Marifet Divanı AkademiMarifet MetinleriTerimler

Çağı Anlamlandırmak: Sosyolojik Açıdan Kolektif Tüketim

KOLLEKTİF TÜKETİM

Manuel Castells (1942- )

   1942’de İspanya’da  doğan Castells, doktorasını 1967’de Paris Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Ecole  des Hautes Etudes en Sciences Socilals’de Kent Sosyolojisi alanında seminerler yönetti ve burada on iki yıl sosyoloji dersleri verdi. Ayrıca Montreal, Chile, Wisconsin, Copenhagen, Boston, Mexico, Hong Kong, Kuzey California ve Madrid  Üniversitelerinde misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Şu an da California ve Berkeley Üniversitelerinde Kent ve Bölgesel Planlama Profesörü olan Catells, 1979’dan beri bu görevi yürütmektedir. Castells’in yayınlanmış 12 kitabından en çok bilinenleri şunlardır:

  • Kent Sorunu (1977)
  • Kent, Sınıf ve İktidar (1978)
  • Kent ve Sokaktaki İnsan (1983)- bu eser ona 1983-C. Wright Mills ödülünü kazandırmıştır.

FİKİR

   1960’ların sonlarında Amerika ve Batı Avrupa kentlerinde şiddetli ayaklanmalar yaşandı. Amerikalı zenciler Amerikan rüyasına ulaşamamanın verdiği hayal kırıklıklılarını, Harlem, Watts ve Detroit gibi bölgelerindeki yoksulluk, yozlaşma ve ırkçılık karşısındaki kızgınlıklarını dışa vurdular; kadınlar, öğrenciler ve çevreci gruplar Vietnam, sivil halklar ve kentsel çevrenin kirlenmesi gibi konularda protesto yürüyüşleri düzenlediler; şehir eylemcileri sınıf ve ırk savaşlarını Batı Almanya, Japonya ve ABD sokaklarına taşıdılar. 

   Kent toplumsal huzursuzlukların ve siyasal protestoların yer aldığı bir savaş meydanına dönüştü. Kent sosyolojisindeki geleneksel yaklaşımlar bu çatışmayı açıklayamadığı için akademisyenler Marx ve Weber’in daha radikal teorilerine yöneldiler. Geleneksel Marksizm sanayi kentlerindeki olayları sadece gelişmiş kapitalizmin temelini oluşturan daha genel güçlerin yansıması olarak görüyordu. 1960 ve 70’lerde zencilerden öğrencilere, kadınlardan çevrecilere gibi orta sınıfın üyelerine kadar büyük bir çeşitlilik sergileyen protesto gruplarının durumu geleneksel Marksizm’in özünde bir sınıf mücadelesi olarak sosyal devrim analizine uymuyordu.

    Geleneksel Marksizmde işçi sınıfı ve burjuvazi olmalı, bunlar kendi aralarında bir çatışma meydana getirmelidir. O yüzyıldaki devrimci ve eylemci gruplara bakıldığı  zaman aralarında burjuvazi çocukları, orta seviyedeki aile çocukları ve fakir aile çocuklarının olduğu görülür. Dönemde bir memnuniyetsizlik ortamının olduğu ve bu memnuniyetsizliğin kolektif yapıya sahip her bireyin sıkıntılı gördüğü durumdan şikayetinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ancak burada mühim olan nokta memnuniyetsizlik İslam temeline dayanmamaktadır. Bunlar işçi sınıfının müntesipleridir, yeterli derecede eşitliğe ulaşamadıkları için isyan ettikleri söylenememektedir. Nitekim aralarında zengin çocukları, marksistlerin beyaz yakalı dedikleri aslında fakir ama devlet sistemi içine uyum sağlamış bireyleri de vardır ve bunlarda eylemlere katılmışlardır. Mevcut sosyolojik birikimleri veya sosyolojik teorileri bu kent ortamında ortaya çıkan yeni durumu izah edememektedir. Önceden ya bir dini grup ya bir siyasi  grup ya da sınıf temelli bir grup vardı. Bu gruplar kendi aralarında örgütleniyorlardı “hadi eylem yapıyoruz” denildiğinde ortalık karışmaktaydı. Şimdi öyle değil daha küçük mikro gruplar var ve bunların birtakım memnuniyetsizlikleri var. Kendi ortamında artık kontrol edemedikleri bir sistem var. Türkiye’deki gezi eylemleri bu kolektif gruplara bir örnektir. Örneğin; Çorum gibi küçük bir şehir de üniversitenin kurulmasıyla bu eylemler yapılabilmiştir. Çünkü kişiliği belli olmayan, kimselerin birbirini tanımadığı bir şehirde yapılan eylemler daha rahat olabilmektedir.

    Bu karmaşık dönemde başka teoriler de üretilmiştir. Manuel Castells bu dönemde kollektif tüketim kavramıyla öne çıkar. Castells’in kollektif  tüketimini anlamak için öncelikle onun kent anlayışına bakılması gerekir. Castells’e göre kent ve iş gücünün yeniden üretimi için gerekli olan eğitim sağlık gibi kollektif tüketim ihtiyaçlarının sağlandığı ve iş gücünün yeniden üretildiği mekansal birimdir. Kentsel olarak tanımlanan problemlerin toplu tüketim süreçleriyle veya iş gücünün yeniden üretimiyle ilgili olduğunu düşünür. İş gücünün yeniden üretilmesi için devlet kamusal hizmetleri çalışanlara sunar. Bu işleviyle kentler toplu tüketim mekanlarıdır. Kollektif tüketim aracı olan bütün unsurlar, bütün toplumsal grupların günlük yaşamının temelinde bulunmaktadır. Kollektif tüketim ihtiyaçlarının yerine getirilmemesi sistemde aksamalara sebep olacaktır ve iş gücünün yeniden üretimi konusunda sıkıntılar doğuracaktır. Bu sebeple kollektif  tüketim araçlarının devlet eliyle sunulması gerekir. Eğer sistemde aksamalar meydana gelirse bu da kentsel toplumsal hareketlerin ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Devlet emeğin, işin yeniden üretilme sürecine sermayenin uzun dönemli çıkarlarını korumak için müdahale eder.

    Castells, kapitalist toplumu, kentleri emek güçleri ve sermaye güçleri arasında olan çekişmeler, bu çekişmelerin sonucunda ortaya çıkan toplumsal hareketler ve bu toplumsal hareketin yıkıcı sonucunu engellemek için de devletin tüketim süreçlerine yaptığı müdahaleler çerçevesinde analiz eder. Eğer toplumsal sermaye ve emek güçleri çatışırsa ortaya karmaşa çıkar. Devlet olarak sermaye kontrol altına alınmazsa ve denetlenemezse bir müddet sonra bu toplumsal kaosa neden olacaktır. Toplumsal araçlarla grup bilinci veya sınıf bilinci oluşturulamazsa bu bir çatışmaya dönüşecektir. O dönem hem Fransa hem Amerika’da liberal politikaların bireyi yok edici, bireyin ihtiyaçlarını merkeze almadanyan merkezi sisteme dayalı yönetimi inanılmaz kaos ve çatışmaya sebep olacaktır. Nitekim 1960’larda ve 70’lerin sonunda Batı toplumları büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kaldı kollektif tüketim mallarına duyulan ihtiyaç artarken devlet kamu mallarına olan harcamaları kısmak zorunda kaldı. Buna karşılık bir çok farklı yapıda baskı grubu ortaya çıktı. Bu protestoları bastırmada devlet yetersiz kaldı ve ordu gücü kullanmak zorunda kaldı. Ancak böyle bir güç kullanımı sadece sokaktaki insanların sınıf bilincini güçlendirdi ve yeni kentsel çatışmalara yol açtı.

