Aralarında Almanya’nın da olduğu beş Avrupa ülkesinde yapılan araştırmaya göre Müslüman göçmenlerle birlikte Avrupa’da antisemitizm de bir artış söz konusu değil. Yahudi düşmanlığı çoğunluk toplumunda var olan bir problem ve bu daha çok göçmenlerin sebep olduğu bir sorun değil.
Araştırmanın ana konusu Günümüz Batı Avrupa’sında Antisemizm ve Göç Arasında Bir Bağ Var mı? sorusu oluşturmakta.
Londra Üniversitesi’nin Antisemitizm Çalışmaları yürüten Pears Enstitüsü ile Hatırlama Sorumluluk ve Gelecek Vakfı’na bağlı uzmanlar Almanya, Hollanda, İngiltere, Fransa ve Belçika’yı kapsayan beş Avrupa ülkesinde yaptıkları araştırma sonuçlarına göre Müslüman göçmenler ile birlikte antisemitizm de bir artış söz konusu değil.
Araştırmada ayrıca Almanya’da Yahudi düşmanlığına dayalı işlenen suçların ağırlıklı olarak sağ görüşe sahip, Müslüman ve göçmen kökenli olmayan Almanlar tarafından işlendiğini ortaya koydu.
Araştırmanın Almanya’dan hareketle ortaya koymuş olduğu sonuçlardan birisi de antisemitizmin sadece Müslümanlardan hareketle değil çoğunluk toplumunun bir sorunu olduğunu ortaya koyması oldu.
Almanya’da Müslümanlar arasında da antisemitik tutumun olduğunu ancak bunların azınlıkta olduğu araştırmada ortaya konmaktadır. Araştırmaya katılan Türkiye kökenli Müslümanların yarısı Yahudilere karşı olumlu olduğunu, yüzde 30’un nötr bir tavır sergilediği ve yüzde 20’nin ise olumsuz bir düşünceye sahip olduğu belirtildi. Müslümanlar tarafından sergilenen antisemitik tutumlar ile İsrail-Filistin arasındaki çatışmanın artması arasında bir bağ olduğu da araştırmada belirtilmektedir.
Araştırmaya Buradan ulaşılabilir:
Aşırı Sağ Popülist Partiler ve Antisemitizm, Yahudi Düşmanlığı
Avrupa’da toplumun merkezine yerleşen, önemli muhalefet partileri konumuna gelen, bazı Avrupa ülkelerinde iktidar ortağı olan, bazı Avrupa ülkelerinde de iktidarda olan aşırı sağcı popülist partilerin en çok kullandığı argümanlardan birisi de Müslüman göçmenlerle birlikte toplumda suç oranının arttığı argümanı. Öyle ki, Antisemitizm in de ithal bir nefret suçu olduğunu savunarak kendilerinde her zaman var olan antisemitik söylem ve eylemleri değersizleştiriyorlar.
Avrupa’ya gelen sığınmacılar, bilhassa Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika ülkelerinden gelen sığınmacıların varlığı ile Avrupa’da gittikçe artan antisemitik eylemler arasında bir bağ var mı? tartışmasını başlattı.
Bu tezin ateşli bir şekilde doğruluğunu savunan Tarihçi Prof. Michael Wolfsohn, günümüzde Avrupa’da Yahudilere karşı en büyük tehlikenin Müslüman diasporasından ileri geldiğini iddia etmekte ve İslam’ın kutsal kitabında Ortadoğu’daki çatışma ile alakası olmayan açık bir şekilde Yahudi karşıtı ve antisemitik unsurlar bulunduğunu savunmakta.
Aşırı Sağcı Popülist Irkçı Partiler Toplumsal Kabul İçin Yahudileri ve İsrail’i Araçsallaştırmakta
Aşırı sağcı popülist ırkçı parti Almanya için Alternatif (AfD) nin federal meclise girmesiyle birlikte Almanya’da azınlıklara yönelik polemiklerin daha da artacağı ve toplumsal konuları AfD’nin göçmenler ve Müslümanlar üzerinden polemik konusu yapacağını uzmanlar belirtti.
Avrupa’da aşırı sağcılar ırkçı “Medeniyetler Çatışması”, “Kültür Savaşı”, (Clash of Civilisation, Kampf der Kulturen, Kulturkampf) parolalarıyla kendi çevrelerinin dışında kabul görmek istiyorlar. Elbette ki bunu sebepsiz yapmıyorlar. Avrupa’da artık Müslüman karşıtı ırkçılık siyasi başarı garantisi olarak addedilmekte. Avrupa’nın birçok aşırı sağ ırkçı partileri kendi ırkçı parti programlarında düşman ve öteki olarak Müslümanlara-İslam’a yoğunlaşıp, Müslümanlara karşı toplumsal olarak çok geniş bir nefret söylemi yayarak seçmen desteği almaya çalışmaktalar.
Bild gazetesi eski yazarlarından Nicolaus Fest’in 2014 yılında yayınladığı ırkçı ve İslam düşmanı yazısında İslam’ın uyumu engellediğini ve Müslümanlarla birlikte ithal edilen bir ırkçılığa ihtiyaç duymadığını yazarak Avrupa’da kök salmış antisemitizmin Yahudi karşıtlığının Müslümanlarla birlikte ithal edildiğini savunmuştu. Fest’in bu açıklaması ırkçı ve İslam karşıtı bulunmuş ve birçok kişi tarafından eleştirilmişti. Alman Basın Şurasının aldığı karar gereği Bild gazetesi Nicolaus Fest’in bu nefret içerikli yazısının altına Deutsche Presse Rat’ın uyarı yazısını koymak zorunda kaldı.
Nicolaus Fest 2016 yılında İslam ve Müslüman karşıtı olarak bilinen ve şimdilerde Federal Meclise de girmeyi başaran AfD (Almanya İçin Alternatif) partisinin Berlin Eyalet sözcülüğünü üstlendi. Partiye katılımı dolayısıyla yapmış olduğu konuşmasında İslam’ı bir din olmaktan ziyade daha çok Nasyonal Sosyalizm ile karşılaştırılan bir totaliter hareket olarak gördüğünü açıklamıştı.
Federal Meclisin antisemitizmi farklı perspektiflerden ele alan bir araştırma komisyonuna hazırlatığı iki yıl süren araştırmanın sonuçları 2017 yılında açıklandı. Komisyon bu araştırma ile örtüşen şu tespiti ortaya koydu. Çok kez iddia edildiği gibi Müslümanlar antisemizm in nedeni olarak gösterilmekte. Ancak bu konuda şu uyarıyı yaptılar. Bu iddia ile aşırı sağcı antisemitizm ihmal edilmekte ve zararsız gösterilmektedir. Raporu hazırlayanlardan Juliana Wetzel, Ortadoğu’daki çatışmadan dolayı yaygın olan İsrail’den hareketle olan Antisemitizme işaret etti. Burada İsrail, bütün bir Yahudi toplumunun temsilcisi olarak görüldüğünü belirtti.
Federal Hükümetin 2018 yılında ilk defa bir antisemitizm görevlisi ataması da bu raporun tavsiyesi ile olmuştur. Almanya’nın ilk antisemitizm görevlisi Felix Klein, 15 Haziran 2018 tarihinde Welt Am Sonntag gazetesine vermiş olduğu demeçte, istatistiki verilerin açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi, Müslümanlar tarafından işlenen antisemitik motifli suçların sığınmacılarla birlikte artmadığını belirtti. Felix Klein, Müslümanlar arasında olan atisemitizmin aşırı sağcıları bu konuda rahatlatmaya yönelik bir tartışmaya dönüştürülmemesi gerektiği uyarısında bulundu ve Müslümanların gelmesiyle birlikte antisemitizmin arttığı görüşünün yaygın olmasından dolayı da endişe duyduğunu belirtti. Federal Hükümetin antisemitizm görevlisi Felix Klein, antisemitizmin İslami olmadığını, İslam’ın Yahudi kökenli olduğuna dayandırdı.
Müslümanlar arasındaki antisemitizmin Kur’an’a dayandığı iddiası aşırı sağcıların, İslam karşıtlarının sıklıkla dile getirdiği bir husus. Berlin’de yaşayan Alman-Yahudi bir aileden gelen İsrailli siyaset bilimci David Ranan bu iddia ile yetinmeyip Almanya’da ve İngiltere’de 70 genç Müslümanlar görüşmeler gerçekleştirdi. Ranan, yapmış olduğu bu görüşmelerde Müslümanlar arasındaki Yahudi nefretinin İsrail ve Filistinler arasındaki çatışmadan kaynaklandığı sonucuna ulaşıyor. Böylece Ranan, Batıdaki antisemitizmin aksine Müslümanlar arasındaki var olan antisemitizmin oldukça yeni bir fenomen olduğunu ortaya koydu.
Almanya Yahudiler Merkezi Konseyi başkanı Josef Schuster, aşırı sağcı popülist ırkçı parti AfD şimdilerde Müslümanlara karşı propaganda yapsa da ortamını bulduğunda Yahudileri de hedef alacaktır. AfD tamamen İslam düşmanlığına dayanmakta, dini, etnik ve kültürel olarak da tamamen homojen bir Alman toplumu ön gören bir ideolojiye sahip.
Aşırı sağcı partilerin ve grupların toplumda kabul görmek için başvurdukları yöntemlerden birisi de Pro-Amerikan (Amerikancı) ve Pro İsrail (İsrail taraftarı) olarak kendilerini göstermeleri. Öyle ki internet sitelerinde İsrail’e bağış kampanyaları düzenlemektedirler. Avrupa ve Almanya bir göç toplumları. Ancak bu toplumsal realite her zaman göz ardı edildi.
Aşırı sağcı popülist partilerin Avrupa’da yükselişini demokrasi krizi olarak görenlerin yanında bunu demokrasinin sonu olarak da değerlendirenler bulunmaktadır.
AfD antisemitik göçmenlerden Yahudileri koruyor.
SPD ve CDU Yahudi Nefreti İthal Ediyorlar
Merkel Almanya’yı ithalatta Dünya Şampiyonu Yaptı. Neredeyse başka hiçbir ülke bu kadar çok Antisemitizm, Şiddet ve cinsel saldırı ve Hak Sahibi (Göçmenler Almanya’nın zenginliğini çalıyor)
Antisemitik Müslümanları Hemen Sınırdışı Edin
Welt: Yahudi Vatandaşlar Siyasal İslamdan Gelen Tehlikeye Karşı Uyarıyor.
“AfD olarak Biz Almanya’daki Yahudi Cemaatinin Yanındayız.
Müslüman Dünyasındaki Antisemitizm Avrupa’dan İthal
Antisemitizm araştırmalarıyla ünlü Prof Wolfgang Benz Müslümanlardaki antisemitizmin Avrupa’dan ithal olduğunu belirtmekte. Prof. Benz İslam coğrafyasında Yahudi düşmanlığının oldukça yeni bir fenomen olduğunu modern Yahudi düşmanlığının 19. ve 20. Yüzyılda Filistin’e göç eden Yahudi yerleşimcilerle başladığını savunmaktadır. Amerika’da Maryland Üniversitesinde Modern Ortadoğu Tarihi alanında Prof. Peter Wien’e göre geleneksel olarak İslam’da antisemizm yok. İslam’da geleneksel olarak Antisemitizm yoktur.
Yahudi hayatı kültür, ekonomi ve ilimde İslam idaresindeki hükümdarlıklarda inkişaf etmiş, gelişerek ilerlemiştir. Tarihçiler, Yahudilerin İslam’da Avrupa Hristiyanlığına nazaran çok daha iyi durumda olduğu konusunda hem fikirler.
İslam dünyasında gerçi başka inançtan olanlara şiddet vardı. Ancak İslam alimlerinin şirki hatırlattığı için Hristiyanlık ve Teslis inancıyla daha fazla problemi vardı. Osmanlı’nın yıkılışına kadar Osmanlı Yahudileri daha çok sadık vatanperverlerdi.
Müslüman göçmenler arasındaki antisemitizme dair Almanya’daki şimdiki tartışmalarda bu tarihi arka plan nazar-ı dikkate alınmak zorunda.
İslam’da geleneksel, dini veya ırkçılıkla temellendirilmiş antisemitizm yoktur. Bununla birlikte birçok İslam ülkesinde oldukça yayılmış durumda. Müslümanlardaki antisemitizmin olduğunun kabulü siyasi ve toplumsal kategoride ele alınmalıdır dini kategoride değil.
19. ve 20. Yüzyılda Arap dünyasının sömürgeleştirilmesi olmasaydı, Antisemitik ideolojinin diğer İslam ülkelerinde de yaygınlaşması neredeyse düşünülemezdi.
Osnabrück Üniversitesinden Prof. Michael Kiefer’e göre Müslümanlar arasında kullanılan antisemitik anlatımların (antisemitische Narrationen) gerçekten Müslüman kaynaklı olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Müslümanların kullandığı antisemitik anlatımlara örnek olarak gösterilen “Siyon Liderlerinin Protokolleri” (Protokolle der Weisen von Zion) adlı Yahudi komplo teorileri ile dolu bu eser 20. Yüzyılın başlarında Amerika’da, İngiltere’de ve Japonya’da oldukça yaygınlaştı. Siyon Liderlerinin Protokolleri adlı bu eser Arapça’ya ilk defa 20. Yüzyılın başlarında Rusya krallığında üstelik Arap Hristiyanları tarafından çevrilip bastırıldı.
Prof. Peter Wien Ortadoğu’da ciddi anlamda ilk antisemitik olay 1840 yılında Şam’daki Katolik misyoner çevresinde meydana geldi. İtalyan kökenli bir rahip kaybolmuş ve akabinde zorla ve işkence ile İtalyan rahibin kaybolmasından Yahudiler sorumlu tutulmuştu. Ortaçağ’da Avrupa’da yaygın olan antisemitik anlatımlardan hareketle Kurbanın kanından Yahudi Hamursuz bayramına özel olarak yapılan Matza (Düz mayasız ekmek) pişirebilmek için, İtalyan Rahibin öldürüldüğü şaiyası yayılmıştı. Bu anlatıyı Fransız konsolos gündeme getirmişti. O zamanlarda Avrupa devletleri vatandaşları hukuki olarak diplomatik dokunulmazlıkları bulunmaktaydı ve Fransız temsilci de cinayetle ilgili araştırmalara doğrudan etkiledi. Bazı Hristiyanlarda bu oyuna eşlik ettiler. Böylece bu oyuna katılan Hristiyanlar Yahudi rakiplerine karşı ekonomik olarak bir avantaj elde etmeyi umuyorlarken Müslüman Suriye Valisi idam cezasına rıza göstermemişti. Bu olay Avrupa’da da oldukça ses getirmiş ve uluslararası Yahudi dini liderleri tarafından tutukluların serbest kalmasını sağlayan bir kampanya başlatılmıştı. Ancak bu durum dini gruplar arasındaki ahengi, düzeni kötüleştirmişti. Fransız sömürgesi altında bulunan Kuzey Afrika’da bulunan Yahudiler, Müslüman komşularından daha ziyade Avrupa’lı yerleşimcilerden çekinmekteydiler.
Avrupa’da antisemitizmin İslam ve Müslümanlar üzerinden okunması sosyal bilimciler tarafından toplumun kendi kültürel hafızasını ve bilincini temizlemeye, var olan hastalığı iyileştirmeye yönelik bir girişim olarak yorumlamaktadırlar. Sağ popülist ırkçı parti AfD lideri Alexander Gauland, Hitler ve Nazileri koskoca Alman tarihinde bir kuş pisliği olduğunu açıklayarak Nazi dönemini önemsizleştirme gayreti içerisine girdi.
Almanya Yahudi Merkezi Konseyi başkanı Schuster’in ifadesiyle aşırı sağcı ırkçılar Yahudiler, yabancılar ve Müslümanlar olmaksızın Almanya’nın daha iyi olacağını düşünüyorlar.
Fatih ŞAHAN M.A.
İlahiyatçı/İslambilimci