin Akdeniz’de ölmelerinden rahatsız olmuyorlar ve hatta politik kaygılar nedeniyle aşırı sağ söylemleri sahipleniyorlar. Daha çok uyum, insanî politikalar, külfet paylaşımı, yeniden yerleştirme, mülteci hakları gibi değerleri sahiplenmesi gereken Avrupa fikriyatı da ırkçı popülizmin ağır çarkları altında ezilip gidiyor. Çözüm için insanî değerlere sahip çıkılamadığından her yeni gelen mülteci ve göç dalgası Avrupa idealini aşındırırken, ırkçı ve popülist partilerin önünü açıyor. Güçlenen aşırı sağ fikirler, Avrupa’yı her zaman savunduğu değerlere sırt çevirmeye itiyor, Avrupa adeta dejavu yaşıyor”.
Özetle Dünyada göçmenlere ilişkin tutumlar arasında; suça daha eğilimli oldukları, topluma uyum sağlamakta direnç gösterdikleri, eğitimde başarı gösteremedikleri, kendilerine sunulan imkânları hoyratça kullandıkları, yüksek devlet harcamalarına sebep oldukları, saldırgan, hastalıklı ve kaçak oldukları gibi gerçekle ilgisi olmayan olumsuz ön yargılar bulunmaktadır. (TBMM Göç ve Uyum Raporu, 2018, s. 266)
Türkiye’de sığınmacılara yönelik var olan hak ve uygulamalar konusundaki eksik ve yanlış bilgilerin varlığı zaman zaman tepki şeklinde cereyan edebilmektedir. Her ne kadar Suriyeliler özelinde Türkiye’de “yabancı düşmanlığı” dillendirilmeye çalışılsa da Avrupa’da gelmiş olduğu dinsel ve siyasal zeminden uzaktır. (Daşlı, 2019, s. 207)
TBMM Göç ve Uyum Raporu’nda belirtildiği üzere bu eksik ve yanlış bilgiler şu şekildedir:
“Suriyeliler istediği üniversiteye sınavsız giriyor”,
“Suriyeli öğrencilerin ‘tamamına’ devlet bütçesinden karşılıksız burs veriliyor”,
“TOKİ tarafından yapılan sosyal konutlar Suriyelilere bedava veriliyor”,
“Suriyeliler araçları için MTV ödemiyor”,
“Suriyeliler seçimlerde oy kullanıyor”,
“Suriyelilere maaş bağlanıyor”.
Türkiye’de sığınmacı nüfusunun kısa sürede artığı illerde iş gücü açığı azalarak ücretler düşmüş, sağlık kurumlarında yoğunluğa bağlı baskılar artmış, ev ve kira maliyetleri yükselmiştir. Bu da olumsuz yaklaşımları beraberinde getirmiştir. Ancak bu olumsuz yaklaşımlar ne Batı’nın göçmenlere duyduğu tutumlarla ne de onlara uyguladığı eylem ve davranışlarla herhangi bir benzerlik taşımamaktadır. (Daşlı, 2019, s. 208)
KAYNAKÇA
Adıgüzel, Y. (2016). Göç sosyolojisi (1. bs). Nobel Akademik.
Bekar, N. (2018). Avrupa Birliği Ülkelerinde Yabancı Düşmanlığı ve Avrupa Güvenliğine Etkisi. Bilge Strateji, 10(18), Article 18.
Castles, S., & Miller, M. J. (2008). Göçler çağı: Modern dünyada uluslararası göç hareketleri. İstanbul Bilgi Üniv. Yayınları.
Çağlayan, S. (2006). GÖÇ KURAMLARI, GÖÇ VE GÖÇMEN İLİŞKİSİ. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17, Article 17.
Daşlı, Y. (Ed.). (2019). Sosyal Sorunlarda Güncel Tartışmalar. Anı Yayıncılık.
Doğan, E. T. (2018). DÜZENSİZ GÖÇÜN KENTLERDE “DÜZENLENMESİ”: MEKSİKA’DA GÖÇMEN EVLERİ. Memleket Siyaset Yönetim, 13(30), Article 30.
DÜZENSİZ GÖÇ. (t.y.). Geliş tarihi 04 Ocak 2024, gönderen https://www.goc.gov.tr/duzensiz-goc-istatistikler
GEÇİCİ KORUMA. (t.y.). Geliş tarihi 04 Ocak 2024, gönderen https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638
İKAMET İZİNLERİ. (t.y.). Geliş tarihi 04 Ocak 2024, gönderen https://www.goc.gov.tr/ikamet-izinleri
Mülteci. (2023). İçinde Vikipedi. https://tr.wikipedia.org/w/index.php?title=M%C3%BClteci&oldid=30811263
Öner, S. G. I., & Öner, N. A. Ş. (Ed.). (2012). Küreselleşme Çağında Göç Kavramlar, Tartışmalar. İletişim Yayınları.
Richard Perruchoud, J. R.-C. (2013). Göç Terimleri Sözlüğü. Uluslararası Göç Örgütü (IOM).
Unat, N. A. (2017). Bitmeyen Göç / Konuk İşçilikten Ulus-Ötesi Yurttaşlığa. İstanbul Bilgi Üniversitesi.
World Migration Report 2022. (2021). https://publications.iom.int/books/world-migration-report-2022
Yalçın, C. (2004). Göç sosyolojisi. Anı Yayıncılık.