KişilerKuramlarMarifet Divanı AkademiTerimler

Eleştirel Teori

Eleştirel Teori nerede ve nasıl ortaya çıkmıştır?

Frankfurt Okulu, Frankfurt Üniversitesinde yapılan akademik çalışmalar çerçevesinde 1923’te Sosyal Araştırmalar adı altında resmen kurulmuştur. Okulun önde gelen isimleri Max Horkheimer, Erich Fromm, Herbert Marcuse ve Theodor W. Adorno’dur. Okul hem bir eğitim kurulu hem de fikir geleneği olarak varlığını sürdürmüştür. Horkheimer ve Adorno’nun ölümünden sonra, savaş sonrası dönemde Jürgen Habermas’ın yazıları ve fikirleri ile öğrencilerin ilham kaynağı olmuş ve öylece Frankfurt Okulu canlılığını korumuştur.

“Eleştirel Teori” kavramı Frankfurt Okulu içerisinde ortaya çıkmıştır. Yer yer bu okul ile isim olarak eşdeğer kabul edilse de enstitü üyelerinin birbilerinden farklı çalışmalarının da bulunmasından dolayı yalnızca bu kavram ile okulu anmak daraltmaya sebep olacağından doğru bulunmamaktadır.

Dönemin siyasi ortamı, Almanya’da Faşizm’in rövanşta olduğu, Naziler’in baskıları ve Stalin’in yarattığı korkular eleştirel teorisyenlerin göç ederek Cenevre’ye ve Amerika’daki Colombia Üniversitesi’ne kadar yayılmasına sebep olmuştur.

Max Horkheimer kimdir?

1895-1973 yılları arasında yaşamını sürdürmüş toplumbilimcidir. Theodor W. Adorno ile beraber Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori’nin kurucu babalarındandır.  Bir dönem Frankfurt Okulu’na başkanlık yapmıştır. Horkheimer, “Toplum Felsefesi” kavramı üzerinde yoğunlaşmış, kapitalizmin insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkisini eleştirmiş bir Marksisttir.  Frankfurt Okulu’na başkanlık yaptığı dönem Eleştirel Teori kavramı üzerinde yoğunlaşmış, diğer okul üyeleri de bu kavramla ilgili fikirler üretmiştir.

Eleştirel Teori nedir? Eleştiri Ne için Yapılmaktadır?

Eleştiri, var olan durumun yanlış veya doğru yönleri ortaya çıkarmaktır. Eleştirel teori ise bir eleştiri politikasıdır. Toplumu anlama, sınama ve var olanın ötesini görebilmektir. Modern toplumları hedef alan eleştirel teorisyenler toplumun tüm yapı taşlarını analiz ederek otoritenin baskısına karşı koymuştur. “Teorisyenler, asimetrik iktidar ilişkilerini gizlemeye ve meşrulaştırmaya çalışan ve gerçekliğin sistematik bir biçimde tahrif edilmiş yorumları olan ideolojinin eleştirisiyle uğraşmışlardır. Onlar, toplumsal çıkarların, çatışma ve çelişkilerin düşüncede nasıl ifade edildiği ve bunların tahakküm sistemlerinde nasıl yeniden üretildiği üzerinde durmuşlardır.” (Çoban/ Buz,  2008: 72)

Modernleşme ile beraber gelen iş bölümünü eleştiren teorisyenler, bütünlüğe önem vermişlerdir. Toplumda uzlaşmayı hedefleyen “Modernizm” akımı Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla hedefine ulaşamamıştır. Frankfurt Okulu bu akımı korumaktadır. “Okulun görüşlerinin özetlendiği “Soziologche Exkurse” (Sosyolojik Gezintiler)’de şöyle denmektedir: “Ruhsallığın ürünü olan kültürü, uygarlıktan ayırıp onun karşısına diken ve yüceltenler insanca bir dünya yaratmaktan umudunu kesip bitkisel gelişme modeline başvuranlardır. Bu uygarlığa karşı kültürü savunanların asıl amacı, kültürel ayrıcalık bölgelerini savunmaktır. Uygarlık bu dünyada hiç sömürü, açlık ve savaş kalmayana dek yaygınlaştığı ve kendini özgürleştirdiği zaman, kültürün bugüne dek boşuna vaat ettiklerini uygarlığın kendisi gerçekleştirecektir.” (Çiçekdağı, 1999: 8) Kültür ve uygarlık ayrımıyla bütünün önemine değinmişlerdir.

Eleştirel teori, kaynağını Marx’ın “Eleştirinin silahı, silahların eleştirisinin yerini almaz mı?” sorusundan almaktadır. Horkheimer, Marksizmin toplumu anlamak için olması gerektiğini fakat yetersiz kaldığını öne sürerek bu teoriyi geliştirmiştir. Karl Marx, başlarda Hegel’in diyalektiğinden etkilenmiştir. Ancak sonra bu diyalektiğin idealizmden, maddi olmayan soyut bir temelden etkilendiğini eleştirmiştir. Hegel diyalektiğini geliştirerek ve temeline maddi olan her şeyi koyarak “diyalektik materyalizm”i ortaya koymuştur. Horkheimer, Karl Marx’ın eleştiri ile var olan durumun eksiklerini ortaya çıkardığını ve böylece ilerleme kaydettiğini görmüştür. Eleştirel teori kavramı üzerinde çalışırken Karl Marx’tan ilham almıştır.

Horkheimer bir röportajında şu sözleri söylemektedir: “Bugünkü sosyoloji, Marx tarafından gerçekliği daha iyi yansıtmak için tasarlanan toplum teorisinin çok ötesine geçti. Burada bir nokta çok önemli: Marx için insanların özgürce var olduğu ideal bir toplum vardı. Ona göre bu kapitalist toplum zorunlu olarak, yoksulluğun artmasının işçi sınıfında yarattığı dayanışmayla, üstesinden gelinecek bir şeydi. Bu fikir hatalı. İçinde yaşadığımız toplum işçileri yüceltmiyor ama daha iyi bir yaşam kurmalarına yardımcı oluyor. Ve bunun dışında Marx adalet ve özgürlüğün kendi aralarında diyalektik kavramlar olduğunu anlayamadı. Daha fazla adalet, daha az özgürlük; daha az adalet daha fazla özgürlük demekti. Daha sonra benim tasarladığım eleştirel teori konsepti, şu fikirden temel alıyordu: Neyin iyi olduğu belirlenemez, özgür bir toplumun nasıl olacağı içinde yaşadığımız toplum şartlarında öngörülemez. O halde asla emin olamayız. Bundan yoksunuz ama var olan sistemin değiştirmek istediğimiz negatif yönlerini eleştirebiliriz.” (DüşünceKültürSanat, 2020)

Horkheimer, toplum için iyi olanı aramak yerine, bu toplumsal düzenin içinde gizlenen eksileri eleştirmen daha faydalı olacağını vurgulamıştır. Marx’ın fikirlerini geliştirerek var olanı değil, var olanın ötesini görmeyi amaçlamıştır.

Eleştirel teoride üç evre vardır:

Evre : 1930-1939 yılları arasında Marcuse ve Horkheimer’öne çıktığı dönemdir. Bu dönemde Marksizim eleştirilmiştir.

Evre: 1940-1960 yılları arası Adorno’nun “olumsuzlama” kavramının önem kazandığı dönemdir. Adorno ve Horkeimer teknolojinin gelişmesi, bilimsel ilerleme, küreselleşme ve aydınlanmanın topluma kolaylık sağlasa da insanın doğasına zarar verdiğini iddia etmişlerdir. Onlara göre bu gelişmeler özgüleştirir fakat öte yandan gizli bir tutsaklığa sebep olur. Bu durumda Adorno, “negatif diyalektik” ile tutsaklıktan kurtulmayı önerir.

Evre: 1960-1971 yılları arasında Jurgen Habermas ve Marcuse’un fikirleriyle eleştirel teorinin yeni bir boyu kazandığı dönemdir. Marcuse, eleştiriye psikolojik ve biyolojik bir temel oturtarak psikanaliz yapmıştır. Harbermas ise günümüzde toplumların bunalıma girmesinin tek sebebinin ekonomi olmadığını söylemiş, siyasal, iletişimsel ve kültürel bunalımların toplumda sorunlar teşkil edeceğini iddia etmiştir. Habermas 1971’de Stamberg Enstitüsü’ne geçmiştir ve böylece Frankfurt Okulu son bulmuştur. Ancak okul etkisini devam ettirmiş ve düşünceler etkisini göstermeyi sürdürmüştür.

Sonuç

Eleştirel Teori, Frankfurt Okulu üyelerinden Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno’nun öncülük ederek üzerinde çalıştığı kavramdır. Bu kavram kaynağını Hegelci Marx’tan almıştır. Eleştirel teorinin amacı toplum tüm yapı taşlarını analiz ederek eksilerini ortaya çıkarmaktır. Burada sadece analiz etmek yetmemektedir, var olanın ötesini görmek gerekir. Eleştirel teorisyenler, otoritenin topluma yaptığı baskıya karşıdırlar.

KAYNAKÇA

ÇİÇEKDAĞI Caner (1999). Horkheimer ve Adorno Bağlamında Eleştirel Teori, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Bursa

İÇAĞASIOĞLU ÇOBAN Arzu ve BUZ Sema (2008). Eleştirel Teori: Gelişimi, Kabulleri ve Sosyal Hizmette Kullanımı, Dergipark, Cilt 19, Sayı 1, Nisan 2008

SLATERY, Martin. Sosyolojide Temel Fikirler. (Ü. Tatlıcan ve G. Demiri, Çev.). İstanbul: Sentez Yayıncılık. (Orijinal Çalışma Basım Tarihi 1991)

İnternet Kaynakları:

https://www.youtube.com/watch?v=Atk9wr2Qgbo

Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı