KÜLTÜRÜN TRAJEDİSİ
Rumeysa Yazar, Ankara Yıldırım Beyazıt Üni.
Georg Simmel’in sosyolojik düşünceyi etkileyen önemli teorilerinden biri olan kültürün trajedisi , temelde bireysel(öznel) kültürü egemenliği altına alan nesnel kültürün tahakkümünü anlatmak üzere kullanılır. Modern çağın bir getirisi olarak nesnel kültür bireysel kültüre galebe çaldığında, öznel kültürün gerilemesine sebep olur ve Simmel’in kültürün trajedisi olarak isimlendirdiği durum ortaya çıkar: Modern hayatın hissettirdiği derin tatminsizlik ve ahenksizlik.
Nesnel kültür, insanların ürettikleri (sanat, felsefe, bilim, dil, hukuk sistemleri vb. ) ürünleri ifade ederken; öznel(bireysel) kültür, nesnel kültür ürünlerini yaratma, özümseme ve kontrol kapasitesini anlatır. Birey, nesnel kültürün yaratıcısı iken aynı zamanda nesnel kültür tarafından etkilenen ve biçimlenen bir varlıktır. Modernleşmeye kadar aralarında denge bulunan bu kavramlar XIX. yüzyılda ortaya çıkan metropollerde ayrıntılı bir şekilde uzmanlaşan iş bölümü ve para ekonomisiyle ayrışma içine girer. Nesnel Kültür, aktör üzerinde giderek daha zorlayıcı bir güç uygular. Simmel’in sözleriyle:
“(Metropollerde) iş bölümü bireyden gittikçe daha tek yanlı hale gelen faaliyetlerde bulunmasını talep eder ki böyle tek yanlı bir faaliyette kaydedilen ilerleme çoğunlukla bireyin kişiliğinin gerilere itilmesi anlamına gelir. Her halükârda, birey nesnel kültürün aşırı büyümesiyle başa çıkmakta gittikçe zorlanır. Birey ihmal edilebilir bir niceliğe indirgenir, ama bu bilincinden çok pratiğinde ve bu pratikten kaynaklanan muğlak duygu durumlarının bütününde yaşanan bir indirgemedir belki de. Birey, elinden her türlü ilerlemeyi, maneviyatı ve değeri söküp alan ve bunları öznel formlarından çıkarıp salt nesnel bir hayat formuna dönüştüren muazzam bir şeyler ve güçler organizasyonu içindeki bir dişliden ibaret hale gelmiştir. Metropolün her türlü kişisel hayatı saf dışı bırakan bu kültürün gerçek arenası olduğu açıktır.” ( Simmel, 2009: 327).
Metropol, iş bölümünün merkezidir ve sürekli genişleyen nesnel kültürün ve bireysel kültürdeki zayıflığın meydana gelmesinde temel bir rol oynar. Bilimsel teknolojik çağda birey artık iç güvenliğini kaybetmiş, modern hayatın karmaşasından kaynaklanan bir gerilim ve telaş içerisinde kalmıştır. Simmel’e göre metropol hayatında çok fazla uyarıcı bulunur ve bu uyarıcılar hızlı bir şekilde değiştiğinden modern asabi kişiliği yaratır. Duyulara yönelik bu uyarıcı bombardımanı sonucunda birey bunlarla baş edemez hale gelir ve fiziksel ve toplumsal çevresiyle arasına mesafe koyar.
Simmel’in bir başka teorisi para felsefesinde daha kompleks bir biçimde anlattığı para ekonomisi, bireysel kültürün körelmesinde bahsedilmesi gereken bir diğer önemli faktördür. Para, modern dünyada entelektüelliğin önemini artırarak rasyonelleşmeye katkı sağlar. Para ekonomisinin gelişimi zihinsel işlemlerin genişlemesini gerektirir. Karmaşık hesaplar gerektiren parasal işlemler toplumun önemli bir parçası haline geldikçe nesnel kültürün bireysel kültür üzerindeki hakimiyeti artar ve bireyin önemi azalır. Kısaca para ekonomisi bireyin tutsaklığını artırır, bireyi izole eder ve nesnel kültürün kölesi haline getirir. Para ekonomisinin en üst düzeye ulaştığı mekanlar yine metropollerdir:
“Metropol, farklılıklara bağımlı bir mahluk olarak insanı taşra hayatının gerektirdiğinden daha çok bilinçliliğe mecbur eder. Taşrada hayatın ve duyusal zihinsel imgelerin ritmi daha yavaş, daha alışılmış ve daha düzenli şekilde akar. Kasabalardaki duygulara ve duygusal ilişkilere dayalı ruhsal hayatın tersine, metropoldeki hayatın esasen düşünsel (intellectualistic) olduğunu görürüz. Nitekim -şüphesiz binlerce bireysel varyantı olan- metropol tipi insan, dış ortamındaki onu köklerinden koparacak tehditkâr akıntılara ve uyumsuzluklara karşı kendisini koruyacak bir organ geliştirir. Tepkilerini kalbiyle değil kafasıyla verir.” (Simmel, 2009: 318).
Para, basitçe farklı amaçların bir aracı iken, önem kazandıkça amaç halini almaya başlar. Bu da bireysel kültür üzerinde bıkkınlığa ve kine sebep olur. Her şeyin parayla satın alınabildiği bir dünyada birey bıkkın bir tutum içine girer. Çünkü her şey aynı ölçüde kasvetli ve gri bir tonda , heyecan hissetmeye değmemektedir.
Para ekonomisinin geliştiği yerde iş bölümünün de doğru orantılı olarak uzmanlaştığı görülür. Bu noktada insanın diğer konumdaki insanlara ekonomik bağımlılığı takas ekonomisine göre artar. İnsan bağımlı hale geldikçe diğer insanlar hakkında giderek daha az bilgi sahibi olur, örneğin fırıncıyı ya da ayakkabı üreticisini birey olarak tanıma gereği duymaz. Birey olarak bu insanların bir önemi yoktur, iş bölümü olarak bu meslek gruplarına ise ihtiyacı vardır. Para ekonomisi böylece insanı değiştirilebilir parçalar haline getirir.
Georg Simmel’in modern insanın sıkışıp kaldığı amansız yazgıyı sistemleştirerek analiz ettiği kültürün trajedisi isimli teorisinde, yukarıda bahsettiğimiz farklı etkenler, karmaşık bir şekilde iç içe geçmiştir ve bireysel(öznel) kültürün nesnel kültür karşısında küçülmesine ve erimesine sebep olmaktadır.
KAYNAKÇA
Simmel, G.(2009). Bireysellik ve Kütür. (Çeviri: T. Birkan ) İstanbul: Metis Yayınları
Ritzer, G.(1992). “Georg Simmel”, çev. Ü. Tatlıcan. http://www.umittatlican.com/uploadsF/1/George-Simmel–(George-Ritzer-1991).pdf ( Erişim Tarihi: 30.03.2020)
Şavran Gönç T. (2018). “Klasik Sosyolojiye Katkı-1: Ferdinand Tönnies ve Georg Simmel”. Editör: S. Suğur. Klasik Sosyoloji Tarihi. Anadolu Üniversitesi Yayını. Eskişehir
Kahraman, F.( 2018). “Kesitlerden Topluma Bakabilmek: Georg Simmel Sosyolojisi Üzerine bir İnceleme Denemesi”, Sosyoloji Dergisi, s. 32, Ss. 81-99