 

    Castells bu zamanda birbirinden farklı yapıdaki bu radikal  protesto gruplarını komünist parti liderliğindeki sosyal hareketle birleştirirse kent içindeki batı kapitalizminin içerden çökertebilecek bir kentsel krize dönüştürebileceğine inanıyordu.  Bu yönüyle de Castells’e göre kentler sadece tüketim merkezi olmakla kalmayıp bir de kapitalist dünya sisteminde önemli bir kontrol merkezidir. Refah devlet tarafından sağlanan kollektif tüketim ile modern işçi, sağlıklı, mutlu, kapitalizmden hoşnut olması böylece burjuvazi içinde gönüllü olarak kapitalistlerin güç ve ayrıcalıklarına karşı çıkmadan çalışır. Kapitalist toplumda devlet böylece işçi sınıfının hem ulusal hem de yerel düzeyde kontrolünü sağlamış olur. Kollektif tüketilen mallar yerel yönetimler ve kent yönetimleri tarafından dağıtılır, devlet eliyle bu sağlandığı için aynı zamanda yapılan hizmetleri de siyasallaştırmaktadır. Bu durumda ortaya çıkan şey kollektif tüketim biçimleri içinde yoğunlaşan kentsel bir politikadır. 

  Castells kent ve kentselliğin ideolojik bir içeriğe sahip olduğunu, kentsel sorunlara sınıf mücadelesi ve toplumsal hareketler temelinde yaklaşmak gerektiğini vurgular. Castells kentsel çelişkileri ve eşitsizlikleri sınıf ve toplumsal hareketler temelli anlatmaya çalışmıştır. 

KAVRAMSAL GELİŞİM

  Kollektif  tüketim kavramı ve kentsel çatışmanın yerini radikal yeniden analizi, kent sorunu hem sosyolojide hem de alt disiplin olan neo Marksizm için bir analiz konusu olarak gündeme getirmiştir. Castells’in eleştirisi modern Marksistlere kapitalizmin yıkılmasına katkıda bulunacak bir kent anlayışı sundu, onların bütün kentsel protesto biçimlerini sınıf analizine dahil etmesini sağladı. Castells’in yazdıkları militan grupların özel desteğini kazandı, çünkü onların eylemlerini meşrulaştırdı gelecekleri için teorik ilke sağladı.

   Bununla beraber Castells’in tezi yaygın bir eleştiriyi de alevlenirdi. karmaşık dil kullanması, diğer kent teorilerini reddetmesi, kollektif tüketim ve protesto gibi  kavramların muğlak olması ve tanımlarının yeterince açıklayıcı olmaması bakımından eleştirildi. Kavramlarının bütün kapitalist kentlere uygulanabilirliği eleştirildi. Kollektif tüketim fikrinin refah devletin sağladığı mal ve hizmetler mi yoksa sadece kollektif olarak tüketilen şeyleri mi kapsadığı açık değildi.

 

   Marksist akademisyenler Castells’e özellikle sınıf mücadelesi alanı olarak üretimden çok tüketime ve iş yerinden çok kente odaklandığı için eleştiriler yönelttiler. Ancak yine de Castell’in tezi büyük bilimsel bir buluştu ve modern kent sosyolojisini ve neo- Marksizm’i yeniden canlandırdı. Kollektif tüketim kavramı pek çok çalışmaya ilham kaynağı oldu. 

Zeynep KATMER

 

Etiketler
Daha Fazla Göster

Andcenter Editör

Çankırı İli, Orta İlçesi Kalfat Kasabası’nda 1993 yılında dünyaya geldi. İlköğretimi kendi köyünde tamamladı. 2007 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip lisesine kayıt oldu. 2011 senesinde Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden mezun oldu. Aynı sene Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesine başladı. 2016 yılında Ankara İlahiyat’tan mezun oldu. Aynı sene Ankara Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi bölümünde yüksek lisansa başladı. Yüksek Lisans eğitimini Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Din Sosyolojisi Bölümü’nde tamamladı. Şuan aynı enstitüde doktora eğitimine devam etnektedir. Gaziantep ili, Şahinbey ilçesinde 2017-2018 Eğitim-Öğretim yilinda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği görevini yaptı. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Sosyolojisi Anabilim dalında Arş. Gör. olarak çalışti.Suan Ankara Yıldırım Beyazit Üniversitesi İslami ilimler Fakültesi'nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı