Ekonomi ve Toplum -Max Weber
Merve Betül Çiftçi, AYBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi
( I.Cilt- Sayfa 111-293 Arası )
Kitabın ilk kısmında Weber’in metodoloji ile ilgili görüşleri yer almakta. Weber’in bu görüşlerinin benzerlerini “Sosyal Bilimler Metodolojisi” adlı kitabında da okumuştuk. Bu kısımda Weber sosyolojinin tanımını yaparak işe başlamış. Onun tanımına göre sosyoloji, sosyal eylemi yorumsal biçimde anlamakla ve onun işleyişinin ve sonuçlarının nedensel açıklamalarıyla ilgilenen bir bilimdir. Burada anlama ve yorumlama kavramları kilit kavramlardır. Bu tanımın ardından “Metodolojik Temeller” başlığı altında genel metodoloji bilgileri zikredilmiş. İlk olarak anlama kavramı hakkındaki görüşler zikredilmiş. Weber, kelimelere yeterince dökülemeyen mistik deneyimlerin bu deneyimlere duyarlı olmayan kimseler tarafından tam olarak anlaşılmasının mümkün olmadığını belirtmiş ve bu noktada haklı. Bununla beraber benzer bir fiili meydana getirme yeteneği, anlamanın gerek şartı değildir. “Sezar’ı anlamak için kişinin Sezar olmasına gerek yoktur.” Anlamın yorumlanması kesinliğe ve kavrayışa varmaya çabalar. Anlamadaki bu kesinliğin temeli de Weber’in düşüncesine göre ya rasyoneldir ya da hissi olarak empatik veya artistik olarak beğenilir niteliktedir. Rasyonellikle ilgili düşüncelerini çeşitli örneklerle açıkladıktan sonra Weber, sosyolojinin metodunun rasyonellik olduğunu belirtmiş. Weber’in bu kısımda zikrettiği metodolojik kurallardan biri de insanların fiilleriyle alakalı tüm bilimlerde güdüler, sonuçlar, menfi ya müspet koşulların oynadığı rolde subjektif anlam içermeyen süreçlerin ve olguların dikkate alınması gerektiğidir. Weber’e göre, koşullar amaçlarla ilişkilendirilmedikleri sürece anlamsızdırlar. Weber, anlamanın iki şekilde olduğunu söyler. İlki doğrudan gözleme dayalı anlama ikincisi de açıklayacı anlama. Weber’e göre sosyologun görevi, güdüsel durumun farkında olmak ve onu tanımlayıp analiz etmektir. Güdü, aktörün kendisine ya da onu gözlemleyen kişiye söz konusu olan davranış için yeterli bir sebep olarak görünen öznel bir anlma kompleksidir. Somut bir fiille ilgili doğru nedensel yoruma , açık eylem ve güdülerin doğru şekilde anlaşıldığı ve bunların ilişkilerinin anlamlı şekilde kavranılmasıyla varılabilir. Hem var olan anlamı içinde sosyoloji için hem de tarih için bilişin objesi fiilin öznel anlam kompleksidir. Weber, kavramlar hakkındaki görüşlerine de değinir bu kısımda. Farklı disiplinlerde ortak kavramlar vardır, ama bunlar farklı anlamlara sahip olabilir. Bu bakımdan sosyolojik terminoloji oluşturmak gerekir. Bunun zor olsa da mümkün olduğuna inanır Weber. Sosyoloji kavramlarının ve genellemelerinin formüle edilmesindeki önemli bir düşünce, sosyolojinin tarihi ve kültürel bakımdan önemli bazı olayların nedensel açıklamasına faydasının bulanabileceğidir. Weber’in metodoloji görüşüne göre, ideal tip ne kadar kein bir şekilde tanımlanırsa, ne kadar soyut ve kurgusal olursa terminolojiyi, tasnifleri ve hipotezleri formüle etme konusunda görevlerini o kadar iyi yerine getirir.
Metodoloji ile ilgili görüşlerinden sonra Weber sosyal eylem ve onunla ilişkili durumlardan bahseder. Ona göre sosyal eylem hem eylemde bulunmamayı hem de pasif rızayı içerir ve başkalarının geçmişteki, şimdiki ya da gelecekteki davranışlarına yöneltilebilir. Ancak her türden eylem sosyal eylem değildir. Bir eylemin sosyal olarak nitelendirilebilmesi için öznel davranışların başkalarının davranışlarına yönelik olması gerekir. Örneğin dini davranış, sadece bireysel bir tefekkür ya da dua etme söz konusuysa sosyal kabul edilmez. Eylemin sosyal olarak adlandırılabilmesi için başkasına anlamlı şekilde yöneltilmesi gerekmektedir. Örneğin bisiklet süren iki kişinin çarpışması sosyal bir eylem değildir, ancak birbirlerine çarpmaktan kaçınmaları sosyal bir eylem olarak kabul edilebilir. Sosyal eylemin dört biçimde yöneltilmesi mümkündür.Birincisi gereç-ussal biçim. Bu biçimde sosyal eylem etraftaki nesnelerin ve diğer bireylerin davranışlarıyla alakalı beklentiler tarafından belirlenebilir. Bu beklentiler failin hedeflerine ulaşması için şartlar ya da araçlar olarak kullanılabilir. İkincisi değer-ussal biçim. Bu biçimde başarı beklentisinden bağımsız, sadece etik, estetik, dini vb davranış biçiminin değerine olan şuurlu biir inanç tarafından belirlenme söz konusudur. Üçüncü olarak duygusal olabilir. Yani belirleyici olan failin duygularıdır. Dördüncü olarak da geleneksek olabilir. Yani belirleyici olan kökleşmiş alışkanlıklardır. İnsanların doğal olarak alıştığı tüm gündelik eylemler geleneksel davranıl tipine yakındır. Bireylere bir davanın önemi tarafından dayatılır görünen inançlarını, kendilerine olası bedelleri ne olursa olsun uygulamaya çabalayan insan eylemleri de değer-ussal davranışa örnektir. Amaçlar, araçlar ve sonuçlar rasyonel olarak dikkate alındığı takdirde eylem gereç-ussal kabul edilir.
Bu kısmın ardından Weber sosyal ilişki kavramından bahseder. Bir ilişkiyi sosyal olarak adlandırmak için aktörün eyleminin anlamlı içeriğinin diğerlerini dikkate alması ve onlara yöneltilmesi gerekir. Eylemin içeriği çatışma, cazibe, düşmanlık gibi çeşitli biçimlerde olabilir. Sosyal ilişkinin kısa süreli özellikte veya farklı kalıcılık çeşitlerinde olması mümkündür. Bu ilişkinin öznel anlamında değişme meydana gelmesi mümkündür. Bir zamanlar dayanışma olan siyasi bir ilişki sonrasında çıkar çatışmasına dönüşebilir.
Weber meşruiyet kavramından da bahseder. Ona göre failler, içtimai bir düzene gelenek, duygusal inanç, değer-ussal inanç ve pozitif kanun vasıtalarıyla meşruiyet atfedebilirler. Meşruiyetin en eski ve en evrensel tipi, sosyal düzenin geleneğin kutsal kabul edilmesi vasıtasıyla geçerliliğidir. Yeni bir düzen kurulurken gelenekten bilinçli kopmalar peygamberi olarak kabul edilen vahiylerden, kutsal fikirlerden kaynaklanır. Örneğin ilk Müslümanlar, Hz. Muhammed ile gelen vahye inanmışlar ve geleneklerinden, atalarının dininden ayrılmışlardır.
Cemaatsel ve cemiyetsel ilişkiler de kitapta ele alınan konulardandır. Cemaatsel ilişkiler, duygusal ya da geleneksel aidiyete dayalı; cemiyetsel ilişkiler ise düzenleme ya da uzlaşıya dayalı ilişkiler olarak kabul edilir. Cemaatsel ilişkilere verilebilecek en tipik örnek ailedir. Cemiyetsel ilişkiler, sıklıkla çatışan çıkarlar arasındaki uzlaşıdan/anlaşmadan ibarettir. Sosyal bir ilişki, ister cemaatsel isterse de cemiyetsel olsun, düzen sistemi ona katılmak isteyenlerin katılımını reddetmiyorsa açık ilişki olarak adlandırılır. Ancak belli kişilerin katılımını onaylamıyor, sınırlıyor da belli şartlara bağlıyorsa kapalı ilişki olarak adlandırılır. Kapalı sosyal ilişkiye taraf olan kişiler üye olarak adlandırılır. Bu kısımda son olarak siyasi ve dini örgütlerden bahsedilir. Bir yönetici örgüt düzeni belli bir bölgede idari bir ekip tarafından fiziki güç tehdidi ve uygulamasıyla sürekli korunuyorsa siyasidir. Bu idari ekip düzeni yönetmede hak iddiasını başarılı sürdürdüğü takdirde devlet olarak adlandırılır. Dini örgüt, düzenini dinin faydalarını dağıtma ya da elden alıp ruhani yani dini zorlama vasıtası ile yürüten örgüttür. Zorlayıcı bu dini örgütün idari kadrosu dini zorlamanın meşru biçimde kullanılmasını tekeline aldığı takdirde kilise olarak isimlendirilir.
Kitabın II. Bölümünde ekonomik eylemin sosyal kategorileri ele alınmaktadır. İlk kısımda olduğu gibi öncelikle ekonomi ile ilgili kavramlar tanımlanmış, sonrasında da ekonomik eylem türleri, ekonomik örgüt tipleri vb. açıklanmıştır. Para, para kullanımının temel sonuçları, kar, sermaye, ekonomik iş bölümü tipleri, teknik iş bölümü türleri, iş bölümünün sosyal yönleri, maddi üretim araçlarının mülkiyeti de bu kısımda geniş bir biçimde ele alınan konulardandır. Weber, meslek kavramını ve mesleki yapı türlerini de bu bölümde açıklamıştır. Ona göre meslek, bir bireyin işlevlerinin birey için devamlı bir kazanç ve gelir kaynağı olacak ölçüde uzmanlaşması, özelleşmesi ve birleşimi şeklinde uygulanır. Meslek seçimi genellikle kalıtsal olduğu geleneğe hedefe yönelik rasyonel değerlendirmelere, bilhassa kazanç olasılığına, karizmatik veya duygusal sebeplere ve prestije dayanabilir.