Sayın Prof. Dr. Özcan Güngör’ün kaleminden “Asrın felaketi: Gönül yasımız”

And Center Merkez Başkanı Sayın Prof. Dr. Özcan Güngör, “Asrın felaketi: Gönül yasımız” başlığı ile asrın felaketi olarak nitelenen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin toplumsal hayata etkilerini kaleme aldı.
“Asrın felaketi olarak nitelenen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin toplumsal hayata etkilerinin tam olarak anlamlandırılması henüz mümkün görünmüyor. Ancak bilhassa politik ve psikolojik süreçler açısından yas döneminin doğru anlaşılması sürecin bütün aktörlerince doğru yönetilmesine imkan sağlayacaktır. Görünen o ki deprem üzerinden Türkiye’deki sosyo-politik fay hatları harekete geçirilmek istenmektedir. Bu gelişmeler olası riskleri barındıran bazı olumsuz süreçlerin işareti olabilir. Bu yüzden her şeyden önce bu süreci yas süreci olarak adlandırıp ona uygun eylem ve söylem geliştirilmesi hayati önem arz etmektedir.
Bu çerçeveden bakıldığında matem, kayıp ve yas olmak üzere üç farklı kavram karşımıza çıkmaktadır. Matem; belirli kültürel pratikleri, kayba verilen bireysel tepkiden ziyade toplumsal bir tepkiyi, yasın ölümle ilgili görünür belirtilerini tanımlamaktadır. Benzer şekilde yas da ölüm veya bir felaketten doğan acı ve bu acıyı belirten davranışlar olarak ifade edilmektedir. Kayıp ise; anlamlı olarak görülen bir şeyden gerçekten mahrum kalmak veya mahrum kalmış gibi bir algıya kapılmak şeklinde tanımlanmaktadır.
RUHSAL YARA
Her kayıp bireyi ve toplumu kaçınılmaz bir keder içine sürüklemektedir. Her kayıp aynı zamanda tüm geçmiş kayıpları canlandırmaktadır. Fakat her kayıp “tam olarak yası tutulabildiği takdirde” aynı zamanda bireysel/toplumsal büyüme ve yenilenme için bir araçtır. Yası tutulamayan ve eksik kalan kayıplar eksiklik ve tamamlanmamışlık hissini toplumlarda devam ettirir.
Yüzyılın felaketi bölgede doğrudan 13.5 milyon ve akrabalık ilişkileriyle 30 milyon insanımızı, elbette tüm Türkiye ve kültür coğrafyamızı etkilemiştir. Deprem nedeniyle bir yakınını, ailesini, evini, eşyalarını ve anlam yüklediği her şeyi “beklenmedik/hazırlıksız” bir şekilde kaybeden insanlar travmatik bir yas süreci içindedirler. Ozanlarımız, yazarlarımız bu türden kayba “ruhsal yara” adını verirler. 13.5 milyon insanımız şu an yaralıdır. Unutulmamalıdır ki enfekte olmuş bir yaranın iyileşmesi, temiz olan bir kesiğin iyileşmesinden daha uzun zaman alır. Fiziksel ve ruhsal anlamda bu yaraların en hızlı ve doğru biçimde sarılması devlet ve millet olarak bizlerin sorumluluğundadır.
Yas süreci normal şartlar altında ilerlediğinde (beklenen bir ölüm gibi) zaten ortaya çıkan durum normal yas olarak adlandırılır. Fakat kayıplar; doğal afet, ani ölüm, acı bir şekilde katledilme vb. durumlar nedeniyle ortaya çıktığında normal yas yerini travmatik/komplike/karmaşık yas sürecine bırakır. Dolayısıyla doğrudan 13.5 milyon dolaylı 30 milyon insanımız normal yas değil, travmatik/karmaşık yas süreci içinde iken bütün millet olarak da gönül yası içindeyiz. Dahası bu süreçte pek çok insanımızın her biri yaşadıkları bölgeden başka bir bölgeye zorunlu olarak göç etmiştir. Yaşadıkları kayıp acısının üzerine bir de “sıla hasreti” eklenmiştir.”
Yazının devamı için lütfen tıklayınız.