Marifet Divanı AkademiMarifet MetinleriTerimler

Sosyal Kişi

Marifet Divanı Okuma Grubu

Sosyolojinin konusu toplum olduğu için toplumun en küçük parçası olan kişinin sosyalliğinin ele alınması sosyoloji için önemli bir konudur. Bir alanla ilgili ilk defa bilgi toplanırken en küçük birimden başlanması gerekir. Sosyokültürel yapının en küçük parçası hakkında iki görüş vardır ilki sosyal eylem yani en az iki kişi arasındaki ilişki, diğeri ise kişilik, kültür ve toplum kavramlarının bileşimidir. Görüldüğü gibi her iki görüşün merkezinde de kişinin sosyal ilişkileri bulunmaktadır. Bu yüzden sosyolojinin başat konusu sosyal kişidir.

Sosyal kişi çevresindekilerden izole edilmiş birey değil çevresindekiler ile ilişki içinde olan kişidir.

Kişi düşünebilen seçim yapabilen ve karar verebilen bir varlıktır. Hiçbir kişi bir diğeri ile aynı zeka ve sosyalliğe sahip değildir. Bireyin sosyal hayattan çekilmesi uyuşturucu madde kullanımı nedeniyle bilinçsiz olabileceği gibi kişinin münzevi bir hayatı seçmesiyle bilinçli de olabilir. Fakat kişi kendini toplumdan bilinçli veya bilinçsiz olarak ne kadar soyutlarsa soyutlasın yine de sosyal gizil güçlere sahiptir. Yanı her insan bir sosyal kişidir. Sosyal terimi Latince socius sözcüğünden gelmektedir. Sociusun anlamı birlikteliktir. Kişi sadece insanlarla iletişim kurduğu için değil bu iletişime-birlikteliğe mecbur olduğu için de sosyaldir. Kişilerin başkalarıyla kurdukları iletişimlerin birbirlerinden farklı olmasına sebep olarak farklı görüşler ortaya sunulmuştur. Bunlar biyolojik kalıtım, coğrafya ve kültürel çevredir. Öne sürülen bu üç sebep arasında en tutarsız olanı biyolojik kalıtımken en mantıklı sayılabilecek olan ise kültürel çevredir. Biyolojik kalıtımın tutarsız olmasının sebebi kişilerin (ırkların) biyoloji olarak birbirlerinden üstün veya aşağı olduğunu gösteren hiçbir bilimsel bilgi yoktur. Kültürel çevrenin en tutarlı sebep olmasına değinecek olursak kültürler arası iletişimler kişileri her zaman geliştirir. Buna verilebilecek en açık örnek ilk uygarlıkların hep Akdeniz kıyılarında kurulmasıdır. Bu çevre kültürler arası iletişime çok müsait olduğu için uygarlıklar hep bu bölgelerde kurulmuştur. Kişiyi etkileyen bir diğer önemli madde ise doğa ve yetiştirilmedir. Tüm bireyler aynı şekilde doğarken içinde bulundukları doğa ve yetiştirilme tarzları onları birbirinden farklı kılar. Yetiştirilmenin birey üzerinde etkisinin olduğuna en güzel örneklerden biri de kişinin ailesinin bir yansıması olmasıdır. Bunun yanında şu da unutulmamalıdır ki kişi dışarıdan kendisine verilen şeyi doğrudan alan bir nesne değildir. Kendisine verilen şeyleri doğrudan veya değiştirerek alabileceği gibi hiç almayabilir de. Kişi bu karar verme yeteneği ile içinde yaşadığı toplumu etkiler. Bu etkilemenin yanı sıra içinde yaşadığı toplumdan da kuşkusuz etkilenmektedir . Her bebek aynı görünüş ve fiziksel donanımlar ile doğarken içinde bulundukları doğa ve ailelerinin onları yetiştirme tarzları, içinde bulundukları sosyal toplumların kendilerine verdiği şeylere olan tepkileri ile farklı farklı bireyler olurlar.

Kişi sadece doğumdan ölüme kadar geçen sürede farklı aşamalara uyum sağlamak zorunda kalmaz aynı zamanda sosyal statüsünün veya içinde bulunduğu çevrenin değişmesi ile de yeni bir uyum sürecine girer. Çevresi ile arasındaki bu uyum sürecindeki etkileşimine ise sosyalizasyon denir. Sosyalizasyon nesnel ve öznel olmak üzere ikiye ayrılır. Nesnel sosyalizasyon kişinin topluma uyum sağlaması için gerek duyduğu şeyleri toplumun geliştirmesiyken, öznel sosyalizasyon kişinin çevresiyle uyumu sırasındaki öğrenme sürecidir. (Sosyalizasyon sayesinde kişi bir Amerikalı Meksikalı v.s. olur. ) Bu öğrenme sürecinde bireyi öğrenmeye teşvik eden iki unsurdan bahsedebiliriz bunlar ceza ve ödüldür. Kişi yaptığı eylem sonucunda alacağı ödülü düşünüp bu işi yapmak için kendini cesaretlendirebileceği gibi eylemi sonucunda alacağı cezayı düşünerek korkuyla kendini bu eylemi yapmamaya da şartlayabilir. Sosyolojik öğrenmede en önemli iki süreç taklit ve rekabettir. Kişi bebekliğinden itibaren başta anne babası olmak üzere yakınında gördüğü kişileri taklit etmeye başlar ve bu taklit ömür boyu devam eder. Kişi aynı zamanda sınıfta ve iş yerinde arkadaşlarıyla, evde kardeşleriyle yani aynı statüdeki kişilerle de hep bir rekabet içindedir. Görüldüğü gibi bu iki sosyal öğrenme için insanlarla iletişim ve temas ön koşuldur. Kişinin eylemleri ne kadar içten görülürse görülsün içinde bulunduğu sosyal çevrenin izlerini taşımaktadır.

Bireyin bu sosyal deneyimleri sosyal izafet çerçevesini oluşturur. Sosyal izafet çerçevesini oluşturan yaşam deneyimleri ise tüm insanlar için ortak olanlar, bir tek kişi tarafından deneyimlenmiş olanlar ve içinde oluştuğu topluma ve kültüre has olanlar olmak üzere üç grupta ele alınabilir. Kişinin içinde bulunduğu toplumda yaşamını sürdürmesi için gerekli olan bu öğrenmeler normal sosyalizasyondur. Kişi ne kadar parlak veya zeki olursa olsun içinde bulunduğu toplum tarafından kısıtlanmıştır ki bu kısıtlanmaya normal sosyalizasyon engelleri denir. Aynı zamanda kişinin ömür boyu devam eden bu öğrenme sürecinde kendini kısıtlayan bir takım engellemeler ve baskılar bulunur. Bu engelleme ve baskılara sosyalizasyon ajanları denir. Kişi bu engelleme ve baskılar çerçevesinde şekillenir. Görüldüğü üzere kişi içinde bulunduğu sosyal çevre içinde bir bireyleşme gösterir. Bu bireyleşme sosyalizasyonun tersi olan bir bireyleşme değil kişinin sosyal çevresinden aldığı şeyleri içselleştirmesidir. Sosyoloji biricik olanlardan daha çok toplumun çoğunluğunda bulunan şeylerle ilgilenir. Sosyalizasyon ajanlarıyla toplum kısıtlandığı için sosyolojinin araştırma yapması kolaylaşır.

Kısacası birey doğumundan itibaren bir sosyal kişidir ve bu kişiliği sosyalizasyonlar ve sosyal öğrenmeler ile sürekli gelişir. Kişinin bulunduğu her ortamda sahip olduğu rollerin tamamının birleşimi sosyal kişiliktir. Bu roller ve işlevleri incelendiği zaman sosyal kişilik incelenmiş demektir.

Düzenleyen: Büşra KARA

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı