Deizm literatürde tanımlandığı şekliyle, vahyin tanrısının yerine, evreni yaratıp daha sonra müdahalede bulunmayan aklın tanrısını koyduğunu iddia eden ve kurumsal dinlerin varlığını inkar eden bir inanç şeklidir.[1] MAK Danışmanlık tarafından 2017 yılında 5400 kişi ile yüz yüze görüşme şeklinde yapılan ‘Türkiye’de Toplumun Dine ve Dini Değerlere Bakışı Araştırması’ sonuçlarında katılımcıların %6’sının ‘Evet, Allah’ın sadece varlığına bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını karışacağını düşünmüyorum.’ diyerek Deist bir söylem benimsediği tespit edilmiştir. Son dönemde Türkiye kamuoyunda deizm üzerine tartışmalar özellikle İKDAM’ın düzenlediği ‘Gençlik ve İnanç Çalıştayı’ sonuç bildirgesinde gençlerin deizme kaydığına dair tespit[2] ile alevlenmiştir. Türkiye’de deizm tartışmaları teması ile muhafazakâr gençliğin dinden uzaklaştığına dair somut bir durumun olup olmadığı tartışılmaktadır[3] Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş tartışmaya katılarak Deizm’in peygamberi inkar eden bir akım olarak toplumumuzda yer bulamayacağını, Deizm’in yaygınlaştığına dair söylemin yanlışlığını ve bu tartışmaların gençlerin kafasını karıştıran, batılın propagandası olduğunu ifade etmiş, bu inancı sapık ve batıl olarak nitelendirmiştir. [4]
Tüm bu gelişmelerin üzerine geçtiğimiz hafta (01.10.2018) ülkemizde resmi olarak Deizm Derneği kurulmuştur. Derneğin deklarasyon metninde ‘…önce kendinizi Deistirin, sonra dünyayı Deistirin’’ mottosu yer almaktadır. Ayrıca ‘ laik bir devlet ve seküler bir toplum’ isteği dikkat çekmektedir. Kamusal alan ve din adamları ile ilgili ‘ Kullanılmaya oldukça müsait olan dini duygulardan dolayı, hiçbir kurumsal dinin ve dini önderin devlet protokolünde yer almasını istemiyoruz. ‘’, ‘’ Din adamlarının politikacıları, politikacıların da din adamlarını payanda olarak kullanmaları kabul edilemez. ‘’, ‘’ Kamusal alanda, fundamentalist üniforma haline getirilen giyim tarzları kabul edilemez. ‘’ savları ile Deizm Derneği’nin toplumun ekseriyetinin inandığı kurumsal inanç ile birlikte siyasete de atıf yaptığı görülmektedir.
Derneğin Facebook sayfasına mesaj göndererek kendisi ile yazılı mülakat yapmayı teklif ettiğimiz derneğin kurucu üyelerinden Sayın Özcan Pali ile iletişime geçmemiz ve teklifimizi reddetmemesi üzerine aşağıda sizlere ileteceğimiz mülakat metni ortaya çıkmıştır.
Sayın Özcan Pali;
- Türkiye özelinde İslam dini üzerinden konuştuğumuzu varsayarsak (İslam) dinin toplumumuzdaki temsilleri Deizm hakkındaki düşüncelerinize ne şekilde etki etti? Veya etki ettiğini düşünüyor musunuz?
* Şahsıma adına Deizm düşüncesi farklı şekilde oluştu. Ben Alevi bir ailenin bir bireyi iken,9 ile 16 yaşlarımda Aleviliğin İslam dini ile alakasız farklı bir inanç olduğunu ve İslam’ın gerekliliklerini karşılamadığı görerek, 2 sene boyunca Ramazan orucunu tutmaya başladım ve son din İslam ise eğer Peygamber ve kitap ne söylüyorsa onu yapmak gerekir diye düşündüm mantıklı olarak. Daha sonra 18 yaşımda, bir dinsel dergi sayesinde Yehova’nın Şahitleri’nin Kadıköy deki Hristiyan Cemaati ile tanıştım ve Tevrat, Zabur ve İncil olarak bilinen Kutsal Kitabı incelemeye başladım. İnceleem 6 ay sürdü ve İslam dini tümüyle hakikat olmaktan çıktı. Bu noktada ya Hristiyanlık doğru din idi ya da Deist olacaktım.
Kutsal Kitabı incelemem beni derinden etkiledi ve bir hakikat var ise eğer bunun İsa vasıtası ile 12 öğrencisinin bütün dünyaya duyurmaya çalıştığı “iyi haber” olacağına kanaat getirdim ve iyi bir eğitim aldım. 1996 yılından itibaren 2013 yılına kadar yaklaşık 17 sene boyunca kapı kapı dergi, broşüre dağıtıp misyonerlik faaliyetinde bulundum. Cemaatte Hizmet Yardımcısı ve İhtiyar olarak atandım. Cemaat ihtiyarı olarak atandıktan sonra şimdi burada konumuz olmadığı için anlatmak gerekmeyen, cemaat yararına İhtiyarlar Kurulu olarak alacağımız bir karar esnasında oluşan durum ile Kutsal Kitapta söylenenlerle uyum içerisinde olmayan bir durum oluşunca, bilinç altımda “en iyisini Tanrı bilir” dediğim ve bilimsel disiplinler ile uyuşmayan Kutsal Kitap metinleri tekrar inceledim.
Kutsal Kitapta söylenenler hakkında şüphelerim iyice ortaya çıkınca derinlemesine bir inceleme gerektirdi. Daha derinlemesine inceledikçe Kutsal Kitabın tanrı sözü olamayacağına karar verdim ve cemaati seviyor olmama rağmen, imanımı yitirmiş olduğumdan dolayı ihtiyarlıktan istifa ettim ve bir süre sonra da cemaatten ayrıldım. Ve zaten İslam dini Kutsal Kitabı incelememle bitmişti ve şimdi de Hıristiyanlık bitti. Geriye sadece tanrı inancım kaldı bu da benim Deist olarak kalmama neden oldu.
- Deizme dair düşüncelerinizin oluşmasında din- siyaset ilişkisinin etkisi var mı? Eğer böyle ise ne şekilde etkilediğini paylaşabilir misiniz?
Yehova’nın Şahitlerinin cemaati siyasete karışmaz ve alet olmazdı zaten. Bu nedenle dinlerden ayrılmış olmama asıl ve tek neden tarihsel incelemeler ve bilimsel bulgular ile uyuşup uyuşmadığı konusu idi.
- Toplumumuzda inançlarınızı ifade ederken baskı altında olduğunuzu hissediyor musunuz? Bu baskının kaynağı hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Maalesef bir her zaman bir baskı yaşıyorum. Özellikle Alevi mahallesinden dışarı çıktığımda ve iş hayatımdaki müşterilerimle. Sürekli Deist olduğumu gizlemek zorunda kalıyorum. Sosyal Medya hesaplarımdan tanıdığım bu nitelikteki 100 e yakın kişiyi engelliyorum. Bu baskılama bir yana düşünce ve fikir özgürlüğümüz sürekli hakaret uğruyor.
- Deizm Derneği’ni faaliyete geçirmenizde son dönemde ülkemizde kamuoyuna mal olan ‘deizm’ tartışmalarının etkisi oldu mu?
Hıristiyan Cemaatinden ayrıldıktan sonra bir misyoner olarak aktivizm kişisel bir refleks olarak kaldı. Duyarsız kalamazdım ve şu an Deist olarak yapmam gereken ne ise onu yapmaya devam etmeliydim diye düşündüm ve bir Deizm Derneği düşüncesi, cemaatten istifa ettikten sonra şekillendi 2013 yılında. O yıllardan hemen sonra 2014 yılında sosyal medya hesapları açarak bunu başlattım. Ateizm Derneğinin açılmış olması umutlarımı güçlendirdi ve nihayet 2018 yılına bu çabalar vücut buldu.
- Deizm Derneği’nin ‘önce kendinizi Deistirin, sonra dünyayı Deistirin’ ilkesini kullanmasındaki gerekçeler nelerdir?
Dünyayı savaşa sürükleyen temel birkaç etken olduğunu fark ettim. Aşırı Kapitalizm, Milliyetçiliğin getirdiği Irkçlık ve Din. Tüm insanlar eğer bu 3 temel nedeni üzerlerinden atarsa zaten dünyada olan savaşların neredeyse hepsini bitirmiş olacağız. Ama dinlerin asıl ve ana sağlam sütununun Din olduğu ve bu nedenle insanların en çok bu yüzden bölündüğünü söylemek gerçeğin kendisi olur. Bu nedenle en azından insanlar Din denen olguları üzerlerinden atar Deist olurlarsa din ve mezhep savaşları ortadan kalkar. İnsanlar ile Yaratıcı arasına kimse müdahil olmaz ise hiçbir sorun kalmayacaktır. Eğer insanlar kendilerini Deistirirlerse zaten dünyayı da Deistirirler.
- Deizm Derneği Deklarasyonu’nda ‘laik bir devlet ve seküler bir toplum’ isteğinizi din- siyaset ilişkisi bağlamında ve kamusal alanda inanç özgürlüğü çerçevesinde ne şekilde yorumlamaktasınız?
Din insanların zihinlerinde kurumsallaşmış bir inançtır. Devletin dininin olması yaşayan toplumu o inanç içerisinde özgürleştirmez. Devletin dinin Hıristiyanlık veya İslam olması durumunda, öyle olmayan bireylerin var olması, kendini farklı şekilde ifade edilmesi önlenmiş ve baskılamış olur. Aslımda laik olmayan devlet vatandaşlarını baskı altında tutmuştur. Devleti dininde olmayanların nefes olması söz konusu olamaz. Hele bir de tek bir mezhebin savunucusu ise bu o toplumda yaşayan aynı dinden insanların bölünmesine neden olmaktan başka bir işe yaramaz. Bir devletin dininin olması, o devletin yasaları yaparken o dinin öğretilerini referans almasını gerektirir ve bu o dini yaşamak istemeyenlere zulümdür. Örneğin ben bir LGBT’li birey olarak, İslam dinini referans alan bir ülkedeki kanunlar altında yaz tutuklanırım, ya da ağır cezalar çarptırılırım, bunların hiç biri gerçekleşmezse bile toplumun başka bireyleri eninde sonunda canıma kastedecekleridir. Örnekler çoğaltılabilir.
Oysa seküler toplumlarda herkes kendi hayatını yaşar ve saygı görür. Herkes Tanrı önünde kendi hayatı için hesap verir. Seküler toplumlar birbirlerine saygılıdır. İnanç ayrımı yapmaz, hatta kimsenin dini inancı kimsenin umurunda değildir ve toplumda öyle saygı görür.
Kıymetli vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkür ederim.
Yazar: Mehmet Emin Sarıkaya
[1] Gündoğar, Hamdi (2017) Deizm; Aklın Tanrılaştırılması Ya Da Sorumsuz Özgürlük, Din Karşıtı Çağdaş Akımlar ve Deizm Sempozyumu, İstanbul: Ensar Neşriyat, s. 30.
[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/turkiye/2018/04/03/din-kulturu-ogretmenleri-gencler-deizme-kayiyor/, Erişim Tarihi: 10.10.2018 13.02
[3] Girit, Selin (2018) Muhafazakar Gençlik Dinden Uzaklaşıyor mu?, https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-43832877, Erişim Tarihi: 10.10.2018 11.37
[4] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/diyanet-isleri-baskani-erbas-bizim-milletimiz-sapik-ve-batil-anlayisa-prim-vermez-360292.html, erişim Tarihi: 10.10.2018 11.43