
RÖPORTAJ:
Alman Hristiyan Demokrat Birliğinden Müsteşar Markus Kerber, WELT Gazetesine verdiği röportajda; Almanya’daki camilerin finansmanı hakkında konuştu. “Camiler yabancı ülkelerin mali yardımına bağlı olmamalıdırlar”
Federal Almanya İçişleri Bakanlığında, Alman İslam Konferansından sorumlu Müsteşar Markus Kerber(CDU- Alman Hristiyan Demokrat Birliği) , WELT Gazetesindeki Röportajında; Diyalog Forumu’nun geleceği ve yabancıların yerel camiler üzerindeki etkisinden bahsediyor.
WELT: Cami topluluklarının kendilerince finansmanının, örneğin Türkiye devleti olmadan, daha da arttırılması nasıl sağlanabilir?Markus Kerber: Buradaki hedef, Almanya’daki Camilerin, yabancı ülkelerin mali yardımına bağımlı olmamalarıdır. Bu bağımlılık, diğer şeylerin yanı sıra, Alman camilerine yurt dışından imam gönderilmesini ve mesela Türkiye’nin etkisinin büyük kalmasını sağlıyor. Bu konunun detaylı olarak halledilmesi, önemli ölçüde dini topluluklar tarafından tartışılmalı ve karara bağlanmalıdır.Biz, bu konuyla ilgili soruların tartışılmasının, Alman İslam Konferansı çerçevesinde yapılmasını sağlamak ve takip etmek istiyoruz, fakat sonuçları önceden belirtmek istemiyoruz. WELT: Sizin bakış açınıza göre, bu hedefe ulaşmak için, tartışılan “Cami Vergisi” uygun bir model midir? Kerber: Cami vergisi, sadece dini topluluğa üye olanlardan alınırsa bir çözüm olabilir, söylediğim gibi bu dini toplulukların çözeceği bir meseledir. WELT: Böyle bir verginin uygulanabilir olması için nasıl tasarlanması gerekir.Kerber: Ben herhangi bir tavsiye ve öneride bulunmayacağım. Böyle bir vergi, camilerin, kurumsal kamu hukuku açısından, dini anayasal hak taleplerini yerine getirmelerini sağlayabilir. Şahsen, yurtdışından bağımsız olabilmek için daha fazla insiyatif alarak kendi verginizi almanın daha basit yolları olduğuna inanıyorum.
WELT:Gelecekte Müslüman dernekleri ile birlikte herhangi bir aşırılık, ırkçılık ve anti-semitizm biçiminin açıkça reddedilmesi gerektiğine karar verilmeli midir?
Kerber:Alman İslam Konferansı, geçen yıllarda, ortak değerler; “aşırı İslamcılığı önleme”, Antisemitizm ve Müslüman düşmanlığı konularında çalışma yapmıştı.
Bu konuda, tekerleğin yeniden icat edilmesi gerekmiyor. Açık olan şu ki; Bizim Ortak yaşantımız, Anayasada yazılı olduğu şekliyle, sadece Serbest Demokratik Temel Düzen çerçevesinde gerçekleşebilir.
Bununla birlikte, bu çerçeve aynı zamanda sınırı da oluşturmaktadır: Ortak Dil ve Katılım, Almanya’da yürürlükte olan yaşanmış ve kabul görmüş, yasal sistemin ve değer sisteminin kabulünü gerektirir.
WELT: Bu yeterlimi, yoksa, İslam Konferansı çerçevesinde, bağlayıcılığı olan bir düzenlememi yapmak gerekir.
Kerber: Birlikte yaşama yeteneğimizi, ülkemizle özdeşleşmek, değerler sisteminin tanınması ve geleneksel yaşam biçimlerinin saygınlığı ve takdiriyle birleştirmek zorundayız. Bu tartışmayı da yine Alman İslam Konferansı çerçevesinde daha kuvvetli yapmak istiyoruz. Bu aynı zamanda İslami topluluklar içinde bir tartışma konusu olacaktır.
Çeviriyi düzenleyen: M. Sadık SARIKAYA
Kaynak:WELT/Kevin Knauer