TOPLUMSAL MÜHENDİSLİK: SAİNT SİMON
Ayşegül KİP- Aysegulkip94@gmail.com

Ekonomi ve politika üzerinden toplumu yeniden inşa etmeye çalışan Simon’un en önemli iddialarından birisi tüketici toplumdan üretici topluma geçilmesinin gerekli olduğudur. Toplumda reforma gitmeyi amaçlayan ve toplumun endüstrinin gereklerine göre düzenlenmesi gerektiğini savunan Saint Simon’a göre eskiden var olan tüketim temelli feodal toplumdan üretim temelli sanayi toplumuna geçilmelidir. Bu geçişi olumlu bir değişim olarak gören Simon, bu değişim sayesinde insanlığın aç kalma korkusundan kurtularak yeni bir enerjiyle dünyayı keşfedeceğini iddia etmiştir. Endüstri Toplumu kavramını ilk kez kullanan Saint Simon’a göre, tüketici toplumdan üretici topluma geçilerek yani sanayi toplumu haline gelindiğinde eskiden var olan soylu sınıfı, din sınıfı, toprak sahipleri yok olacak; yerini üretici sınıflara yani mühendislere, sanayicilere, tüccarlara bırakacaktır. Böylece ortaya rasyonel birşekilde çıkan bu sanayi toplumu makine gibi işleyerek bilime göre planlanan bir toplum olacaktır.Bir toplumu besleyecek ve ayakta tutacak kesimin üretici kesim olduğunu iddia eden Simon’a göre üretici insanların kaybı, bir din adamının, askerin kaybından çok daha önemlidir. Yeni kurulacak toplumsal düzende yönetimde mühendisler, mimarlar, teknisyenler gibi uzman kişilerin olması gerektiğini vurgulayan Simon’a göre bilimselliğe ve akla dayalı olarak kurulmuş bir toplumla artık pozirtif bilim çağına geçilmiştir ( Yüksel, 2017). Pozitivizmin kurucusu olarak kabul edilen Saint Simon’un en büyük düşü, toplumun reformunu sağlamaktır. Fransız İhtilali’nin insanlara mutluk getirmediğini savunan Simon, ilan edilen insan haklarının yoksulluğu ve cehaleti ortadan kaldırmadığını savunmuştur. Dolayısıyla insanların mutluluğunu, huzurunu ve düzenini sağlamak için sosyal bir reforma ihtiyaç vardır. Bilime ve endüstriye dayalı yeni bir toplumsal düzen kurmaya çalışan Simon’a göre toplumlar teolojik, metafizik ve pozitif aşamalardan yani çoktanrıcılık/kölelik, teizm/feodalizm ve pozitivizm/endüstriyalizm evrelerinden geçmiştir ve her biri farklı bilgi biçimlerine dayanmakta ve her birinin kendine göre ekonomik bir yönü bulunmaktadır ( Gönç-Şavran, 2011:34). Pozitif aşamayla birlikte endüstriyel toplumun ortaya çıkmaya başladığını iddia eden Simon’a göre toplumun ilk görevi, yaşamak için gerekli olan nesnelerin sürekli üretimini sağlamaktır. Endüstri toplumunu emeği yücelten bir toplum olarak değerlendiren Simon’a göre toplumda iki sınıf bulunmaktadır. Bunlar üretime katkıda bulunan endüstri sınıfı üyeleri yani burjuvazi/ işçiler ( bal arıları) ve üretime katkıda bulunmayan diğer kişiler ( eşek arıları, aylaklar) dir (Meriç, 2009:61).
Simon’a göre barışcıl ve ortak ilişki kurma amacı olan endüstri toplumu, savaşa dayanan feodal toplumsal düzene karşıdır. Yeni toplumsal düzeni ifade eden endüstri toplumunda baskı yoktur ve herkes emeği ile üretim sürecine katılmaktadır. Yeni kurulacak toplumsal düzende yönetimi sağlayacak kişiler ise endüstri alanında çalışan kişiler olmalıdır. Simon’a göre toplumun endüstri alanında çalışanların yönetmesi, yoksulların bu durumdan kurtulmasını sağlayacaktır. Akıl ve bilimsellikle yapılan her üretim, çalışanlarını her bakımdan yüceltecektir (Meriç, 2009:143-4).Feodal dönemde üretimin başında olan ve toplumu keyfiyetlerine göre yönetenlerin aksine yeni düzendeki üretici yöneticilerin halkı keyfiyetlerine göre değil de üretimi geliştirmenin gereklerine göre yönetecek olmaları; onların görevlerini kötüye kullanmamasını, halkı aldatmamasını da sağlayacaktır.
Toplumu organik bir bütün olarak gören Simon, insanları bir arada tutacak değerleri önemseyerek, insanların toplum halinde yaşamalarının zorunlu olduğunu vurgulamıştır. Simon’a göre organik ağlardan oluşmuş bir bütün olarak yaşayan toplumun sağlığı, çeşitli parçaların bütünle işlevsel bir uyum sağlamasına bağlıdır. Bu uyumun sağlanabilmesi için toplum, endüstriyel gereklere göre düzenlenmeli ve reform gerçekleştirilerek devlet anlayışı bu doğrultuda değiştirilmelidir. Toplumsal düzende, ekonomik ve siyasal sistemlerin birbiriyle uyum içinde olmasını gerekli gören Simon’a göre toplum pozitif bilimsel ilkeler temelinde örgütlenmelidir.. Saint Simon bu yeni toplumsal örgütlenmede insanların sömürülmesinin ortadn kalkmasını gerekli görse de hiyerarşik toplum yapısını önermiştir. Yeni toplumsal düzende yöneten ve yönetilen ayrımı yapan Saint Simon, önceki yönetimlerden farklı bir model sunarak, endüstri toplumunda, toplumsal çıkarların sanayiciler tarafından belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Saint Simon, yeni inşa ettiği Endüstri toplumunun işleyişini, daha önce merkezileşmiş iktidar yapısından farklı olarak sivil toplum kurumlarına dayandırmıştır. Endüstri toplumlarında yönetimin, devlet kurumları tarafından değil, sivil toplum kurumları tarafından yapılmasını savunmuştur. Karar alma yetkisinin devlete değil, bilim, teknoloji üreten ve kullanan kurumlara verilmesini gerekli gören Simon’a göre devletin görevi, üretim araçlarının çalışanlara dağıtılmasını ve denetimini sağlamaktır. Devlete, toplum üzerinde tahakküm kurma yetkisi tanımayan Simon, yukarıdan bilim insanları, sanayiciler gibi üretici kişiler tarafından yönetilen ancak halk üzerinde tahakküm kurulmadan, üreten herkesin ürettiği ölçüde üretimden pay aldığı ve iş birliğine dayanan bir yönetim tasavvur etmiştir (Swingewood, 1998:56-58).
KAYNAKÇA
- MERİÇ, C. (2009). Saint-Simon İlk Sosyalist, İlk Sosyolog, İstanbul: İletişim Yayınları.
- SWİNGEWOOD, (1998). Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi, (Çev: Osman Akınhay), Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları
- ŞAVRAN-GÖNÇ, T. (2011). ‘‘ Sosyolojide İlk Dönem Gelişmeler’’, (Ed. Serap Suğur), İçinde , Klasik Sosyoloji Tarihi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.
- YÜKSEL, H. (2017). Saint-Simon ve “Bilgi Toplumu”: Güncel Bir Kavramın Tarihsel Perspektiften Eleştirisi.