Cumali KorkmazYazarlar

Sınavlar: İmtihanımız mı olur!

SINAV DENİLİNCE

Geçmişten günümüze sınav sistemlerimiz değişti, dönüştü, farklılaştı, çeşitlendi. Artık her bir alanda sınav, sınav, sınav. Bu durumun nedenini ve nasılını kavramaya çalışalım.

Geçirdiğimiz zorlu tarihi süreçler eski deyimimizle tedrisatımızı yeni deyimimizle eğitim ve öğretimimizi yetersiz bıraktı. Son iki yüz yıldır bu durumun tersine dönmesi için büyük mücadeleler verildi. Toplumsal olarak eğitim düzeyimiz her geçen gün daha da arttı. Milletimiz evvela okur-yazar oranını yükseltti. Sonra ilkokul mezunu oranı, sonra lise, sonra üniversite mezunu oranı arttı da arttı. Bugün yüksek lisans ve doktora yapan gençliğimiz de hatırı sayılır oranda.

Türkiye’miz bugün yoğun genç nüfusa sahip, bereketli bir ülkedir. Önceleri okuma-yazma bilmek size toplumda ciddi bir statü veriyordu. O günler çoktan geride kaldı. Sadece o günler değil ilkokul mezunu, lise mezunu hatta üniversite mezunu olmak günümüzde toplumsal statünüzü doğrudan belirlemede yetersiz kalmakta. Mamafih şahsi istidadınızı mütemadiyen ispatla mükellefsiniz. Anlamayanlar çoktan kaybetti.

Sınav denildiği zaman birkaç kavram doğrudan akla gelmektedir. Bunlar ihtiyaç, fazlalık, liyakat, ehliyet, ispat, şekil ve içeriktir.

Bir kurum veya teşebbüs ihtiyacı olduğu için sınav yapar. Keyfi bir sınav abesle iştigal olacaktır. Birey de o kurum veya teşebbüsteki pozisyonda bulunmayı kendi için ihtiyaç addederek sınava katılır. İhtiyaç konusuna bireyle kurumlar veya teşebbüler arasındaki ilişki olarak bakmak sığ kalmaktadır. İhtiyaç sadece bireyde cereyan eden bir hal değildir. Bu bir ailenin, bir grubun hatta bütün milletin/toplumun ihtiyacıdır. Ana okuluna giden bir evladımızın motor davranışları, el hareketlerindeki uyumu bütün bir milleti ilgilendirir. Zira o eller bir gün gelecek bir fırçayla resim çizecek, bir kalemle mimari çizim yapacak, bir neşterle ameliyatta hayati bir hamle yapacak. Bizim her bir evladımızın nitelikli olmasına ihtiyacımız var. Bundan dolayı eğitim kurumlarımız her geçen gün artmakta ve daha çok nitelikli bireylerin yetişmesi için gayret sarf etmekteyiz. Bir kurum da eğer bir uzman ihtiyacını karşılayacaksa, bu uzmanın ta en baştaki aşamalardan geçip geldiğinin farkında olmak zorundadır.

Sunduğumuz imkanı talep eden nitelikli insan gücü ihtiyacımızı karşılamaktan fazla ise yine sınav gereklidir. Zira bir sıralama yapacağız ve en iyilerini sunulan imkana kavuşturacağız. Talep yüksek arz yetersiz ise enflasyon kaçınılmazdır. Şartlar zorlaşacak ve yarış başlayacaktır. Yarışı kazananlar kim olacak sorusu akla gelmektedir. Neye göre kazandılar ?

Ehliyet ve liyakat işte bu noktada devreye girmektedir. Bu iki kavram çok yakındır hatta aynı görenler dahi olabilir. Ancak ehliyet ustalık liyakat yaraşırlıktır. Ehil olanlar arasından layık olanı seçersiniz. Bilgi elbette en temel gerekliliktir. Gerek teori gerekse pratik asla bilgi olmadan olamazlar. Bilmek daha doğrusu doğru bilmek gerekir. Yanlış bilgi de bir şey söylememize sebep olur; lakin kifayetsiz.

İnsanoğlu birçok özelliğe sahip, mükemmel bir varlıktır. Ancak hiçbir insan, öylece duran birinin yeteneklerini, bildiklerini, hissiyatlarını, yönelimlerini ve deneyimlerini bilebilecek durumda değildir. Eğer karşı tarafla iletişime geçmezseniz onun nazarında bir değeriniz de olmaz. Değerlendirmeye girilir ve olumlu/olumsuz bir sonuçla karşılaşılır. Sınavlar için de durum böyledir. Sınav bir yönüyle kişinin kendisini ispat etmesine imkan verilen sahadır. Yekdiğerinden daha iyi olması o bireyin tercih edilmesiyle sonuçlanır. Birey bunu bir şekilde gösterecektir. Nasıl ?

Sınav denilince toplumumuzda birçoğumuzun aklına çoktan seçmeli sorulardan oluşan, belli zaman dilimleriyle belirlenmiş sınavlarımız gelir. Halbuki durum ta en başından beri farklıdır. Bir anaokulu öğretmeni öğrencilerini belli bir mesafede koşmak suretiyle fiziksel olarak sınava tabi tutabilir. Yarışı kazananlar sınavı geçenlerdir. Yetişkin bir birey açısından yine koşu örneğini ele alalım. Subay veya polis olmak isteyenlere koşu yaptırılır. Hatta daha niceleri vardır. Eğer gözünüzde bahar nezlesi varsa subaylık sınavından elenebilirsiniz, çünkü araziye elverişsizsiniz. Çıraklık eğitim okullarını, örneğin berberliği ele alalım. Bir berber çırağına kalfalık belgesi verilebilmesi için usturayla birini sakal tıraşı etmesi beklenir. Bu tıraş sırasında karşı tarafa zarar verirse geçmiş olsun. Ya da mülakat sınavlarını düşündüğümüzde yüz yüze bir heyete karşı kendini ispat eden birey sınavı kazanır. İşte verilen örnekler sınav sistemlerinin şekil ve içerikleri olduğunu gösterir. Şekil ve içeriği daha net ayırmak için örneklendirelim: Çoktan seçmeli sınav sistemi bir şekil iken sorulan alanlar içeriktir. Yani LGS, OKS, TEOG, ÜSS, ÖSS, ÖSYS, YGS-LYS, YKS, KPSS… temelde aynı şekle sahip sınavlardır. Hepsi yazılı ve çoktan seçmeli sınav sistemleridir. Değişen ise içerikleridir. Hangi dersler, hangi seviyede, kaç sayıda soru diye yöneltilen sorular içeriğe yöneliktir.

Güzel ülkemizde ümidimiz sınavların azaltılması ve nitelikli hale getirilerek sağlıklı sonuç vermesinin sağlanmasıdır. Gerçeğin farkında olmalıyız. Her toplumda bireyler farklı alanlarda ve farklı seviyelerde yeteneklere sahiptirler. Toplumsal ihtiyacın karşılanması için aralarında bir seçim yapılmaktadır. Bu seçime sınav diyoruz. Gerektiği şekilde ve sıhhatte olduğu müddetçe toplumsal bir kabulle karşılanan sınavlar yanlış usul ve içerikle yapıldığında inanılmaz derecede tepki ile karşılaşırlar. Toplumda ciddi  tahribatlara yol açarlar.

Bugün gençliğimiz sayısını dahi bilemediğimiz sınavlardan bıkkınlık içerisindedir. Aynı içeriğe sahip o kadar çok sınav var ki artık bunda ısrar edilmemelidir. Örneğin aynı Türkçe ve matematik soru kalıpları liseye girişte, üniversiteye girişte hatta yüksek lisansa girmek için tekrar tekrar sorulmaktadır. Daha niceleri… Temennimiz bu konuların uzmanlarınca ciddi, akılcı çalışmalar yapılıp sorunların halledilmesidir.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Cumali Korkmaz

1992 yılında Niğde ilinin Bağlama Kasabası'nda doğdu. İlköğretimini Bağlama Kasabası'nda tamamladı(2006). Niğde Anadolu Öğretmen Lisesi (2010) ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (2015) mezunu. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nde Din Sosyolojisi alanında yüksek lisansı devam etmekte. Sivil toplum kuruluşlarında çeşitli görevler üstlendi. Serbest Avukatlık yapmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı