Yapılan aktüel bir araştırmaya göre; Almanya’daki Türk öğrencilerin önemli bir bölümünün, öğrenimlerini tamamladıktan sonra memleketlerine geri dönmek istedikleri sonucu ortaya çıkmıştır. Bu neden ileri geliyor.
Almanya’da öğrenimlerini tamamlamış veya hala akademik eğitim sürecinde bulunan genç Türklerin büyük bir kısmı Türkiye’ye geri dönmek istiyor.
Futureorg Enstitüsünün bu araştırmasının sonucu, Türk-Alman Girişimciler Derneği tarafından dün açıklandı.
Öğrenci ve genç akademisyenlerden oluşan 254 kişi ile yapılan anket neticesinde, aşağıdaki fotoğraf ortaya çıkmıştır. Ankete katılanların yüzde 36’sı geleceğini Almanya’da değil Türkiye’de görmektedir. Buna karşılık, katılımcıların yüzde 64’ü , 5 yıl içerisinde veya ileri ki bir zaman zarfında Almanyayı terk edip. Türkiye istikametine yönelip yönelmeyecekleri sorusuna, kaçamak cevap vermektedirler. Ancak, çalışma temsili olduğunu iddia etmiyor. Çünkü, yazarlar. Almanya’da 20.000’den fazla Türk öğrenci varsayımından yola çıkıyorlar. Bununla birlikte, araştırmanın amacı tamamen nicel bir anket değil, özellikle Türk öğrencilerin göç etme arzusunu motive eden nedenlerin araştırılmasıdır.
Almanya’da erkeklerde vatan hasreti
Göç etmek isteyenlerin üçte birinin, yüzde 41’i Türkiye’ye dönüş planlarının bir nedeni olarak, Almanya’da vatan hasreti hissi olduğunu belirtiyorlar.
Yüzde 25’i mesleki durumlarını neden olarak göstermektedirler. Genç erkek akademisyenlerde, vatan hasreti, dönüşü karakterize eden başlıca nedendir. Bu akademisyenler genellikle, Alman diline hakim olmayışlarından dolayı Almanya’ya entegre olamamış ailelerden gelmektedirler. Özellikle vatan hasreti hususunda, Annelerin etkisi yadsınamaz.
Kadınlar, Türkiye’de daha iyi iş fırsatları görüyorlar.
Genç kadın akademisyenler ve öğrenciler için mesleki sebepler, Almanya’dan çok, Türkiye’de bir varlık oluşturmak için ön plandadır. Buna müteakip olarak, vatan hasreti göç sebebi olarak adlandırılmaktadır.
Çalışmanın başkanı Kamuran Sezer, genç Türk kadınlarının bu sorulara Türk erkeklerine göre daha pragmatik bir yaklaşımla yaklaşması gerçeğiyle bu cinsiyet farklılıklarını açıklıyor, çünkü onlar kendilerini,Türkiye’deki iş gücü piyasasında Alman iş gücü piyasasına kıyasla daha fazla şanslı görüyorlar. Şüphesiz, anket döneminde Türkiye ekonomik bir patlama yaşadı: Dış ticaret 2008 yılı itibari ile beş yıl içinde 47 milyar dolardan 132 milyar dolara yükseldi.
Bu çalışma ekonomik ve finansal krizden önce gerçekleştirildi.
Bu çalışmanın 2007 yılında planlanıp 2008 yılı ilkbaharında bitirildiği nazarı dikkate alınmalı. Dolayısı ile mesleki iş fırsatları açısından yapılan tahminler ve Almanya/Türkiye karşılaştırması uluslararası ekonomik ve finansal kriz haberlerinden etkilenmemişti. Tabi ki bu uluslararası ekonomik krizden Türkiye’de kurtulamamıştır. Bununla birlikte, bazı krizlere dayanıklı eğilimler var. Türkiye ekonomisi, daha çok Avrupa ve Anglo-Sakson pazarı için ürettiği için, girişimciler giderek daha fazla dil bilen çalışanlar aramaktadır. Bu, Türk akademisyenlerin Almanya’dan getirdikleri bir avantajdır ve bu nedenle Türkiye’deki Alman şirketlerinin şubelerinin, özellikle geri dönmek isteyen Türkler tarafından aranmasının nedeni budur. Genç akademisyenler, özellikle İstanbul ve İzmir’in gelişmiş bölgelerindeki fırsatlardan yararlanmak istiyorlar.
Almanya’daki Türk Akademisyenlerin çok dilli olmaları (Dil bilmeleri) büyük avantajdır.
Almanya’daki Türk akademisyenler arasında geri dönüş isteği yeni bir eğilim değil. Devam ediyor. Onlarca yıldır, Almanya’da iş aramış olan birçok Türk sürekli olarak geri dönüş için özlemlerini dile getirmişlerdir.
Ancak çalışmanın yazarları, geçmişte yalnızca belli bir azınlığın gerçekten geri döndüğünü vurgulamaktadırlar.
Birçok genç Türk, Boğaz’ı ziyaret ettikten sonra, hiçbir yerde gerçek bir vatanları olmadığı tecrübesini edindiler. Onlar, Türkiye’de daha çok Alman olarak, Almanya’da ise Türk olarak kabul ediliyorlar.
Bu tecrübelerden de anlaşıldığı üzere ve yapılan şu anki araştırmaya göre, sosyal bilimciler tarafından, vatan; huzur duyulan ve ikamet edilen yer olarak ayrılmaktadır. Sonuçta, Türkler arasındaki genç Türk akademisyenlerin yüzde 43’çü kendilerini Almanya’da memleketlerinde gibi hissederken yüzde 30’u ise hem Almanya’da hemde Türkiye’de kendilerini memleketlerinde gibi hissettiklerini belirtmektedirler. Genç Türkler arasında, Almanyayı kendi vatanı gibi hissedenler, göç etmeyi hemen hemen hiç düşünmemektedirler. Kendilerini hem Almanya’da ve hemde Türkiye’de kendi vatanlarında gibi hissedenler ise Almanya’da kalmaya daha meyilliler.
Türk öğrencilerinin oranları hakkında pek geçerli olmayan veriler.
Genel olarak, alman eğitim sistemindeki göçmenlerin oranı hakkında neredeyse tam doğru bilgi mevcut değildir. Aynı zamanda, eğitimin entegrasyonun anahtarı olduğu cümlesi, yıllardır hiçbir entegrasyon politikası konuşmasında eksik olmamıştır. Bunu söyleyenlerin, göçmenlerin alman eğitim sistemindeki güçlü varlığından haberdar olmayışları şaşılacak bir durumdur. Gerçi, göçün arka planı statik bir kriterdir. Ancak, daha üniversite istatistiklerine girmiş değil.
Bu son derece aydınlatıcı olur ve göçmenlerin eğitimde başarısız olduğu klişesi(basma kalıp söz) düzeltilmiş olurdu. Yirmi yıl içerisinde, Alman Üniversitelerindeki Türk öğrencilerin sayısı iki katından fazla artmıştır; Öğrenci sayısı 1988 yılından 2008 yılına kadar 10.638 den 22.090 çıkmıştır. Hatta, Essen Türkiye Araştırmaları Merkezi bu sayıyı 36.000 olarak tahmin ediyor, çünkü resmi rakamlar için, göç tarihi değil, pasaport sayısı geçerlidir.
Kassel üniversitesi araştırmacısı Aylâ Neusel bu durumu “sessiz bir devrim” olarak görüyor ve “Almancılar” ın “eğitimdeki muazzam yükselişi” olarak ifade ediyor: 90’lı yıllarda, Kuzey Ren-Vestfalya’daki Türk öğrenci velilerinin yarısı, sadece ilkokul mezunuydular. Ayrıca öğrenciler genellikle mühendislik, tıp ve nadiren ruh bilimleri tahsil ediyorlar ve hızla yükselen kadın oranı söz konusu.
Çeviriyi Düzenleyen: Mehmet Sadık SARIKAYA
Yazıyı orijinal dilinde okumak lütfen tıklayınız