Marifet Divanı AkademiSosyolojiTerimler

Özet Olarak Sosyoloji- Martin Slattery

ÖZET BİR TARİH

Klasik Sosyoloji: Kökleri ve İlk Yıllar

 

Toplumsal düşünceler tarihi ilk uygarlıklara, Grekler, Romalılar ve Çinlilere kadar götürülebilse de, bağımsız akademik bir disiplin olarak sosyolojik düşünceler tarihi çok kısa bir geçmişe sahiptir. Auguste Comte, başlangıçta sosyal fizik olarak kullandığı ‘sosyoloji’ terimini yaklaşık 150 yıl önce icat etmişti. Sosyolojik düşünceler tarihi bir disiplin olarak çok kısa bir tarihe sahiptir. A.Comte, başlangıçta sosyal fizik olarak kullandığı Sosyoloji terimini yaklaşık 150 yıl önce icat etmiştir. Sosyoloji 3 kurucu babanın fikirlerinden doğmuştur:

-EMİLE DURKHEİM

-MAX WEBER

-KARL MARX

Bu kişilerin ortak özellikleri şunlardır:

  • Üçü de sosyolojinin kurucu fikir babalarıdır ve sosyolojik düşünce ve araştırmanın temelini oluştururlar.
  • Bu üç kişi büyük ölçüde toplumun iç işleyişini ortaya çıkarmaya çalışmışlardır.
  • Üçü de toplumu başlı başına bir varlık olarak görür.
  • Üçü de ekonomik,siyasal ve ideolojik faktörleri toplumsal düzen ve değişme için temel önemde unsurlar olarak görür,ancak onlar hangi faktörün veya faktörlerin en önemli olduğu konusunda tamamen farklı düşüncelere sahiptirler.
  • Üçü de sorunlardan en kompleksini,yani insan ve toplum arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaya çalışmıştır.
  • Üçü de sosyolojik analizin temel problemlerini belirlemişler ve bilimsel bir disiplin olarak sosyolojinin temellerini oluşturmaya çalışmışlardır.
  • Üçü de yaşadıkları dönemden etkilenmiştir.

Batı Avrupa’da 18. ve 19.yy’da bazı büyük toplumsal, ekonomik ve siyasal altüst oluşlar yaşanmış ve Batılı toplumları değişime zorlayan bazı devrimler ortaya çıkmıştır. Bu devrimler ekonomik,siyasal ve ideolojik boyutlara sahip olan devrimlerdir. Örneğin;

  • 17. ,18. ve 19.yy’larda meydana gelen tarım, sanayi ve kent devrimleri Britanya’yı ve ardından Avrupa ve Amerika’yı kırsal tarım toplumlarından kentsel yapılara dayalı gelişmiş sanayi ekonomilerine dönüştürmüştür.
  • 18.yy sonu ve 19.yy’daki, Fransız Devrimi ile başlayan, eski feodal yapıları kökten yıkan ve demokrasi,eşitlik ve özgürlük kavramları çerçevesinde oluşan liberal ve sosyalist ideolojilere yol açan büyük siyasal devrimler yaşanmıştır.
  • 17.ve 18.yy’lardaki büyük entelektüel devrim, Aydınlanma, Akıl Çağı ve Bilimsel devrimler.

Günümüzde hızlı bir değişim yaşasak ve bu değişimi modern hayatın  bir parçası olarak kabul etsek de,18.ve 19.yüzyıllardaki insanlar için bu değişimler ve devrimler hayatlarını altüst eder derecesinde ve bir kaos niteliğindeydi.Dönemin insanları için bu devrimler ile; geleneksel hayat tarzı, temel ahlaki doku ve eski düzenin cemaat ruhu büyük ölçüde yıkıldı ve tüm gelecek kaos ve anarşi sunar görülmekteydi.

Durkheim; sosyolojiye meşruiyet kazandırmış ve onu saygı değer akademik bir disiplin haline getirmiştir. Durkheim ,çalışmalarını A.Comte’un düşünceleri üzerine kurmuş ve geleneksel toplumun yıkıldığı ve  yüzyıl başında siyasal ve toplumsal çatışmaların ortaya çıktığı bir dönemde ,toplumsal düzen ve evrime, reformlar ve adaptasyonlara yoğunlaştı.

Durkheim toplumsal düzene odaklanırken, Karl Marx ve çalışma arkadaşı Engels toplumsal çatışmaya yoğunlaştı. Durkheim Fransız sosyolojisinin kurucusu olarak görülürken, Max Weber Alman sosyolojik düşüncesinde hakim bir figür olarak ortaya çıktı. Weber, Marx’ın teorilerini açıkca reddetmek yerine,bu düşüncelere bazı açılardan itiraz eder ve onları gözden geçirir. Weber’in teorisinin büyük bir kısmı çatışma teorisine temel oluştursa bile, o kalben liberaldir. Fakat eleştirel bir liberaldir. Bu yüzden Weber akademik kuruluş ve Alman otoriteler tarafından devrimci çağdaşı Marx’dan daha fazla kabul görmüştür.

Marx, Kominist Birliği kurarken, Weber arkadaşı Georg Simmel’le beraber Alman Sosyoloji Derneğini kurmuş ve Avrupa, İngiliz ve Amerikan sosyolojisini o günden beri biçimlendiren zengin orta boy teoriler ve düşünceler üretmiştir.

Bu üç kişi 19.yy sonunun ve yirminci yüzyılın tek önemli şahsiyetleri değillerdir. Bunlardan başka bir çok kişi teoriler ortaya atmıştır.

  • Auguste Comte pozitivizmi kurmuş ve sosyolojinin bir bilim olabileceği ve olması gerektiği fikrini geliştirmiştir.
  • Ferdinand Tönnies ,sanayi toplumlarında cemaatlerin ortadan kaybolacağı korkusunun bir ifadesi olan Gemeinschaft ve Gesellschaft kavram çiftini geliştirmiş ve böylece,günümüz kent sosyolojisinin gelişiminde önemli bir yere sahip olan sosyolojik topluluk araştırmaları geleneğini başlatmıştır.
  • Mosca ve Pareto’nun yanı sıra, Robert Michels modern sosyolojinin merkezi ilgi alanı olarak ‘güç sosyolojisi’ni, özellikle ‘seçkinler iktidarı’ kavramını geliştirmiştir.
  • George Herbert, Mead sembolik etkileşimciliğin temellerini atmıştır.
  • W. Taylor, sanayi sosyolojisindeki temel bir kavram ve tartışma kaynağı olan ‘bilimsel yönetim’in üstünlüğünü savunmuştur.

Bütün bu klasik düşünürlerin odak noktası Batı toplumlarını ilgilendiren temel sorunlardır.

 

Modern Sosyoloji: Yirminci Yüzyıl

Yirminci Yüzyılda sosyolojik düşünce daha profesyonel, teknik ve özellikle daha akademik ,üniversite temelli olmaya başlamıştır. Modern sosyolojiyi, öne çıkan bireysel düşünürlerden ziyade, sosyoloji okulları ve araştırma programları karakterize etmektedir. Bu dönemde büyük boy kuramlar azalmış yerini Robert Merton’ın orta boy teoriler adını verdiği şeye bırakmıştır.

Bu dönemde büyük boy teorileri de bu azalışın istisnası olarak Talcott Parsons’ın yapısal-işlevselciliği görülebilir. Bu yaklaşım oldukça teknik ve çok soyut bir toplumsal düzen ve değişme teorisidir. İlham kaynağı Simmel, Weber ve özellikle Durkheim gibi düşünürler olmasına rağmen Parsons’ın şeması Amerikan sosyolojinin Batı sahnesine çıkışını temsil eder.

19.yy Sanayi Devrimi çağıyken, 20. yy temel ekonomik, siyasal ve toplumsal değişmeler, isyanlar ve krizler çağıydı. İki Dünya Savaşı, Rus Devrimi ve kominizmin yayılması, Almanya, İtalya ve İspanya’da faşizmin yükselişi, Hitler, Stalin ve totaliter devletin gelişimi, soğuk savaş ve nükleer silahlanma yarışı,1930’lar ve 70’lerdeki iki büyük çöküntü ve ekonomik depresyonlar, büyük Avrupa imparatorluklarının çöküşü, milliyetçiliğin yayılması, siyaset ve ekonomi dünyasında üçüncü dünya ülkelerinin ortaya çıkışı gibi sorunlar bir çok sosyolojik teoriye ilham kaynağı oldu ve onları biçimlendirdi.

Benzer şekilde, 1960’lardaki çoğu düşünce dönemin Britanya, Amerika ve Avrupa’daki öğrenci isyanlarından etkilenmiş ve devrimlere ilham kaynağı olmuştur. Bu ayaklanmalar yurttaşlık haklarına, ‘azınlıklar ve bastırılan gruplar’ın hakları ve özgürlüklerine ilginin giderek artmasına yol açmıştır. Sosyolojik literatürde Siyahlar, kadınlar ve eşcinseller ya yeni ‘aşağı sınıflar’ olarak işçi sınıfının yerini almış, ya da aksine yeni radikal değişme veya sosyal reform teorileri, Ralf Dahrendorf un ‘çatışma teorisi’ ve feministlerin ‘ataerkillik teorisi’ gibi yaklaşımlar oluşmuştur.

1960’lar ve 70’ler, modern sosyolojide radikal bir değişme, sosyolojik düşüncede bir devrime tanık oldu. Savaş sonrasının istikrar döneminin ardından, Avrupa ve Amerika’da, bir yandan tüketicilerin artan talepleri ve beklentilerinin, öte yandan sömürülen ve baskı altında tutulanların artık bir kırılma noktasına ulaşan hayal kırıklıkları ve öfkelerinin etkisiyle, şiddet hareketleri ortaya çıktı. Kapitalizm kitlelerin taleplerini karşılama baskısı altındayken, Batı Dünyasındaki hükümetler de sokaklarda demokratik bir toplum çercevesinde hak ve eşitlik talep edenlerin protestolarıyla yüzyüzeydi. Bu protestocular ise daha çok polisle ve orduyla yüzyüze gelmeye hazır genç radikaller ve öğrencilerdi.

Yapısal-işlevselcilik ve toplumsal konsensüsü esas alan anlayışlar,bu baskılara dayanamayıp, yerlerini daha yeni, daha radikal teorilere bıraktı.

Post-modern Sosyoloji: Yirminci Yüzyıl Sonu ve Yeni Binyıl

 

20.yy’da çok güçlü ve hakim konumda olan Karl Marx’ın düşünceleri Berlin Duvarının yıkılması ve Doğu Avrupa’da komünizmin çökmesiyle bir kenara itildi.Kapitalizmin çökmesi beklenirken kömünizm çöktü ve tamamen yeni bir dünyanın,kapitalizmin Birinci Dünya ülkelerinde olduğu gibi Üçüncü Dünya’da da tamamen güçlüve yaygın olduğu post-modern bir dünyanın ortaya çıktığı görülmektedir.

Bizim artık görünürde içinde yaşadığımız küresel ve postmodern toplumu açıklamak ve tartışmak için sahneye yeni sosyolojiler,post-modern sosyolojiler çıktı.

Siyaset, sanat ve bilimin sadece egemen sınıf lehine işliyor olması dünya toplumlarında kıpırdanmalara yol açmıştır.Bu noktada postmodernizm doğmaya başlamıştır.Postmodernizm son 15-20 yıldır düşünce dünyasında tartışılır bir yaklaşım olmuştur.Modernizme tepki olarak ortaya çıkıp 1950’lerin sonlarından itibaren kendinden söz ettirmeye başlayan postmodernizm 1980’lerin başlarında yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.

İlk kez postmodern kavramını 1933 yılında Arnold Toynbee Bir Tarih İncelemesi kitabında kullanmıştır. Arnold Toynbeee’ye göre I.Dünya Savaşı ile modern dönem sona ermiş ve bundan sonraki dönem postmodern dönem olmuştur.Postmodern söylem bugünkü çerçevesi içinde öncelikle Amerika’da ortaya çıkmıştır.

Postmodern,modern sonrası veya ötesi anlamına karşılık gelmektedir.Postmoderniteye dair 2 ayrı yaklaşım vardır.Birinci yaklaşımı benimseyenler postmoderniteyi moderniteye karşı geliştirilmiş bir eleştiri olarak kabul ederler. İkinci yaklaşımı benimseyenler ise postmoderniteyi moderniteden türemiş ve modernitenin bir sonucu olarak değerlendirirler.

Postmodernistlere göre Aydınlanma Çağı bilime,akla duyduğu sonsuz güven ile birlikte bilimin ve aklın insanların her türlü sorununu çözeceğini varsaymış ama birçok gelişmeye rağmen hatta bu gelişmeler sebebi ile savaş,açlık,yoksulluk,kargaşa,çatışma gibi sorunlar giderilememiştir.Bu durum toplumların bilime, akla güvensizliğini oluşturmuştur.Postmodernistler akılcılığı eleştirirken özellikle Hiroşima’ya atıfta bulunurlar ve insanları iyiye götürmek yerine kaosa/çatışmaya ve acıya/kötüye götürdüğünün altını çizmektedirler.Teknolojinin gelişmesi iki büyük dünya savaşını,soykırımı,kitlesel ölümleri ,nükleer tehdidi de beraberinde getirmiştir.

Hazırlayan: Sema Çınar

 

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı