
Meriç bu kitabında öncelikle kültür ve medeniyet kavramlarını tahlil etmekle işe başlar. Ona göre kültür ve medeniyet birbirini tamamlayan kavramlardır. Ancak kültür ve medeniyet kavramları toplumdan topluma zamandan zamana birçok anlamları barındıran hüviyetler kazanmıştır. Kavramların kökeni Batı dillerine dayanmaktadır. Meriç, Batı dilleri üzerinden kavramları analiz eder. Ancak orada dahi bir anlam birliğinden bahsedilemeyeceğini ifade eder. Kendisi de yıllarca kültür üzerine çalışmalar yaptığını ancak artık doğuya ait bir kavram olan irfana yöneleceğini söylemektedir. Aslında tarihi olarak meseleye yaklaşıldığında tarih sosyolojisinin babası sayılabilecek irfan ve kültür ayrımını ‘’umran’’ kelimesi üzerinden İbn Haldun çerçevesinde dahi anlayabileceğimizden bahsetmektedir. Zira ümran, irfanın hakim olduğu bir çerçeveyi barındırır. Ancak özellikle Batıcılığın revaç bulduğu dönemlerde Türk aydını Ziya Gökalp ve daha öncesinde Namık Kemal vb. kültür kelimesi üzerinde yoğunlaşmış. Hatta Gökalp, Meriç’in kulağı tırmalayan bir kavram olarak tanımladığı Hars kelimesi ile kültürü karşılamıştır. Ancak Meriç’e göre irfan anlayışında kültür ve medeniyet maddi ve manevi olan iç içedir. İrfan sadece tasavvuf literatürü içerisinde manevi bir içe yönelim olarak algılanmaz.
Kısa makalelerden oluşan Umrandan Uygarlığa adlı eserinde Meriç, medeniyet, kültür ve ideoloji kavramlarını merkeze almakta ve özellikle medeniyetin kültürle olan ilişkisini irdelemektedir. Kitaba da adını veren “Umrandan Uygarlığa” adlı bölümde Meriç, medeniyet kavramının Batı dünyasında ve bizdeki köklerini ve anlam sahasını araştırmaktadır.
Meriç bu kitabında Batı medeniyetinden, Tanzimat’tan itibaren aktarılan medeniyet ve Türkçeleştirilmiş haliyle uygarlık kavramlarının köksüzlüğünden bahseder. Oysa Cevdet Paşa’da gerçek anlamını bulan medeniyet kavramı toplumlar için bir aşamadan ibarettir. Ve her toplumun kendi medeniyetini yarattığı ve aynı zamanda bu medeniyetin ürünü olduğu unutulmamalıdır. Bununla birlikte aynı zamanda medeniyetler arasında geçişlilikten bahsedilmelidir. Bu geçişlilik ilk olarak doğudan batıya doğru gerçekleşmiştir. Oryantalizm bunun en net ifadesidir. Aynı zamanda Meriç, Doğuyu hakkıyla anlayan birçok metin ve Batılı yazardan örnekler sunmaktadır kitabında. Bununla birlikte Batıya olan hayranlığın getirdiği yanlış ve hatta çarpık anlayışlar ile ilgili Türk tarihçi ve romancıları üzerinden örnekler sunar. Aynı zamanda Genç Osmanlıları ‘Batı’nın yeniçerileri’ olarak sunması ise bu gruba ve düşüncesine eleştirel bakışla yaklaştığının göstergesidir. Meriç’e göre Türk aydını, Batılı dostları alınmasın diye hazinelerini gizlemeye çalışan bir zavallıdır. Hazinelerini gizlemeye çalışan aydın tipi, bir süre sonra hazinelerinin varlığını bile unutmuş ve düşman putlarını kutsamaya başlamıştır.
Aslında kitap baştan sona Türk aydınına şunu öğütlemektedir. Aşağılık kompleksinden kurtulun; taklit ve tercüme ile uğraşırken kendi irfanınıza sırt çevirmeyin.
Kültürden İrfana adlı eserini Meriç ”hayatının dönüm noktası olarak kabul eder ve bu eseriyle kültürden irfana geçmek ister. Bu eser onun için kültürden irfana geçişi sağlayan bir köprüdür. Meriç bir çağın insanı olarak şimdiye kadar eserleriyle kültürün hizmetinde olduğunu, Kültürden İrfana adlı eseriyle eserlerinin “kültür” cildini tamamlayıp “irfan” cildine başlayacağını ifade eder. Zaten kendi misyonunu da hep bir köprü olarak tarif etmiştir. Bütün arzusu, muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak bir köprü olmaktır.”
Bu köprüyü umran kavramı üzerinden kuran Meriç için İbn Haldun gökyüzünde yolunu gösteren bir yıldız gibi parlamaktadır. Onun bilimsel çözümlemeleri Batıya Montesque’ya örnek olacak kadar muhteşem önermelerle bezelidir.
Bununla birlikte oryantalizm Said’in esaslı bir eleştirisini yaptığı şekilde Doğu medeniyetini büyük oranda Batı endeksli ele almış ve bu irfanın üzeri çamur gibi sözlerle örtülmüştür. Doğu araştırmalarında hakkaniyete varan ifadelerin olduğu eserlerin varlığı yadsınamaz ancak Biruni, İbn Sina gibi değerlerin çıktığı bir Doğu toplumu gözden kaçırılacak bir önemsememeyi hak etmemektedir.
Yararlanılan Kaynakça
Kaya, M . “UMRANDAN UYGARLIĞA KÜLTÜRDEN İRFANA: CEMİL MERİÇ”. Türk Dünyası Araştırmaları 126 (2020 ): 397-408