SOSYOLOJİK OLARAK CEMAAT (TOPLULUK)
SOSYOLOJİK OLARAK CEMAAT (TOPLULUK)
“Topluluk” (Cemaat) aile,kültür, kurum gibi sosyolojinin birden fazla anlama sahip kavramlarındandır. Kurum ile topluluk genellikle karıştırılır.
Tarihsel değişimlerle ilgilenen sosyologlar modern sosyal yaşamın problemlerini ‘ Topluluğun Yitirilmesi’ kavramı üzerinden açıklarlar. Sosyal problemlerin temelinde topluluğun yitirilmesini görmektedirler. Onlara göre topluluk yaşamına dönersek problemlerimiz çözülecektir.
Topluluk kavramı dört öğe içermektedir:
– Birincil, yüz yüze ilişkiler
– Grup olaylarındaki bireylerin kişiler arası ilişkileri
– Grup tarafından önem verilen değerlere inanç
– Grubun diğer üyeleriyle dayanışma duygusu
Topluluk sanayi devriminden, modernleşmeden, kentleşmeden önceki dönemlerin özelliğidir. Topluluk özelliklerine sahip toplumları arayan araştırmacılar az gelişmiş bölgelere gitmişlerdir.(Amazon Ormanları) Topluluk, insan grubunun kendinden daha geniş bir insan grubuyla ilişki kurmasıdır.
Geniş, karmaşık, demokratik toplumların topluluğa çevrilerek tekrar örgütlenebilmeleri mümkün değildir. Nazizm, Komünizm ve Faşizm gibi totaliter sistemler başarısız olmuştur. Komünizm SSCB’ de denenmiştir fakat insan yaşamı ve değerleri için zulümden başka bir getirisi olmamıştır. Çünkü öncesinde güçlü olan yine yöneticilerdir, halkın geneli dahada yoksullaşmıştır. Komünizm yoksulluğun genelleşmiş halidir.
Topluluklarda birliktelik duygusu elde etmek ve devam ettirilmek istenen bir hedeftir. İnsan yalnız kalmaktan korkan bir varlıktır. Sosyal dayanışma duygusu insanlar için son derece önemlidir. Bilindiği gibi bireycilik yabancılaşma getirir. Topluluk ve sosyal dayanışma duygusundaki zayıflama tüm sosyal bilimcilerin dikkatini çeken bir konudur. Bu zayıflama duru bazen de sosyal yapının gayri şahsiliği, uzaklığı ve büyüklüğüne bağlanmıştır. İnsanlar, aralarındaki ilişkileri sürdürmek ve güçlendirmek için sendikalar, gruplar, topluluklar vb… kurmuşlardır.
Radikaller sıcak, içten ilişkileri tahrip eden soğuk, sosyal makineler olduğu gerekçesiyle düzene, kurumlara karşı çıkmışlardır. Sözü edilen durum Hippiler ve Amerikan gençliği arasında sembolize edilmiştir. Hippiler toplumun genel kabullerini reddederler, toplumun kurumsallaşmasına isyan ederler ve sonuçta daha da yabancılaşmış olarak yabancılaşmadıklarını ifade ederler. Doğrusu şudur ki bu sorunlara toplumun içinde kalarak çözüm bulmalıdırlar, kendilerini toplumdan soyutlayarak yani sorunları görmezden gelerek çözüm bulunamaz.
Sosyal süreç olarak topluluk, insanların bir araya geldiği, ortak bir amacı olan insanların dayanışma içinde yaşadığı kurumdur. Toplulukta ortak bir hedef vardır ve işler bir süreçte dayanışma içinde gerçekleştirilir. Topluluk, insanların sosyal ortamda gönüllü olarak bir araya gelmesidir. Topluluk sürecinin karşıtı, çatışmanın yol açtığı ayrılaşma sürecidir. Amerika’daki siyahiler eyalet ve federal devlet yönetimindeki beyaz güç yapısı ile çatışır.
Topluluk bir sosyal yapı olarak da görülebilir. Küçük grupların bir demetidir. Topluluğun ilişki, yapı ve dayanışma olmak üzere üç temeli vardır. Bunlara bağlı olarak bulunduğu coğrafyaya göre insan ilişkileri dolayısıyla topluluğun özellikleri değişmektedir. Kent ve köydeki sosyal yapı birbirinden farklıdır. Kent, bireyselliğin arttığı, yabancılaşma problemlerinin görüldüğü bir ortamdır. Kentlerde zorunlu komşuluklar vardır. Kentin yabancılaştırıcı ve yalnızlaştırıcı atmosferinden etkilenen bireyler siyasi, dini, mahalli cemaatlere yaklaşarak huzur, güven ve samimiyet ararlar. Topluluk, köylerde daha belirgindir. Dolayısıyla insanlarda yalnızlaşma ve yabancılaşma duygusu yoktur, insanlar arasında birlik, beraberlik ve işbölümü vardır.
Herbert Gans’ın etnik köylüler olarak adlandırdığı grup büyük kentlerdeki insan adalarıdır. Yaşam tarzları farklıdır. Yakın aile bağları, birincil ilişkiler, gelinen ülkenin dini, ulusal yiyeceklerin tercih edilmesi, gevşek ve gayrı resmi örgütlenmeler. Bu anlayış, kendinden olmayanlara karşı güvensizlik ve şüpheye yol açmaktadır.Hatta bazı topluluklar teknolojik aletleri kullanmayı bile reddederler. Etnik topluluklar sosyal olarak dışta olduklarını bildiklerinden dolayı birbirlerine bağlıdırlar.
Bir dinin inanları arasında ilişkiyi güçlendirmek topluluk (cemaat) oluşturma olarak nitelendirilebilir. Dini kurumlar inananları arasındaki ilişkiyi güçlendirerek insanları manevi olarak rahatlatmak ister. Dini bir temel olduğu için insanlar arasında samimi ilişkiler vardır. Dini topluluğa mensup insanların günlük yaşamda toplumda farklı rolleri vardır, öğretmen, mühendis, terzi gibi. Bu insanlar toplumdan ayrı değildir sadece uydukları kurallar günlük yaşamdan farklıdır.
Hazırlayan:Meryem Sümeyye Atmaca
Mail iletişim: meryematmac@gmail.com